Ahmet KELEŞOĞLU
Ortak miras Dünya
Hayat kısa metraj film gibi sanki.
Doğrusu, bu düşün serüvenimizin içinde yıllar önümüzden akıp gidiyor. Kontrolsüz ve zamansız ilerliyor her şey. Hiçbir zaman açığa çıkaramadığımız, yüzleşemediğimiz gerçeklere müdahale edemiyoruz. Duygu selinin ortaya çıkıp kendi mecrasında akmasını istemeyiz. İçinde iyisi var kötüsü var. Sel suları neler alır götürür bizden, nerelere savurur bizi. Hiç düşündük mü acaba, hayvanlarda bu geçişler bu sürüklenmeler nasıl oluyor? Onların yaşamında bize ipucu veren sinyaller var mı? Varsa acaba nedir? Hiç merak ettiniz mi? Hayvanlar bizi nasıl görüyor? Bizi kendi cinsleri olarak mı, yoksa karmaşık bir yaratık olarak mı görüyorlar. Belki de en tehlikeli yaratık olarak görünüyoruz onların dünyasında. İnsanda iç benliğin ortaya çıkmasını içgüdüsel olarak istemeyiz, içsel bir sıkışmışlık vardır alt bende çünkü. İşimize gelmez huzurumuz kaçar. İnsanı hayvandan ayıran nedir? İnsanın tüm canlılara ve doğaya acımasızca hükmetmesinin nedeni nedir?
Bazı can yakan gerçeklerin, istisnai zamanlarda bazen belki hiç olmadık bir yerde, bir an gözümüzün önünden film şeridinin geçtiğini hissederiz. Sanki başka bir canlıya dönüştüğümüzü düşünürüz. En azından aklımızdan geçiririz.
Bir nevi empati duygusu. Bu duyguyla hareket etme zamanı çok kısadır. Zaten baş etmekte zordur. Adeta benlik yer değiştirmiştir. Anlıktır bunlar kayda değer değilmiş gibi gelir. İçerde uzun yıllar beyinde saklı kalır bu düşünceler. Sonra bir yerde, belki bir trafikte yada yürüyüşte aklına gelir insanın. Böyle düşünmüştüm dersin kendi kendine. Yalnızsındır hesap soran yoktur. Gelelim konuya..
Konu nedir?
Dünyanın canlıları…
Geçen gün tüm olumlu olumsuz geçişlere sahip insanoğlu bir köpeği tüm benliği ve iradesiyle öldürdü. Bunu nasıl yaptı?
Beyin çok güçlü, birbirine uyumsuz devinim içinde bir ömrü de böyle tamamlar gider bunu biliyoruz. Peki insan nasıl canavarlaşıyor? Aslında İnsanoğlunun doğumu da ölümü de kutsanmıştır. Dünyaya gelirken de giderken de törenler yapılır. Bu kutsanmışlık sadece insana özgüdür. Yoksa güç buradan mı geliyor?
Nasıl oluyor?
İnsan bir kadını, köpeği daha doğrusu bir canlıyı nasıl öldürebiliyor?
Yerkürenin keşfinden bu yana en mükemmel varlığın insan olduğu kanıtlanmıştır. Aklını zekasını kullanan insan doğada ayakta kalmasını bilmiştir. Doğayı kendi huzuru için acımasızca lehine kullanabilen de insandır. Sevgi, acıma duygusu, merhamet, yardımlaşma ve nefret gibi duyguları da yaşayan devam ettiren insandır. Bunlar yetmez mi? Yoksa insanın doğu felsefesinde olduğu gibi doğru yaşam öğretilerine mi ihtiyacı vardır? Doğru olan kültür belki de budur, tabi ki bunu ispatlayamayız. En azından yaşamda bir fren mekanizması oluşmuş olabilir.
Hayvanlar da doğarlar ve terk edip göçüp giderler bu dünyayı ama arkalarından hiç konuşulmaz. Törenler ayinler yapılmaz.
Neden?
Oysa onlar da sevgiyi ve acıyı belli ederler. Onlardaki sevgiyi ve acıyı farklı bakış açısıyla anlayabiliyoruz bazen. “Köpek nasıl ağlıyor gözyaşlarına bakar mısınız?" deriz ya!! Ya da masum masum bakan söz dinleyen komutları yerine getiren bir at. Belki bir ispat bu! Derinlemesine bakmak gerekir. Çok azda olsa sıra dışı bir durumdur hayvanları anlamak. Aksi durumda sıradan insanlardan farkımız kalmayacaktır öyle değil mi? Farkına varmamak görmemek, görmemezlikten gelmek çok kolaydır. Çoğu insan yaşamın acımasız çarkında dişlinin bir tanesine takılmıştır. Dönüp durduğundan etrafını göremez. Birçok zorluk insanı kör eder. Akıp giden yıllar..
Açım ya da tokum demez hayvanlar.
Bir türlü anlaşılmazlar. İnsanlarda bu masum canlıları anlamamak için elinden geleni yapar.
İhanet ettikleri görülmemiştir yaşamları basittir. Üstelik tek taraflı karşılıksız severler.
Menfaat içinde değillerdir.
Ölümleri sessizdir, gösterişsiz olur.
Cenaze yoktur ağıtlar yakılmaz.
Doğrusu görünmeyen bir cenaze merasimi ve sessiz çığlık vardır ama biz göremeyiz. İşte tüm bu olanları bizim görüp takip etmemiz gerekmez mi?
İnsanlarda zekanın acımasız sarmalı ruh bütünlüğü içindeki bedeni maddi olarak etkilemiştir maalesef. Akıl bazen ne kötü işlere yarıyor değil mi? Bu çok üzücü.
Çoğu zaman hayvan olmak, masum saf ve çıkarsızca yaşamak istediğimizi söyleriz. Bu söylemden öteye gitmeyen küçük bir avuntudur. Buna benzer düşünceler bütün yaşamımızda aklımıza çok az gelir. En iyisi
Beynin mizanını tutturarak yaşamak ve böyle sonlanıp gitmek. Böylesi daha iyi.
Akılda kalan, kalıcı şeyler bırakmak lazım bu dünyada. Hayvanları öldürmeyin, insanları öldürmeyin, canlıları öldürmeyin.
"Ey insanoğlu hiç bir canlıya kıyma…."
Bir hayvanı bir insanı öldürdüğünüzde vicdanınız size hesap soruyorsa ve siz bu hesaba cevap veremiyorsanız kendinizi sorgulama vakti gelmiş demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.