Metin AKOĞLU
Hedefteki adam Erdoğan!
Gecen haftaki yazımda, İstiklal Caddesindeki bombalı saldırının arka planı ile Türkiye’nin, neden ABD’nin hedefi haline geldiğini sorgulayacağımızı yazmıştım.
Türkiye NATO’ya girdiğinden, hatta 1947’den bu yana ABD; Eğitim, Savunma, Sanayi, Ekonomi, Ticaret, Tarım, Basın sektörü başta olmak üzere önemli olarak gördüğü bütün kurum ve kuruluşlarımızı, siyaset kurumu üzerinden yönetmeye çalışmıştır. Siyaset kurumunun direndiği yıllarda da bunu, NATO’ya sadakat gösteren Askerler eliyle yapmıştır. Bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti ve onu yönetmesi düşünülen siyaset kurumu, kendini koruma reflekslerini geliştiremediği için sürekli örtülü operasyonlara maruz kalmıştır.
ABD hem iktidarları hem de muhalefeti aynı anda dizayn etmeyi başaran bir ülkedir. Bu konuda hizadan çıkanlar, çıkmak isteyenler, muhalefet edenler olduysa da ihtilaller, darbeler, muhtıralar, mektuplar ve en son kasetler üretmek suretiyle terbiye edilmeye çalışılmıştır.
Başbakanını astırmış, hükümetlerini yıkmış, siyasi düşünceler üzerinden gençliğini kırdırmış, mezhep çatışmalarını körüklemiş ve son 40 yıldır da PKK üzerinden ülkemizi bölme girişimlerini aleni bir şekilde ve pervasızca yapmaktadır.
Atatürk dönemi hariç bu hep böyle olmuştur.
Ortadoğu’da güçlü bir Türkiye’yi hiçbir zaman istemediler. Son 40 yıldır bütün enerjimizi PKK ile mücadelede harcadık. İnsanımızla birlikte 500 milyar dolar da para kaybettik. Bugün geldiğimiz nokta itibariyle PKK/PYD/YPG üzerinden ulusal güvenliğimizi tehdit ederek bizi teslim almak istemektedir.
NATO’nun, NATO üyesi bir ülkeye yaptığı muamele bu;
Bu nasıl bir müttefikliktir ki parasını ödediğiniz uçakları bile vermiyorlar. NATO üyesi Polonya’ya ABD ayrı, Almanya ayrı olmak üzere Patriyot savunma sistemleri bağışlayabiliyorken, parasıyla Türkiye’ye bunu çok gördüler ve Rusya’dan S-400 füze sistemlerini satın aldık. Türkiye, farklı güç merkezleri arasında denge kurmaya çalışırken, kendi çıkarlarını koruma yönünde adımlar atmak zorunda bırakılmıştır.
FETÖ darbe girişimi ile gerileyen ilişkiler, Suriye’deki bilek güreşi yüzünden gerilime dönüşürken, ilişkiler koptu kopacak;
2015 de Suriye’de Rus uçağını düşürdük. O olayla birlikte Türk-Rus ilişkileri adeta dondurulmuştu. Özür ile birlikte ilişkiler yeniden tesis edildi ve eskisinden de iyi oldu. Geçtiğimiz şubat ayında başlayan Ukrayna- Rusya savaşı sonrası oluşan hava ile birlikte yakalanan ivme artarak devam etmektedir.
Bunun da uluslararası alanda Türkiye’ye yönelik olumlu yansımaları oluyor.
Eski Almanya Başbakanı Schröder: Dünyada tahıl sevkiyatında yaşanan sıkıntıyla ilgili, "Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan elinden geleni yapıyor ve uluslararası çapta bu yaptıkları karşılık buluyor. Erdoğan, Avrupa'ya gaz tedarikinin sağlanmasında da önemli bir rol oynuyor ve Türkiye'nin doğal gaz merkezi olması söz konusudur” dedi.
Esir Rus ve Ukrayna askerlerin değişimi, Antalya ve İstanbul zirvelerinin yapılması, ABD ve Rus İstihbarat Başkanlarının MİT’in koordinasyonunda bir araya gelmeleri, Türkiye’ye müthiş bir itibar kazandırmıştır.
Rusya-Batı ilişkilerinde derin ayrılıklar ve çatlaklar oluşurken, Ukrayna-Rusya-Türkiye ilişkilerinde durum tamamen farklı ve Erdoğan’ın önemli rol oynadığını, bazı zorluklara, ulusal çıkarların kimi zaman çatışmasına ve yaklaşım farklılıklarına rağmen Türkiye ile temkinli, güvene ve karşılıklı çıkara dayalı bir ilişki kendiliğinden gelişmiş durumda;
On bir yıl sonra Suriye’den bir ses, daha birkaç gün önce Beşar Esad diyalog kurma yolunda bir adım atan şu cümleleri kurdu:
“Türkiye bizim kardeş topluluğumuz, ben Türkiye’ye herhangi saldırıda bulunmadım.
Türkiye’ye soruyorum Suriye ile sorununuz nedir?
Türkler neden Suriye’de ölüyor?
Suriyeli ve Türk güvenlik yetkilileri arasında en üst düzeyde görüşmeler oldu ve olmaya da devam ediyor.
Rusya ile ortak amacımız Türkiye’nin teröristlere olan desteğini keserek kendi bölgelerine çekilmesini sağlamaktır.
Suriye için de Rusya için de Türkiye komşu ülke, doğal olan komşularımızla iyi ilişkiler kurmaktır. Herhangi bir bahane ve koşullar altında kötü ilişkiler kurulması doğal değil.” .
Bence bu görüşme, Moskova veya Soçi’de en kısa sürede gerçekleşecek ve bunun bölgeye yönelik pozitif yansımaları olacaktır.
Rusya’da bunu istiyor ve Suriye’de kalıcı çözümün Esad ile Erdoğan’ın bir araya gelmesinden geçtiğini Amerikalılar da biliyor ama onların işine gelmiyor. Erdoğan’ın Esad ile görüşmesi demek, PKK/PYD/YPG’nin elde etmiş olduğu kazanımların büyük bir bölümünün kaybedilmesi demek olacağını biliyorlar ve olası Esad ve Erdoğan görüşmesinden rahatsızlar.
Türkiye seçime gidiyor. Toplum, Erdoğan'ı destekleyenler ve diğerleri olarak bölünmüş durumda. Şu anda durum öyle gelişiyor ki seçimlerde son sözü Kürtler söyleyebilecekmiş gibi görünüyor. İktidar ve muhalefet Kürtlerden vazgeçmiyorlar.
Birileri önemli saydığım bu ilişkileri hedef almış olmalıdır.
İşte, İstiklal Caddesindeki bomba böyle bir konjonktürde patlatıldı.
Neden?
Terör eyleminin, Türk ekonomisi Türk halkına yönelik olduğuna şüphe yoktur.
Orta Doğu'daki neredeyse tüm terör örgütlerinin bir şekilde ABD istihbarat teşkilatlarıyla bağlantılı olduğunu söylemek yanlış olmaz. ABD, bu örgütlerin terör saldırıları yardımıyla Haziran 2023 seçimlerini sabote etmek istiyor. Kürtlerin Erdoğan’dan nefret etmesi için yapacak olduğu kışkırtmalarla AKP’ye oy veren Kürt seçmenin tercihlerini etkilemeye çalışacaktır. Bu durum ise ABD’nin desteklediği masadakilerin işine yarayacaktır.
Seçimlerde yaşanacak rekabetin savaş ve gerginlik ortamında yapılmasını istiyor olabilirler.
Bu saldırı ile ABD, Suriye’de PKK/YPG konusunda daha esnek olunması, Türkiye'nin Akdeniz'deki faaliyetlerini sınırlaması, Rusya ile gaz dağıtım merkezi projesini durdurması ve İsveç ile Finlandiya'nın NATO'ya katılması konusunda daha uzlaşmacı olması için bir uyarı yapmış olabilir.
Türkiye, Ukrayna-Rusya Savaşında taraf olmayarak başta Kafkasya ve tüm dünyada haklı bir prestij elde etmiş ve bağımsız politikalar uygulamak suretiyle daha fazla sempati toplamaktadır.
Devletin elinde ABD'nin terör saldırısına karıştığına dair bir iz veya bilgi var olmalıdır ki İçişleri Bakanı direk suçlamada bulunabilmiştir.
Demek oluyor ki ABD-Türkiye hattında ciddi çatlaklar bulunuyor.
Geçtiğimiz hafta Katar’da Mısır Devlet Başkanı sisi ile bir araya gelen Erdoğan, Esad ile görüşecek misiniz sorusuna hayır demedi ve bunun mümkün olduğuna dair de net bir cevap verdi.
ABD, bu görüşmeden son derece rahatsız olacak ve durumu kabullenmeyecek ve bildiği yöntemleri taşeronları vasıtasıyla uygulamaya sokacaktır.
ABD’nin nihai hedefi Erdoğan’dır. Erdoğan'ı sıkıştırmak, zorlamak ve hatta…
Daha 25 gün önceydi. Amerikan çıkarlarına hizmet etmek istemediği için entrikayla devirdikleri Pakistan’ın önceki Başbakanı İmran Han’ı vurduran düşünce, Erdoğan’ı da ortadan kaldırmak isteyebilir.
ABD’nin bu konularda sicili bozuktur.
Hindistan’ın ilk nükleer denemesinden sonra “ot yiyeceğiz biz de yapacağız” diyen ve baskılara rağmen bu ülküden asla vazgeçmeyen Pakistan Devlet Başkanı Ziya’ül Hak’ın bindiği askeri uçak, kalkıştan 10 dakika sonra havada infilak etmişti. Ayni uçakta bulunan ABD’nin İslamabad Büyükelçisi de hayatını kaybetmiştir.
Kendi elçisini bile ölüme göndermiş bir ülkedir…
“Türkiye’de siyasi suikastlar olabilir” denmiyor muydu?
İstiklal Caddesinin önü de arkası da budur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.