Servet TÖZ
"Kanka sen yapma bari"
Siyaset, dostluk ve rekabetin aynı sahneyi paylaştığı bir oyundur. Özellikle yerel seçim dönemlerinde yaşanan çekişmeler, karşılıklı eleştiriler ve siyasi hamleler, yerel yöneticilerin gündemini belirler. Ancak siyasetin ilginç bir yanı, dün birbirine mesafeli olanların bugün yan yana gelebilmesidir. Bu durum, bazen samimi bir uzlaşmanın, bazen de "zoraki bir birlikteliğin" göstergesi olur.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun, seçim sürecinde destek vermediği ve hatta zor durumda bıraktığı Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’i ziyareti de bu türden bir tabloyu yansıtıyor. Birçok belediye başkanının da yer aldığı bu buluşma, "birlik ve dostluk" mesajı olarak sunulsa da, geçmişteki olaylar ve bu ilişkilerin arka planı, verilen mesajın samimiyetini sorgulatıyor.
Bu tür ziyaretler, genellikle “genel merkeze” yönelik olumlu bir görüntü çizmek için yapılır. Ancak siyasette niyetlerin halk tarafından dikkatle değerlendirildiği bir ortamda, bu tür hamlelerin gerçek anlamını sorgulamamak elde değil. Hele ki bu hamleler, kişisel siyasi çıkarlar veya gelecekteki pozisyonlar için yapılıyorsa, iki değil on, hatta yüz kere düşünmek gerekiyor.
Bu olay, siyasetin çelişkili ve bazen de ironik doğasını hatırlatırken, akıllara eski bir hikayeyi getiriyor:
"Kadının biri şeytan taşlamaya gider. Birinci taşı atar, ikinci taşı atar. Tam üçüncü taşı atacakken şeytan kulağına eğilir ve fısıldar: ‘Kanka, sen yapma bari...’"
Hikaye, siyasetteki karmaşık ilişkileri ve anlık değişen dengeleri mizahi bir dille özetliyor. Seçim döneminde keskin eleştirilerle karşı karşıya gelenler, bir anda yan yana gelip dostane pozlar verebiliyor. Bu durum, siyasetin doğasında yer alan "dün dündür, bugün bugündür" anlayışını gözler önüne seriyor.
UZLAŞMA MI, ZORUNLULUK MU?
Yerel yönetimlerde karşılıklı destek ve iş birliği, halkın faydası için elzemdir. Ancak bu desteklerin, samimi bir dayanışmadan mı yoksa zorunlu bir görüntü yaratma çabasından mı kaynaklandığı önemlidir. Geçmişte Başkan Ömer Günel’e yönelik hamlelerin ve destek eksikliklerinin olduğu bir ilişkide, burnu düşse yerden almayacak karakterdeki Özlem Çerçioğlu’nun ziyarete gitmesinin inandırıcılığı sorgulanmalıdır.
Bu durum, siyasetin "zoraki birliktelik" kavramını yeniden gündeme getiriyor. Dostane bir atmosfer yaratma çabası, samimi bir uzlaşıdan çok stratejik bir hamle gibi algılanıyor. Özellikle geçmişteki çelişkilerle harmanlanınca, şu sorular kaçınılmaz hale geliyor:
Bu birliktelik gerçekten samimi mi?
Bu ziyaretin amacı geçmişteki yanlışları telafi etmek mi, yoksa yalnızca bir görüntü mü yaratmak?
Siyaset, "dün dündür, bugün bugündür" anlayışını sıkça yaşatır. Ancak bu anlayışın halkın gözündeki güveni zedelememesi için, samimiyet ve diyalog temel alınmalıdır. İnsanlar, yalnızca söylenen sözlere değil, eylemlerin ardındaki niyetlere bakar.
Belki de bu hikayeler, siyasetin içindekilere bir mesajdır:
Gerçek dostluk ve dayanışma, sadece görünürde değil, samimiyette ve eylemde de kendini gösterir.
Kötülüklerin yerini iyiliklerin, huzurun ve mutluluğun aldığı bir yıl dilerim. Yeni yılınız kutlu olsun!
Selam ve saygıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.