Ömer ERU
Anılarımdaki Dinar-6
Bir akşam lojmanda divana uzanmış kitap okuyordum. Masanın üzerinde kuş kafesinde iki tane muhabbet kuşum vardı. Birden kafeste çırpınmaya başladılar. Kalktım kafesin üzerini gazeteyle kapattım Fazla ışıktan rahatsız oldular zannettim. Uyumaya başladım. Aniden telefon çalmaya başladı. Saate baktım. Gecenin üçüydü. Açtım. Haydarlı’dan Türkiye’de son Nahiye Müdürü olan ve nahiyeler kaldırıldıktan sonra kaymakamlıkta yardımcı olarak görevlendirilen Kemal Bey arıyordu. “Hayır ola Kemal Bey ne var” dedim. Hasta olduğunu sandım. “Kaymakam bey kalk Türkiye battı” dedi. Şaşırdım. “Ne batması alkollü müsün” dedim. “Yok yok. Televizyonu açar mısın” dedi. Açtım. Heyecanlandım. Her yer toz dumandı. Marmara’da deprem olmuştu. Tüm bölge illeri yıkılmıştı. Az sonra belediye başkanım telefon etti. “Kaymakam bey ben belediyedeki tüm araçları götürüyorum” dedi. Bana telefon edenler çoktu. Bazıları “onların şimdi suya ihtiyacı vardır” diyor aracıyla su yetiştirmeye çalışıyordu. Bazı vatandaşlarımız. Özellikle fırın sahipleri araçlarıyla bölgeye ekmek götürmeye çalışıyorlardı. Sabah erkenden, kaymakamlık binası önünde deprem bölgesine yardım götürecek tırın hazır edildiğini, yardım yapacak vatandaşlarımızın yardımlarını buraya getirebileceklerini ilan ettirdim. Çok geçmeden ellerine aldıkları yardım çuvallarını ve paketlerini getirenler kısa sürede tırı doldurdular. Tırın üzerine tente çektiğimiz zaman yaşlı bir nine elinde getirdiği çuvalında tıra alınmasını istedi. Onu da tırın üzerine sardık. İnsanlarımızın bu yardımseverliği görülecek bir şeydi. Adeta yardım göndermek için çırpınıyorlardı. Tırı gönderdik. Dinarlılar deprem deneyi geçirdiklerinden deprem bölgesine gidecek eşyaları biliyorlardı.
Dinar ilçesinden gönderilecek yardımları Yalova iline yönlendirdiler. O günden sonra yardım araçları Yalova İline gönderildi. Bu arada deprem bölgesine gidecek olan araçlara kaymakamlıkça hazırladığımız belgeleri verdik. Araçların plakalarını da Yalova Valiliği kriz merkezine bildirdik.
Dinar depreminden sonra atmış tane prefabrik ev kalmıştı. Bakanlık bunları Dinar’da bırakmıştı. Kırk kadarını roman mahallesinde evleri hasarlı vatandaşlara teslim ettik. Yirmi tanesini de trenle deprem bölgesine gönderdik. Bu günlerde Zaman gazetesinde bir haber çıktı. Haberde “İlçe kaymakamı beğenmediği için roman mahallesindeki konteynerler kaldırdı” deniyordu. Canım sıkıldı. Notere gittim durumu anlattım. Bir araçla mahalleye geldik. Bir tane bile eksik yoktu. Noter ve kâtibi fotoğraflar çekti. Tutanaklar tutuldu. Haber yapan ilçedeki muhabiri mahkemeye verdim. Aynı zamanda haberi tekzip ettirdim. Mahkeme duruşmaya çağırdı. Duruşmada hakim noter tutanaklarını ve çekilen fotoğrafları muhabire gösterdi. Muhabir hatasını anladı. Hakim bana, “kaymakam bey şikayetçi misiniz” dedi. Söz aldım. “Hakim bey benden özür dilesin ben şikâyetçi olmayacağım” dedim. Muhabir “kaymakamımdan çok özür diliyorum. Ben öyle yazmamıştım. Gazetenin merkezinde yazımı değiştirmişler” dedi. Dava düştü.
Bu arada deprem sırasında konteynerler de Afyon valiliği tarafından yeterince ilçeye gönderilmişti. Bunlar da evleri hasarlı vatandaşlara dağıtılmıştı.
Roman mahallesinde bu evlerde yaşayan bir ailenin Menekşe adında on üç yaşlarında bir kızları vardı. Lösemi hastasıydı. Aileye Vakıftan yardım ediyorduk. En son kızı Antalya’ya hastaneye yatırdık. Ancak yaşatamadık. İzinden döndüğüm bir gün annesi ağlayarak kaymakamlığa geldi. Menekşe’nin öldüğünü söyledi. Çok üzüldüm.
Devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.