Şerif KUTLUDAĞ
Şehirler ve şâirler
“Şiir gibi şehir!” diye anılmayı hangi şehir istemez ki!..
İyi de bir şehrin “şiir gibi şehir” diye tanımlanabilmesi o şehirdeki şâirlerin varlığına ve hayatın içinde şiir olmasına bağlı değil mi?
Sanırım 2015’de olsa gerek. Denizli Büyükşehir Belediyesinin, Kent Konseyi Şâirleriyle birlikte gerçekleştirdiği “Yâren Şâirler Şöleni”nde, Bursa’dan şölene katılan Sebahattin Abi, sahnede selamlama konuşması içerisinde Denizli Belediyesinin şiire ve şâirlere verdiği değeri dile getirdiği konuşması içerisinde bundan sonra bu belediyeye “Denizli Büyük Şiir Belediyesi” densin artık sözleri hâlâ kulaklarımızda çınlar durur…
Değerli okurlarım neden mi böyle bir giriş yaptım derseniz; geçen hafta içerisinde Aydın Valisi Hüseyin Aksoy’un Aydınlı şâirler ve yazarlar ile 30 Haziran 2022 Perşembe günü kahvaltılı bir toplantıda bir araya geldiği haberlerini okuduk katılan dostlardan da dinledik.
Adnan Menderes Müzesi Kadıköy Abdülhamit Han Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Uygulama Restoranı’nda düzenlenen programa, Aydın Yazarlar ve Şairler Derneği Başkanı Şükrü Öksüz, Söke Şair ve Yazarlar Derneği Başkanı Tülay Sarayköylü, Valilik Basın Danışmanı yazar şair Bekir Aygül, il genelinden pek çok şair ve yazar katılarak eserlerini seslendirirler.
Sadece böyle bir haber bile güzel ülkemizin pek çok şehrinde şâirlerin dikkâtini çekmiştir. Öyle zannediyorum ki, bu haberle birlikte kendi şehirlerinde böylesi toplantıların olabilmesi duygusuyla iç geçirmişler, olmayışından dolayı da hayıflanmışlardır…
Ben bu konuda Nazilli Lisesindeki öğrencilik yıllarından bu yana dostluğumuzu sürdürdüğümüz Aydın’ın şiir hamalı diyebileceğim sevgili dostumuz Şükrü Öksüz’ü ve ilgili derneklerin yönetimini kutluyorum ve Şükrü Öksüz’e bir paragraf açmak istiyorum:
Bu türden sanat merkezli dernekleri yaşatmanın ve yürütmenin ne kadar zor olduğunu erbabı bilir. Bir de bunun yanında Aydın Efesi diye dolu dolu bir dergi çıkarıyorsanız, şiirin peşinde ülkeyi dolaşıyorsanız ve ülkenin şairlerini de bir araya getirmek için bitmez tükenmez bir enerjiyle koşuşturuyorsanız işte o noktada durulur ve sizin karşınızda ceket düğmelenir, şapka çıkarılır.
Şâir kimdir, nedir, nasıl bir duygu zenginliği ve derinliğine sahiptir derseniz size canlı canlı şu örneği veririm: İzmir’e Rize’den kopup gelmiş, ilk okul mezunu olmasına rağmen hayat mücadelesi içinde pastacılık yapmış: Bunun yanında İzmir’de ulaşabildiği şâirleri pastanesinde toplayarak dernekleşmeye ön ayak olan kıdemli şâir büyüğümüz Fevzi Okumuş, sağlık sorunlarından dolayı İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesine yatmıştı. Aydın’daki şâirler buluşmasını duyunca doktorlardan izin alarak Aydın’daki kahvaltılı toplantıya katılır. Sonra tekrar gelir hastane yatışını yapar. Şimdi böyle bir tavrı sergileyen bir kişi şiir ve şair konusundaki soruların cevabını vermiş olmaz mı?
Değerli okurlarım, Türk sosyal hayatının içerisinde zaten şiir vardır: Annelerin yavrularına, ninelerin torunlarına söyledikleri ninniler hayatın belki de ilk şiirlerindendir.
Âşık Meclislerinin olmazsa olmazı şiirdir. Türkülerimizin ve şarkılarımızın ana malzemesi şiirdir.
Çeşitli vesilelerle çok severek okutulan ve dinlenen Süleyman Çelebi’nin Mevlîdinin ana malzemesi de bir şiirdir.
Ağıtlar, destanlar, devriyeler, nutuklar, hikmetler vb hepsi de birer şiirdir.
Türk Milletinin hayatında tarih boyunca hiç değişmeyen şiir varlığı ve zenginliği Türkiye Cumhuriyeti’nin de varlığının esası olmuştur. Ne var ki İstiklâl Harbi’nin devamında kurulan yeni devletimizin var olma mücadelesi, fakirlikle mücadele içeride ve dışarıda yaşanan siyasi gelişmelerden dolayı hayatın içinde uzun bir sessizlik dönemi yaşanmıştı şiir adına diyebiliriz.
Şâir dendiğinde sadece ders kitaplarındaki isimleri bilirdik ve onların sadece vesikalık birer fotoğrafını görebilirdik. Onun için de şâirler, yazarlar ve sanatçılar bizler için ulaşılmaz kişiler olarak algılanırdı.
İki binli yıllarla birlikte hayatın içerisinde ülke genelinde şiir etkinliklerinde bir kıpırdanma ve canlanmaya tanık olduk. MEBnin okullara gönderdiği bir genelgeyle okullarda “Bir Bahar Akşamı” başlığıyla şiir etkinliklerinin yapılmasına dair genelgesiyle şiir ciddi mânâda hem hayatın içerisinde hem de okullarımızın gündeminde yerini almış oldu.
Şimdi ülke genelinde okullarda yaşanan şâir-yazar buluşmalarıyla öğrencilerimiz birebir şair ve yazarlarla buluşma ve tanışma imkânına kavuşmuş, böylece onların ulaşılmaz insanlar olmadığı duygusunu yaşamaya başlamışlardır.
Şehirler ve şairler diye başladık ya söze!.. İnsan bazı şairlerin şehirlerini, bazı şehirlerin de şâirlerini çağrıştırdığını hissedince açık söyleyeyim duygulanıyor ve biraz da yaşadığı, büyük küçük demeden doğup büyüdüğü yerlerin de şâirlerinin isimlerini yaşatmalarını istiyor…
İstabnbul; Elbette, şiirin de başkantı. Adı anıldığında Orhan Veli, Yahya Kemal, Nedim kimin aklına gelmez ki!..
Urfa dendiğinde Nâbî, Erzurum denilince Nef’i, Sivas dendiğinde âşık Veysel-Pir Sulta Abdal, Bursa dendiğinde Ahmet Hamdi Tanpınar, İzmir dendiğinde Attila İlhan, Çukurova dendiğinde Karacaoğlan akla gelmez mi?
Necip Fazıl’ın Canım İstanbul’u, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Bursa’da Zaman’ı şehirleri için birer anıt şiir değil midir?
Dünyanın çeşitli ülkelerinde tanınmış yazarlar ve şairler adına açılan anı evleri ve müzeler vardır: Frankfurt’taki Goethe Evi ve Müzesi, Tebriz’deki Şehriyar’ın Edebiyat Müzesi gibi…
Edebiyat müze kütüphaneleri (Edebiyat Müzesi Ve Kütüphaneleri), bulundukları il ve çevre illerde doğmuş ya da uzun yıllar yaşamış, o yöre ile bütünleşmiş yazarların yapıtları ile kendileri hakkında yazılmış çalışmaları bünyesinde bulunduran ve 'Uzmanlık kütüphaneleri' olarak hizmet veren kurumlardır.
İşte ülkemizdeki Edebiyat müze kütüphanelerine isimleri verilen şâirler ve açılan şehirler:
İlk açılan Edebiyat Müze Kütüphanesi 12 Mart 2011’de;
Mehmet Akif Ersoy adına Ankara’da açıldı.
Adana’da, Karacaoğlan,
İstanbul’da, Ahmet Hamdi Tanpınar,
Erzurum’da, Erzurumlu Emrah,
Kütahya’da, Evliya Çelebi,
Diyarbakır’da, Ahmed Arif,
Trabzon’da, Muhibbi (Kanunî Sultan Süleyman)
İzmir/Bornova’da Edebiyat Müze Kütüphanesi (Şâir ismi verilmemiş)
Bu mekânların edebiyatçılar için olduğu kadar, eleştirmenlere/ yayıncılara/ çevirmenlere/ ve edebiyatla ilgili sivil toplum kuruluşlarının her birine de, her türlü etkinlikleri için açık olduğu biliniyor.
Aydın’da Âşık Ömer; Erzincan’da Cemal Süreya; Cide ve İnebolu/ Kastamonu’da Rifat Ilgaz-Oğuz Atay; Tokat’ta Cahit Külebi; Manisa’da Yusuf Atılgan-İlhan Berk; Antakya’da Cemil Meriç; Denizli’de Tahir Kutsi Makal için edebiyat müze kütüphaneleri neden olmasın…
Bu bağlamda, “Şiir gibi şehir” algısının oluşabilmesi için şehirleri yönetenlerin şehrin şâirlerine önem ve değer vererek onları yüreklendirmelerinden şehirler kârlı çıkacaktır elbette… Bu vesileyle bu güzel örneği sergileyen Aydın Valisi sayın Hüseyin AKSOY’u kutluyoruz.
Sevgilerle GÜL/AYDIN…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.