Şerif KUTLUDAĞ
Şaka gibi her şey
Yarın “1 Nisan: Dünya şaka günü!..”
Hakikaten yaşadıklarımıza bakıyoruz da her şey şaka gibi!..
Bizim şaka içerikli mizah yüklü bir Silifke türkümüz vardır ya hani:
Yâr yâr yâr!.. diye başlayan ve devam eden:
Nerden gelirsin Silifke kalesinden
Ne gezersin açlık belasından
Nerde yattın beyin konağında
Ne varıdı kupkuru yerde
(hey kekliğim hey)
Kekliği düz ovada avlarım
Kanadını kanadına bağlarım
Şıkıdık mıkıdık şıkıdık mıkıdık oynarım
(yar yar yar)
Buyrun arkadaşlar davetim var benim
Herkes kesesinden yesin içsin saltanatım var benim
Aslı yok yaylasında bin beş yüz koyunum var benim
(hey kekliğim hey)
Hah!.. İşte tam da öyle şu korona virüs mü dersiniz, Covid 19 mu dersiniz dünyayı esir alan virüs!..
Hani meşhur bir fıkra vardır:
Eve hırsız girmiş!.. Evin oğlu hırsızı görünce babasına bağırmış:
-Babaaaa! Hırsız var yakaladım…
-Getir oğlum!.
-Baba gelmiyor…
-Bırak gitsin oğlum!..
-Baba gitmiyor…
İşte tam da böyle bu sözünü ettiğimiz dünyayı esir alan virüs. Ne ortaya çıkıyor ne de gidiyor… Ne tükeniyor ne bitiyor… Günlerimiz adetâ papatya falına döndü: Bitti mi bitecek mi? gelecek ay mı bitecek öbür ay mı bitecek? Aşısı bulundu mu, bulunmadı mı? Aşıyı iki doz mu olmalıyız üç doz mu? Çin aşısı mı tesirli, Alman aşısı mı? Türk aşısı yapılacak mı yapılmayacak mı? Daha da neler neler… Sanki her şey şaka gibi…
Tüfek icat edildiğinde kılıç kalkanla dövüşmeye alışkın olan Köroğlu’nun türküsünde bir dörtlükte şöyle der Köroğlu:
“Hey hey yine de hey!,,
Düşman geldi tabur tabur dizildi.
Alnımıza kara yazı yazıldı.
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu.
Eğri kılıç kında paslanmalıdır…”
Şimdi Köroğlu’nun bu dörtlükte yüz yıllar önce söylediği olayın mantığına: “Tüfek icât oldu // Mertlik bozuldu!..” deyişine baktığımızda o günden bugüne dünyada olan biten bütün olaylara ışık tuttuğu gibi günümüzdeki olaylara da ışık tutuyor bu söz…
Maalesef, artık dünyada büyük devletlerin cephe savaşı yapmaktan kaçındıkları bu konuda gizli bir anlaşma da yaptıkları da söylenir bazılarına komplo teorisi gibi gelse de… Bundan dolayı da büyük devletlerin savaşlarını taşeron örgütler üzerinden yürüttükleri söylenir ki Afganistan’da olsun, Suriye’de olsun, Sudan’da, Yemen’de dünyanın neresinde karışıklık varsa birbiriyle çatışan gözüken örgütlerin her birinin arkasında bir büyük devletin destekçi olduğu gerçeği artık günümüzde reddedilemez bir konuma gelmiştir. Sanki her şey şaka gibi!..
Şimdi bu “1 Nisan dünya şaka günü” de nereden çıkmış kısacık ona değinelim:
Nisan 1 şakası hakkında farklı kültür, inanç ve dillerde efsaneler bulunmaktadır.
1564 yılında Fransa kralı IX. Charles, Avrupa’da 25 Mart olarak kabul edilen yıl başlangıcını Ocak ayının 1. gününe aldırır. O zamandaki iletişim şartlarıyla Charles'in bu kararı fazla yayılmaz. Duyanlar ise protesto amaçlı eski adetlerine devam ederler.
1 Nisan'da partiler düzenlerler.. Diğerleri ise onları “Nisan aptalları” olarak nitelendirir ve. 1 Nisana da "aptallar günü" adını verirler. O gün herkese sürpriz hediyeler verirler, gerçek olmayan haberler üretirler. Şakalar yaparlar.
1 Nisan’ı yılbaşı kabul edenlere ise “Nisan Balığı” adı verilir. Bizde de “Nisan balığı yuttu!.” Sözünün kaynağı budur.
İngiltere - April Fools' Day - Nisan Aptallar Günü
İskoçya - Gowk veya Cuckoo günü
Nisan 1 veya Nisan Balığı, Hollanda, Belçika, Kanada, ABD, İsviçre, Japonya dahil dünyanın pek çok yerinde tanınmaktadır. Nisan 1 ile ilgili başka bir efsane de Pagan kültüründe 1 Nisan'da kutlanan Fous bayramıdır. Antik Roma'da Hilarya adıyla benzer bir bayram da kutlanmaktadır. Hindistan'da ise bu bayram 31 Mart'ta Holi adıyla kutlanmaktadır.
Sözün burasında şunu hatırlatmakta yarar görüyorum değerli okurlarım! Her toplumun ve her kültürün kendi sosyal hayatında şakalar vardır. Bunun ölçüsü her toplumun kendi iç anlayışına, kültürüne, inancına, eğitimine vb sosyal şartlarına göredir. Onun için herkesle her konuda, aklımıza estiği gibi şaka yapılmaz, yapılamaz… Hattâ, çok yakın arkadaşlarımızla bile şakalaşırken ölçüyü kaçırmamak gerektiğinin söylenmesi tesadüfen söylenmiş bir söz de değildir.
Şakayı bizim insanımız yemeğe konulan tuza benzetir: Nasıl ki, yemeğe tuz koymazsak “Yemek tatsız, tuzsuz bir şey olmuş –sası olmuş-!” derlerse; tuzun ölçüsü kaçırıldığında da “Öfff!.. Yemek zehir gibi olmuş kardeşim!” derler yenmez olur o yemek…
Şimdi buradan varılacak noktayı sizlerin de takdir edeceği gibi: Hiç şaka yapmamak da ölçüsüz şaka yapmak da iyi değildir. Her konuda olduğu gibi şakada da illâ ki ölçülü olmak bir erdemliliktir; bir olgunluğun göstergesidir.
Onun içindir ki bizim insanımız “Latife, latif gerektir!” demişlerdir: Yâni; şaka yapayım derken işin dozunu kaçırmamalı, söz inceliklerini bilerek yerli yerinde kullanmalıdır. Nazik, kibar insanlar kendilerine nazik ve kibar davranılmasını isterler.
Gül Aydın efendim; Gül Aydın!
Sen hep gül Aydın! Sen hep gül!..
GÜL/AYDIN... SEVGİYLE…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.