Metin AKOĞLU
Muhalefet seçimi kaybederken, ABD kazandı!
Türklüğe hakaret etmenin suç olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Bunu destekleyen basına, sözde aydınlara, AB yanlılarına, sahte tarihçilere, Türk milleti sözünü söylemekten korkan acizlere, meydanlarda halka söz verip geyik derisi koltuklara oturunca dönüşen ve değişen, kimliklerinin ne olduğu konusunda zaman zaman şüpheye düştüğümüz ve bu Cumhuriyeti biz kurduk diye övünürken, bu aziz Cumhuriyetle hesaplaşma uğruna Dersim hatırlatması yapıp yabancı mahfillere mesajlar vererek destek arayışında olanlara, her gün yenisi eklenmeye başlamıştı.
Seçime giderken ülkenin geleceğine yönelik somut programlar yerine, Türklük tartışması açanlar, "ana dilde eğitim desteklenmelidir" diyenler, Fırat’ın doğusunda PKK/PYD bizi bozmaz diyecek kadar şuursuzca ve cahil cesaretiyle hareket eden bütün siyaset erbabına sözümüz olacaktır.
Kardeşlik projesini, seçim kazanmaya yönelik olarak değil, kalıcı bir barışı savunmaya yönelik ve içi dolu olarak yansıtılması gerekiyordu.
Temel ve stratejik yanlışlığı burada yaptınız.
Bunu size gösterme potansiyeli olan veya olacak olan şahsiyetli ve vatansever insanları partilerinizden tasfiye etmiştiniz.
Niçin çıktığı, çıkartıldığı herkesin malumu olan bu pis savaşın bitmesini hepimiz istiyoruz.
Size soruyorum…
Kandil baronlarının gidecekleri yerin İsveç olduğunu bilenler biliyor.
Ya silahları…
Bozduk, bozulduk ve bitirdik diyen Milet İttifakının yöneticileri;
Sözümüz sizedir.
Sizlerin, kendi iradenizle hareket etmediğinizi biliyoruz!
Bu silahlar ve kullanılan Kürt çocukları sizi, bizi ilgilendirmiyor mu?
Bunların toplu olarak teslimini düşünmediyseniz eğer siz bu ülkeyi yönetemezsiniz.
HDP ile ortaklık yaparken kime sordunuz?
Olabilsin ki…
Sizi ikna edenler olmuş…
Ama sizin de bizi de ikna etmeniz gerekmiyor muydu?
Bu topraklarda yaşayan insanları küçümsediniz ve çoban olarak gördünüz ve yanıldınız.
Baş patronunuz Amerika, HDP/Kandil ile görüşüp;
Anadilde eğitim yok…
T.C.nin üniter yapısı tartışılmayacak…
Bayrak sallamak yok…
Hudut çizmek yok…
Kandil’deki silahlar Silopi Hac Konaklama tesislerinde devletimize teslim edilecektir.
Kürtlere ne vereceğinizi/vermeyeceğiniz açıkça ifade edebilmeliydiniz.
Türk Milletini incitmeden bunu başarmak mümkündü ve tarihi bir fırsat daha kaçtı.
Kervanı yolda düzmek istediniz ama Türk Halkı size bu imkânı vermedi.
1984’den buraya nasıl geldiğimizi unutmuşsunuz.
Basında çıkan haberlerde her Allah’ın günü çıkan şehit haberleri…
“Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye sloganlar…
Kaçınız gitti bulunduğu illerdeki şehitlikleri görmeye?
Hiç aradınız mı o aileleri?
Biz kardeşlik projesini gerçekleştirmek istiyoruz, acımızı içimize gömebilir miyiz diyerek bir şehit veya gazi ailesini ikna etmeyi düşünmediyseniz eğer siz insan da olamazsınız.
Yüzbinlerce gazi ve şehit ailesini bile görmezden gelebildiniz ve duvara tosladınız.
Sordunuz mu hiç yanan yüreğine nasıl derman olurum diye?
Hiç hesapladınız mı kaç şehit olmuş terör, can almaya başladığından beri?
Onların çocukları ne yapar, nasıl yaşar diye bir düşünceniz oldu mu?
Babasının mezarı başında ve babasına selam veren bir çocuk gördünüz mü hiç?
İçinize düştü mü bir kor acaba, haberini alsanız bile hala yaşıyor mu diye?
Geceleri rüyanıza girdi mi hiç gazetelerde gördüğünüz fotoğrafları?
Siz söyleyebilir misiniz?
“Vatana feda olsun oğlum, bir tane daha var, onu da veririm” diye.
Dün konuştuğunuz arkadaşınızın “Köy girişinde tarandı” haberini okudunuz mu hiç?
Ya da her telefon ettiğinizde acaba açacak mı diye elinizin titrediği oldu mu tuşlara basarken?
Siz; Sarıkamış'ta, Kurtuluş Savaşında, Kıbrıs’ta, Güneydoğu’da, Irak’ta, Suriye'de yaşananların nedenlerini, niçinlerini okudunuz mu hiç kitaplardan?
"Biz, siz rahat edin diye buradayız ana” dedikten sonra haberini aldığınız bir şehidiniz oldu mu sizin?
Kendisi yerine haberini getiren bir askerle karşılaştınız mı hiç?
Kurtuluş Savaşında annesi tarafından ağlama sesi duyulmasın diye göğsüne bastırdığı yavrusunun öldüğünü gören annenin, ne söylediğini okudunuz mu hiç, ya da duydunuz mu?
Babam bizi izliyor biliyorum, ama çok özledim anne, beş dakikacık gelsin yine gider göklere” diye ağlayan bir çocuğunuz oldu mu sizin?
Hiç telefon eden oldu mu size “baba ben ölüyorum, hakkınızı helal edin, anama söyle üzülmesin, gurur duyun benimle.” diye?
Ve duydunuz mu arkadan gelen kurşun seslerini?
Kapınızın önüne geldiğinde, al bayrağa sarılı tabutuna dokundunuz mu hiç?
Kalkın yerinizden ve selam verin onlar için…
Bize emanet ettikleri vatan için ne yaptık bir düşünelim?
İçiniz rahat, yüreğiniz ferahsa sorun yok..."
Unuttunuz mu bunları?
Bu korku niye?
Kimden korkuyorsunuz?
Biraz cesaret.
Hepsi bu...
Önce, en değerli varlıklarınız olan çocuklarınızla, ailenizle yüzleşin…
Birisi için canın yanıyorsa eğer ve siz hala bir şey üretemiyorsanız, bırakın bu işleri ve siyasetin önünü açın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.