
Ramazan TÜLÜ
Bir garip dertleşme
Kişilik olarak beğenip saygı duyduğum eski bir dost ile ayaküstü rastlantı olarak buluştuk. Hemen sohbete tutuştuk. Ayaküstü olmaz bu muhabbet, bir çay ocağına oturalım hem de birer bardak çay içelim, diyerek oturduk. Koyu bir sohbet, hal hatır ve eş dost sorduktan sonra,
Ben diyorum ki ona;
Bu emeklinin hali ne olacak böyle…
Adam yıllarca çalışmış, alın teri dökmüş, Devletine primler ödemiş.
Gelinen noktada bir çay ocağında, bırak arkadaşına çay ısmarlamayı, kendisi bile bir bardak çay söyleyip içemiyor.
Bayramlarda torunlarına harçlık veremiyor. Çocuklarının yaptığı maddi destek ile ayakta duruyor. Bu hale çaresiz katlanırken çok büyük ıstırap duyuyor. Canı çok yanıyor, hatta devletin kendisine ödediği sadaka miktarındaki BİN TL. bayram ikramiyesi farkını bile bayramda sonra alabildiğinden dolayı ve memleketinde Sosyal Devlet İlkesi çiğnendiği için…
O diyor ki bana;
“Bayrak indirilemez, memleketin bekası için olur böyle şeyler”
&
Ben diyorum ki ona;
Ülkede gıda kıtlığı ve yeterli beslenme sorunu var.
İnsanlar bırak protein ihtiva eden kırmızı etini, çiftlikte yetişen tavuk beyaz etini alıp yiyemiyorlar. Yumurtayı bile alıp çocuklarına yedirmek için yeterli gelirleri yok. Bırak hayvansal gıdaları bitkisel ürünleri bile bulup alabilmek için büyük müşkülat çekiyorlar. Tarımsal üretime, çiftçiye, üretici köylüye yeterince değer verilmiyor. Onlara destek olunmuyor. Mevcut uygulanan politikalarla tarımsal üretim ve tüketim dışa bağımlı hale getiriliyor. Bu gidişle millet olarak yeterince beslenemediğimiz için çeşitli sağlık sorunları ile birlikte zeka yetersizliği ile karşı karşıya geleceğimizi, bununda gelecek nesiller için büyük bir handikap olacağını…
O da bana diyor ki;
“Ezan susturulamaz”
&
Ben diyorum ki ona;
Eskiden bu ülkede, İnsanlara eşitliğin tanındığı, en önemli müessese asker ocağı idi.
Herkes o ocakta mecburi vatan borcunu ifa eder. En zengin bir iş insanının oğlu ile birlikte en fakir bir insanın oğlu o ocakta aynı koşullarda yani aynı koğuşta yatar ve aynı karavanadan taşlı mercimek yemeğini birlikte yerlerdi. Herkes her konuda eşitti. Şimdi öyle mi bedelli askerlik çıkardılar. Varsılların çocukları yasadan yararlanıp bedel ödeyerek askerlik yapmamakta, Milletvekillerinin çocukları ise gerektiğinde sahte rapor bile alıp askerlik yüzü görmemekte, Askere giden fakir aile çocukları geçim zorluğu sebebiyle askerde uzatmalı er ve erbaş olarak kalarak ücretli askerlik yapmakta, Uygulanan politikalar nedeniyle sınır dışı yerlerde operasyonlara katılıp hayatının baharında yaşamını kaybetmekte. Köyünde ya da gece kondu mahallesinde bulunan boyasız sıvası virane evine devasa Türk Bayrağı çekilmekte, Anası ve babasına acıya kolay katlansın diye sakinleştirici iğne yapılarak, devletin anlı şanlı etkili ve yetkili şahsiyetleri taziyeye gelmekte. O fakir ailenin yoksulluğu gelir getiren oğulları da öldüğü için katbekat artmakta ilerleyen süreçte…
Ben bunları dedim diye cevaben o da bana;
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez”
&
Yine devam eden sohbette diyorum ki;
Memleketin her tarafında neredeyse tüm kurumlarda bir yolsuzluk usulsüzlük baş göstermiş halde, kama görevlileri ve ihale alan müteahhitler ranta dayalı işlemler yapıyorlar, köprü, üst, alt geçit, otoyol yaparken yollarını da buluyorlar, Hatta belediyeler de bile bin bir türlü yolsuzluk ve usulsüzlüğü duyuyoruz.
Hemen lafımı ağzıma tıkayarak, diyor ki;
"Çalıyorlar ama çalışıyorlar"
&
Ben diyorum ki ona;
Ülkede sefalet diz boyu,
Devletin kurumu olan TÜİK enflasyon oranlarını çarpıtıyor, Kızılay depremzedeye çadır satıyor bedeli karşılığında, Sağlık sistemi, Eğitim sistemi çökertildi. Yargıya güven kalmadı. Adaletsiz vergi sistemi ile yoksul kitleler (İşçi, Memur, Emekli, İşsizler) KDV, ÖTV gibi dolaylı vergileri sırtlandığı için ezilmekte, Kurumlar vergisi ödeyen iş insanları her türlü vergi usulsüzlüğü yaparak vergi ödemekten kaçınabilmekte, hatta zaman zaman onlar için vergi ödemekte muafiyetler ve vergi affı çıkarılmakta. Ücretlerde fahiş oranda eşitsizlik söz konusu, Asgari Ücrete, Memur ve İşçi ücretlerine yapılan zam oranı orta da, Emeklinin halini zaten anlatmaya gerek yok. Buna karşın Milletvekillerinin aldıkları maaş, iki yıl gibi kısa bir sürede emekli olmaları ve ömrü boyunca tüm sülalesinin ayrıcalıklı (imtiyazlı) haklara sahip olması gibi korkunç düzeydeki gelir adaletsizliğinden bahsediyorum. Verdiğimiz vergilerin bile nereye ne şekilde harcandığını bilmiyoruz. Denetim mekanizmaları çalışmıyor, Çalışsa da raporlarını kimse takmıyor diyorum.
O da bana ısrarla diyor ki;
“İtibardan tasarruf olmaz!”

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.