Ali AKSÜT
Küçük çocuğun hıçkırıkları
Çocuk, iki gözü iki çeşme hıçkıra hıçkıra ağlıyordu....
Belli ki, çocuk bahçesindeki arkadaşları onu saf dışı etmişler.
Diğer çocuklar, bu yavrumuzdan biraz daha büyük yaştalar.
Yani, doğada işleyen, “hak güçlünün” yasası çalışmış bu küçük minik yavrumuza.
Adını filan bilmediğim iki üç yaşlarında bir kız çocuğu çok içli, içli ağlamasını sürdürüyordu... Annesi de, bankta oturuyor, çocuğunun o derinden hıçkırık dolu atlayışını izliyordu. Ağlayan kızına “Ne oldu kızım” “Kim yaptı” vb. sözlerle merakımı giderici bir tepki vermedi.
Ben de parkta yürüyüş yapıyorum. Çocuğun ağlayışları benim ilgimi çekti. Bayağı etkilendim, üzüldüm. Bir ara içimden müdahale etmeyi düşündüm ama annesi var, ilk adımı annesi atsın istedim. Annesi orada. Ve yaşananları mutlaka görüyordur.
Neyse, annesi yavaş yavaş yaklaştı çocuğuna... Tabi taş değil ya bu! Anne yüreği. Yavrusunun o iki gözü yaşlı, içli ağlayışına ne kadar dayanabilirdi? Zaten, ağlayan çocukta, " Yetiş anne! Yetiş imdat!" der gibi, bir an önce annesinin koşup kendisine gelmesini ve sarılmasını sabırsızlıkla bekliyordu.
Aynen Türk filmlerinde olduğu gibi mutlu sona kavuştular. Annesi, çocuğunu sarılıp öptü. O manevî şemsiye annenin kollarında ağlamak bitti. Anne, gözyaşlarını siliverdi. Küçük kızın büyük ablaları tarafından oyun dışına bırakılması şikâyetlerini dinledi anne.
İşte anne şefkati bu!
İşte anne merhameti bu!
Annenin sıcak yaklaşımı ve sevgisi, bütün sorunu kökten çözdü.
Boşuna dememişler;
"Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz" diye.
Küçük çocuğu mutsuz eden, hıçkırıklara boğulmasına neden olan büyük çocukların kural bozuculuk yaparak, en zayıf, en küçük ve güçsüz çocuğu dışlamaları idi. Çocuğun ağlamaktaki isyanı, hak hukuk tanımayan güçlülerin, yani üstünlerin hukukunun geçerli olmasına idi. Çaresiz ağlayışlar bunun içindi. Ama büyük balık küçük balığı yutar misali, çocuğun oyun hakkını ve özgürlüğüne takan yoktu. İnandığımız değerlere ve kadim medeniyet insanlık anlayışına göre, insanı ezen, zayıflara, güçsüzlere zulmeden, onların insanca, yaratılışından ötürü en meşru hak ve özgürlüklerinin çiğnenmesi, yok sayılması asla ne insani, ne İslâmî ahlâkî bir ölçü ve uygulama değildir.
Değil insan, bir çocuğu, karıncayı dahi incitmeyecek bir medeniyet ve kültüre sahip bir milletiz. Fırat'ın öte yakasındaki kurt- kuzu hikâyesini hemen hemen bilmeyenimiz yoktur. Bu düşünce ve duygularla, yürüyüş yaptığım parktan ayrılırken parkın köşesindeki Eskişehir Tepebaşı Belediyesine ait Gençlik ve Spor Kulübü tesislerinde, büyük heyecan ve coşkuyla, spor okulunda spor yapan, yaşları 9 - 10 yaşlarında epeyce kalabalık çocuk gördüm. Spor kulübü tesislerin bahçesinde anneler, babalar, yakınlar ve izlemeye gelen mahalleli çocuklar vardı. Gurup gurup ısınma hareketleri, koşuşturanlar, spor yapan çocuklar dikkatimi çekti. Hepsi cıvıl cıvıl, kıpır kıpırdı. Antrenman yapan çocukları seyrettim. Keyif aldım, mutlu oldum. Hele, antrenman esnasında oyunla ilgili gerekli teknik ve taktikleri öğretmeye çalışan Coşan Hoca; bir elinde top, el kol, ayak hareketleriyle işin inceliklerini anlatıyordu. O ara bir sporcu çocuklardan biri hocayı dinlememiş olmalı ki; Hoca ; "Bırak sağa sola bakmayı” diyerek uyardı öğrencisini.
“Buraya bak! Bana kulak ver! Anlaşıldı mı? Anlaşıldı mı” şeklindeki hem uyarı, hem komut ifade eden kesin emir sözleri bütün sahada çınlıyordu. Başarı için, disiplin, azim, irade ve mücadele şart demişler. Hemen sonra sahada, hocanın dedikleri yerine getirilmeye başlayınca hoca da; "İşte bu! İşte bu!" diyerek sporcularını alkışlıyor, onlara moral ve motivasyon veriyordu.
Hoca, amacına ulaşınca mutluktan uçuyordu. Seyirciler, anne babalar herkes sporcu çocukları alkışlıyordu. Ben de, alkışladım. Ben de mutlu oldum. İşte bugünün küçüğü, yarının büyüğü olacak bu sevgili yavrularımız için ne yapılsa haktır.
Geleceğimiz ve Ülkemiz adına, sporun her alanında, sanat ve kültürün her branşında eğitimler alan, çalışmalar yapan güzel kardeşlerimizi yürekten kutluyorum.
Yolları, bahtları açık olsun! Ülkemiz, her alanda başarı madalyaları ile dolsun!
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.