Ahmet KELEŞOĞLU
Onur, bir kadeh viski bile etmiyor!..
Gazeteci İbrahim Uysal öykü tadındaki anıyı yıllar önce Varlık dergisinde okumuş ve kendi yorumuyla günümüzden örnekler vererek ders alınacak cümleler kurmuş, yazıyı bende onun gazete köşesinden aldım. Kendisine teşekkür ederim.
Bu yaşanmışlık oldukça etkileyici aynen aktarıyorum:
Emekli olduktan sonra her akşam mahallede ki meyhaneye giden emekli İngiliz yüksek maliye bürokratı; her seferinde cebinden bir kaç sterlin çıkartır, barmenden viskisini alır, içer sonrada evine giderdi
--Yine bir akşam, alışkanlık ile müdavimi olduğu meyhaneye gider ama yanına para almadığını fark eder. Nasıl olsa barmenler tanıyor diye düşünür, bara oturur ve barmene de:
- "bir kadeh viski lütfen" der.
Barmen, "üç sterlin lütfen" der.
Emekli bürokrat, kendinden emin:
--"Nasıl olur her akşam müşterinizim, bu akşam da yanıma para almamışım. Yarın öderim. Lütfen bana bir kadeh viski" der.
Hiç de oralı olmayan barmen:
-"beyim, parayı ödemezseniz, size viski veremem" der ve başka müşterilere yönelir.
Olanlara bozulan emekli bürokrat:
--"ama ben eski maliye müsteşarıyım" der.
Barmen hiç oralı olmaz. Emekli müsteşar, kızar, sinirlenir, bozulur ve bağırmaya başlar. Hemencecik orada biten, badygartlar adamı yaka-paça alırlar, derken bir itiş kakış, emekli, bürokratı temiz bir döverler ve barın arkasında ki çöp bidonlarının yanına bırakırlar.
Gecenin ayazı ile ayılan adam, olanları gözünün önüne bir film şeridi getirir ve çok üzülür. Düşünür:
--"ben ülkenin maliye müsteşarlığını yaptım. Milyonlarca sterlin elimden geçti. Bir sterlinine bile tenezzül etmedim. Ama olanlara bak" diye düşünür. Üzülür. Sonra da:
--"demek ki, bu ülke de, onur , bir kadeh viski bile etmiyor muş!.." diye içinden geçirir.
Sonra görevi sırasında yaptıklarının onun vicdanı ve ahlaki sorumluluğu gereği olduğunu, istese binlerce, milyonlarca sterlini "iç edebileceğini", ama etmemesinin kendi vicdanı sorumluluğu olduğu düşünür ve yerinden kalkar. Evinin yolunu tutar.
Yolda da düşünür, sorumluluk her insanın kendisi ile ilgili bir şeydir. Bilinç, eğitim, terbiye ve ahlak ister. Kendinin sahip olduğu bu değerlerin herkeste olduğunu düşünmemesi gerektiğini düşünür ve kendi kendine "unut olanları" der.
Gerçekten onur, İngiltere'de bir kadeh viski, ülkemizde de bir bardak çay bile etmeyebilir; ne yani bir bardak çaya da onurumuzu verecek halimiz olamaz ya. Birileri ısmarlayacak diye.
Bu ülkede bazıları çok uyanık, üç gün önce dediğini unutup, gününü gün etmenin derdinde; Parasının, güzelliğinin, yakışıklılığının hatta ününün ve sanının havasında. Ama yaşam o kadar uzundur ki!..
Bir sözümüz vardır pek severim, “güzellik geçicidir, aptallık baki kalır" diye.
Ne geçici olan şeylerin farkındayız, ne de aptallığın baki olduğunun. Ha bire yalan yanlış, dün söylediğimizi unutup, bugün başka şeyler söylüyoruz. Aynı zamanın farklı dilimlerinde beş yapılacak yalan sığdırıyoruz. Şeyimizi, şey ile sünnet ettireceğiz diye sünnetten, sünnete koşturup duruyoruz. Alemi kör, sağır aptal sana, sana.
İnsanlık, vicdan, ahlak, terbiye, eğitim, bilgi; artık kendimizi sorgulamanın vakti çoktan geldi de geçiyor bile.
Toplum olarak, kişiler olarak. Yalan ile kendimiz kandıra kandıra nereye kadar. Oysa kral çıplak da biz gözlerimizi kapamışız. Gözleri açık olanları da aptal sanarak, yaşayıp gittiğimizi düşünüyoruz.
--Toplum olarak, kendimizin farkına varmalıyız.
--Bu gün ne olduğumuzu düşünerek, toplumsal ve kişisel, yaşamımıza çeki düzen vermeliyiz.. Bir gün birisi bizim ne olduğumuzu önemsemeyip, bir yere koymasını beklemeden.
--Onurun ne demek olduğunu bilmeyenlerden, "onurun bir kadeh viski bile etmediğini" öğrenmeden.
Değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.