“GATA’kulliden” GATA’ya bir yol var!

Modern ordulara sahip bütün ülkelerin, savaşta ve barışta sağlık hizmeti veren sabit ve mobil hastane sistemlerinin olduğunu biliyoruz.

Bu sağlık kuruluşları askerler tarafından işletiliyor.

15 Temmuz darbe girişimine kadar bizde de öyleydi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 15 Temmuz’dan sonra sivilleştirilen GATA ve diğer askeri hastanelerin yeniden MSB’ye bağlanması üzerinde çalıştıklarını açıkladı.

Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) dahil 26 ilde bulunan 32 askeri hastanenin sivil hastaneye devredilmesi, o dönemde çok tartışılmış ve büyük sorunlara yol açacağı uzmanlar tarafından ifade edilmişti.

Gülhane, 1898 yılında açılmış ve ismini Topkapı Sarayı’nın Gülhane Bahçesi’nden almıştır. Ordunun seferlerdeki sıhhi ihtiyaçlarında önemli aksaklıkların görülmesiyle, bu sorunların giderilmesi, tabip ve diğer personeli yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Gülhane’nin kuruluşunda Alman Dr. Rieder ve Dr. Deicke’nin bilgi birikimi ve yönlendirmeleri ile Osmanlı Devleti’nin bina, insan ve mali kaynaklarından yararlanılmıştır. Kurulduğu zamanlardaki ismi, “Gülhane Askeri Tababet Tatbikat Mektebi ve Seririyatı (Askeri Tıp Uygulama Okulu ve Kliniği)” olarak belirlenmiştir. Gülhane; birçok asker hastanesinin, Osmanlı’dan bu yana “ilmi ve tıbbi” merkezidir.

Osmanlı Ordusu, Balkan Harbi ve Kırım Harbi sırasında tabip ihtiyacını yurtdışından gazete ilanıyla gidermeye çalışmıştır.

Cumhuriyet’in kurulması sonrasında bulaşıcı hastalıklara karşı başlatılan savaşta, Gülhaneli hekimleri ön saflarda görürüz. Refik Saydam, Tevfik Sağlam, Niyazi İsmet Gözcü, Abdülkadir Noyan gibi hekimler, ülke insanlarının sağlık düzeyinin arttırılması için önemli çabalara öncülük etmişlerdir.

Ankara’da Refik Saydam hıfzıssıhha Enstitüsü kurulmuş ve toplum sağlığına büyük hizmetler sağlamıştır.

Dahası da var;

BCG, Tifüs, Frengi, Sıtma, Çiçek, Kuduz, Kolera (1938 de Çin’e 1 milyon doz aşı gönderilmiş), Boğmaca aşısı ile akrep ve yılan serumu geliştirilmiş ve de üretilmiştir.

Böylesine yararlı ve masum bir Cumhuriyet kazanımını 2011 de kapattılar.

Salgında Sinovac için Çin’e, BioNTech için Almanlara el açtık.

Yurt dışından aşı gelinceye kadar binlerce insanımızı kaybettik.

Emekli Hava Tabip Yarbay, Psikiyatri Uzmanı, Uçuş Tabibi Dr. Semih Dikkatli’nin GATA’nın devrine ilişkin açıklamalarına kulak verelim.

Gülhane, önce İstanbul’da Topkapı Sarayı girişi alt kısmında, Gümüşsuyu Asker Hastanesi’nde, kısa bir süre Ankara Mevki Asker Hastanesi’nde, Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde; sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı binasında ve en son olarak da Etlik’teki binasında hizmet vermekteyken GATA Askeri Tıp Fakültesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne, hastane olarak Sağlık Bakanlığına devredildi.”

Peki, bu hastanelerin sivil olmasının, GATA Hastanesi ve Tıp Fakültesi’nin kapanmasının ne gibi sıkıntıları olabilirdi ki,

“GATA; harp cerrahisi, harp psikolojisi gibi askeri hekimlik alanlarında hem araştırma yapan hem ciddi eğitim veren bir kurumdu. Öte taraftan askeri hekimler ortopedi ve cerrahi anlamında yaralanmış askere müdahale etme konusunda çok iyi durumdaydı. Hem Türkiye’nin dört bir yanındaki asker hastanelerine hem de birliklere hekim gönderiyordu. Askeri hekime her daim ihtiyaç var. Bu askerin hayatta kalma şansını daha fazla artıracaktır.

KHK ile sivilleştirilen GATA ve Hastanesinin yeniden askerlere devredilmesi için birçok neden sayabiliriz.

1- Terör bölgesinde bulunan asker hastanelerinin, sivil hastanelerden önemli farklılıkları vardır. Bu farklar;

a) Hem hastane hem hastane çalışanı ve hem de hastaların fiziki güvenliğini sağlamak açısından güvenlik seviyesi üst seviyededir.

b) Tüm Askeri doktor ve yardımcı personel daha okullara alım safhasında güvenlik tahkikatlarının yapıldığını söylemeye gerek var mı?

Buradaki ideoloji, devletin adamı olmaktan geçer. Bir örgüte ideolojik olarak yakın duran bir insana hasta emanet edilebilir mi?

c) Doktorları çoğunlukla subaydır (sözleşmeliler hariç) ve sağlık memuru vd. konularda görev yapan sağlık personeli astsubaydır.

Personelin çoğunluğunun askeri eğitim almış olması, ki buna hemşireler de dâhildir, operasyonlarda çok büyük önem arz eder

Hemşireleri özel yetiştirilmiş, istihbarat incelemeleri titizlikle yapılmış kişilerdir

Bu personel için çok önemlidir, çünkü yaralı ve hastalara doğru tedavinin uygulandığı, doğru ilaçların verildiği ve kasıtlı bazı zararların verilmediğinden emin olunmasını sağlar.

e) Personel, 24 saat esasına göre çalışır. Fazla mesai, performans gibi konularla devleti meşgul etmezler.

Şırnak’ta çatışma çıksın, Diyarbakır asker hastanesi personeli işinin başındadır. İmam dahil

f) Bu nedenle, bu hastanelere hasta ve yaralı olarak başvuran askerlerimiz, diğer güvenlik güçlerimiz ve ailelerimiz, kendilerini güven içinde hisseder. O bölgede sivil hastanelerde görev yapan, doktorundan hemşiresine bazı personelin PKK sempatizanı olduğu bilinmiyor mu?

2- Kıtalarda görev yapan asker hekimlerin yeri nasıl doldurulacaktır?

a) Askeri uçak ve helikoptere binmemiş bir doktor, uçuş doktoru olarak görev alsın mı?

b) Gemilerde kim aylarca sefere çıkacaktır?

c) Terörle mücadelede ve savaş sırasında kim birliğiyle çatışmanın ortasına girecektir?

d) Harp cerrahisi ve psikolojisi gibi alanlarda kim çalışacaktır?

3- Askere alım, özel personel seçimi, atamaya esas raporlar, sınıf değişiklikleri, askerden ayrılma vd. gibi özel bilgi birikimi gerektiren raporlara kim imza koyacak?

Yanlış olduğunu düşündüğüm bu karardan dönülmesini umuyorum.

Yoksa şu bilinmelidir ki askeri sağlık hizmeti, askerî harekâtın bir parçasıdır ve bu hizmet, askerliği ve operasyonel mantığı bilen kişilerce verilir. Yani, “Bir helikopter, üç-beş ambulans gönderir ve yaralıları aldırırız, askeri birliklere yeni mezun sivil hekim tayin ederiz…” düşüncesinden çok daha öte bir şey olduğunu” söylüyor.

Bunu dost bildiğimiz ülkelerden doktor ithal ederek yaparız düşüncesini de kafanızdan silin. Canın öneminin olmadığı sahalarda kazanılan paranın, onlar için de önemi yoktur. Onun toprağı değil çünkü;

Oraya senin milletinden, senin canından insanlar gidebilecektir.

Erdoğan, "Açık konuşuyorum; varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz" demişti. Doğru, bunu yapabilirsiniz. O doktorlar da mermi yarasını dikerler, arkasından askerin bacağı da gazlı kangrene çevrilir. Sonra da ayağını kesecek satır ararlar.

…..

Üst satırda sen varsın Hamit kardeşim. Biliyorum, bizim insanımız satırlara sığmaz; her birinin yaşam hikayesi ortalama bir kitaptan daha fazlasıdır. Allah sana can sağlığı versin!

Biz burada tarafız ve canımız yanıyor.

Harp sanatı başka bir şeydir.

Harp cerrahlığı da sanat gibidir.

Mermi, mayın ve patlayıcı yaralarına nasıl müdahale yapılacağını bilmeyen tecrübesiz doktorlarınızla savaşa da girerseniz eğer Sun Tzu’nun kemiklerini sızlatırsınız.

Askerlerimiz çatışma esnasında tek mermide şehit olduğunda mesele yok; bu işin fıtratında var olduğu vs. “Peygamberimize komşu olma şerefine erdi diyeceksiniz.”

Askerimiz, doktor ve yardımcı sağlık personelinin eksikliği/beceriksizliği yüzünden kan kaybından pisi pisine öldüğünde vicdanlar sızlamayacak mı?

Netameli bir coğrafyada oturduğumuzu unutmayalım.

Son bir hatırlatmada bulunmak isterim.

Sanayi devriminin başladığı ülke İngiltere’dir. Günümüzde sanayileşmiş ülkelerin de en başlarında gelirler. O halde en iyi ayak protezini onların yapması beklenir.

Hayır; en iyi ayak protezi Vietnam’da yapılır.

Neden?

ABD ile yaptıkları savaşta en çok mayını Amerikan Ordusu döşedi; en çok mayına basan da Vietnamlılar oldu.

Kopan bacağın yerine en iyi protezi de onlar geliştirdiler.

Denklemde bir yanlışlık yok;

Biz, 1984’den beri hainlerle çarpışıyoruz.

O günden bu yana GATA’da çok büyük tecrübe ve birikimler kazanıldı.

Bilkent’te GATA’ya bağlı olarak bir Rehabilitasyon Merkezi kurulmuştur. G. Doğu’dan yaralı olarak gelen askerlerimiz, GATA’da tedavileri yapıldıktan sonra, uzuv kaybı olanlar en başta olmak üzere buraya sevk edilirler. Gözü olmayan, bir veya iki eli olmayan, bir bacağı olmayan kahraman gazilerimizin hayata döndürülmesi için rehabilite edilmeye ihtiyaçları vardır.

Bunun başlı başına uzmanlık isteyen bir konu olduğunu unutmayalım.

Çaycısı, kantincisi, temizlikçisi, hastabakıcısı, doktoru, psikoloğu, başhekimine kadar herkes bu rehabilitenin bir parçasıdır.

FETÖ bahanesiyle asırlık Gülhane geleneğini kapattınız. Bilgi ve elde edilmiş tecrübelerin her biri bir yerlere savruldu.

Yanlıştan dönerek bu sefer sistemin rehabilitesine ihtiyacımız olacak.

GATA ruhunu genlerinde taşıyan, tecrübeli, bilgili ve iyi yetişmiş insanlarımızla bunu başarabiliriz.

O insanların birçoğu yaşıyor ama vaktimiz de azalıyor.

Sayın Bakan biraz daha hızlı hareket edebilir miyiz?

Sayın Devlet Başkanının bir kararnamesi yetiyor.

Tasarı yok, komisyon yok, genel kurul yok;

Bozarken kolay alınan kararlara, yaparken de aynı tarifeler uygulanmalı;

Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, Gazilerimize de sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum