Şerif KUTLUDAĞ
Cumhuriyet sayesinde
29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilânıyla 1. olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kuruluşu; 2. olarak da bu devletin yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğu dünyaya ilân edilmiş oldu…
Dile kolay, üç yüz yılda en geniş sınırlarıyla üç kıta üzerinde kurulan çağının en güçlü devleti olan Osmanlı Devleti, yine üç yüz yıllık bir erime süreciyle; çağındaki bütün imparatorlukların yaşadığı çözülme sürecini yaşayarak dağılmıştır.
Çağ artık imparatorluklar çağı değil, üniter devletler çağıdır. İşte 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti de Türk Milleti esasına dayanan bir üniter devlettir. Buradaki Türk kavramı etnik bir kavram değildir. Mustafa Kemal’in “Tükiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür!” sözünde ifadesini bulan kabule dayalı bir millet tanımıdır.
Nitekim yine Mustafa Kemal, “ "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" diyor. Devamında da, "Türkiye halkının" "Türk Millet"ini oluşturduğunu söyler.
Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kuruluşuyla birlikte Gök-Türkler devletiyle birlikte tarihte 2. kez adında Türk olan bir devlet tarih sahnesinde yerini almış olmaktadır.
1927’de yapılan ilk nüfus sayımında Türkiye Cumhuriyetinin toplam nüfusu 13 milyon civarındayken 2021’de sadece İstanbul bu nüfusa sahipse Cumhuriyet sayesindedir. Ülke olarak, 1923’te 13 milyon civarında nüfusa sahipken 2021’de 85 milyon civarında ülke nüfusuna sahipsek Cumhuriyet sayesindedir.
Osmanlı Devleti çözülüp dağılırken, yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sökülüp atılan evlâd-ı fâtihân İstanbul’a, Bursa’ya, Balıkesir’e, İzmir’e bütünüyle Türkiye’mize gelip yerleşebildiyse Cumhuriyet sayesindedir.
Hanedanlıkla yönetilen Osmanlı Devleti altı yüz yılda 36 padişahla yönetilirken, Türkiye Cumhuriyeti 98 yıllık süreçte 66 hükümetle yönetildiyse Cumhuriyet sayesindedir. Çok partili demokrasi ile gizli oy açık sayım esasına dayalı bir yönetim biçimimiz varsa bu da yine Cumhuriyet sayesindedir…
98 yıllık süreçte Türkiye Cumhuriyeti siyasal, sosyal, kültürel, ve ekonomik hayatıyla batılı bir devlet yapısına ve sosyal dokusuna ulaştıysa bu başarı Türkiye Cumhuriyetinin Atatürkçülük başlığı altında toplanan altı ilkeyi yaşamasıyla mümkün olmuştur.
Atatürkçülük: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık…
Sosyolojik değişimler kendi doğası içerisinde gerçekleşmektedir değerli okurlarım. Konuya bu gerçeklik içerisinde baktığımızda, batılı devletlerin iki yüz, üç yüz yıl içerisinde yaşadıkları değişimleri Türk Milleti olarak bizler 98 yıllık kısa bir süreç içerisinde gerçekleştirmeye çalıştık. Elbette bu değişimler sancısız olmadı.
Bugün Orta Doğu toplumları arasında batılı değerlerle bezeli bir sosyal dokumuz varsa bunu da 98 yıllık Cumhuriyet döneminde uygulanan sosyal politikalara ve demokrasimize borçluyuz.
Şimdi bir de bu süreçte kazandığımız özellikle sembol kadınlarımızı hatırlayalım:
En önde gelen güzellikler kadınlarımızın elde ettikleri kazanımlardır: Latife Hanım, Halide Onbaşı (Edip Adıvar), Refet Angın, Afet İnan, Sabiha Gökçen, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Sezen Aksu, Leyla Gencer, İdil Biret, Suna Kan, Neriman Altındağ Tüfekçi, Muazzez İlmiye Çığ, Güler Sabancı, Suna Kıraç, Keriman Halis, Türkan Saylan, Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Cahide Sonku, Adile Naşit, Yıldız Kenter, Bedia Muvahhit,
Bahriye Üçok, Tansu Çiller, Behice Boran, Türkan Akyol, Satı Kadın(Hatı Çırpan) , Gülten Akın, Kerime Nadir, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Samiha Ayverdi, Sevinç Çokum, Ionna Kuçuradi, Nermin Abadan Unat vb
Voleybol Kadın Millî Takımı, Yasemin Adar, Busenaz Sürmeli, Sümeyye Boyacı…
Nobel Bilim Ödülü alan Aziz Sancar, ile Koranaya karşı geliştirdikleri Biontek aşısıyla insanlığa büyük hizmetler veren Uğur Şahin ile Özlem Türeci
İHA ve SİHA teknolojileriyle Türk Silahlı kuvvetlerine büyük bir güç katan Özdemir Bayraktar vb.
Ve daha nice başarılı işler hepsi de Cumhuriyetimiz sayesinde…
Bütün bu oluşumların başlangıcında ise Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Türk Milletine güvenerek başlattıkları Millî Mücadele ve devamında başarıyla noktalanan İstiklâl Harbi vardır…
Cumhuriyetimizin ilânının 98. Yılını kutlarken bunları unutmamak mecburiyetindeyiz.
Mehmet Âkif Ersoy “Kıssadan Hisse” şiirinde şöyle der:
“Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Tarihin tekerrür etmemesi için: Neydik, ne olduk, nasıl olduk? Sorularının cevaplarını hep aklımızda tutmamız gerekmektedir.
Yine tarihin tekerrür etmemesi için; Mustafa Kemal’in 10. Yıl Nutkunu çok içselleştirmemiz ve Gençliğe Hitabesi’nin heyecanını hep yaşatmamız gerekmektedir.
Tekrar başa dönersek;
Mustafa Kemal’in “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür!” sözünü unutmamamız gerekiyor.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!..” sözüyle elimize verdiği meşaleyi yere düşürmememiz gerekiyor…
Bu duygularla “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı”nı kutluyoruz…
Sevgilerle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.