Mehmet KIZILASLAN
Bir takvimin hikâyesi
Bir takvimin duvara asıla bilmesi için;
Çok değer verdiğim bir insanın, resmi olmalı üzerinde.
Şehrimin doğal güzellikleri olmalı sayfalarında.
Şehrimde yetişen ürünlerinin resimleri olmalı içinde.
Tarihi eserleri olmalı başkaları tarafından görülmeyen.
Görülmeye değer şehrimden manzaralar bulunmalı içinde.
Başka yerlerde olmayan insan manzaraları olmalı mutlu, üstünde.
Yetiştirdiği bilim insanlarının resimleri olmalı sayfalarında.
Sahip olduğu yazarların, şairlerin resimleri olmalı bir yerlerinde.
Vad edipte, yaptıkları, gerçekleştirdikleri projelerin, son halleri olmalı üzerinde.
O yerin, seçilmeden önceki ve seçildikten sonraki değişimi gösteren resimleri olmalı üzerinde.
İnsanını yücelten, onlara verilen değeri gösteren, huzur veren resimler olmalı içinde
Kutsallarımızı hatırlatan bir resim olmalı bir yerinde.
İnsan olmanın gururunu öğreten yaşatan resimler olmalı bir yerlerinde.
Bu şehirde yaşamanın mutluluk olduğunu anlatan şiir gibi resimleri olmalı içinde.
Kendisinin değil de şehrin de yaşayan insanların önemin vurgulayan tablo gibi resimleri olmalı üzerinde.
Bu düşüncelerimi içeren maddeleri sizlerde ilavelerde buluna bilirsiniz, değerli okurlarım.
Duvarımıza asacağımız her hangi bir takvimde, aradığımız özellikler bu ve buna benzer özellikler taşımalı diye düşünüyorum.
Şimdi sizlere dağıtılan takvimlerin sayfalarını isterseniz tek tek göz gezdiriniz.
Bu yazdığım özelliklerin içinde ki özellikleri taşıyıp taşımadığına bir bakınız.
Bütün sayfalarında olmasaydı keşke o çok değer verdiğiniz insanın resmi. Sadece bir sayfasında olsaydı, diğer sayfalarında da, bu belirttiğimiz özellikler den bazıları olsaydı, gönül rahatlığı içinde evinizin ya da, mekânlarımızın başköşesinde assaydık.
“İnsanların, kendilerine yaptıkları kötülükleri cümle alem birleşse yapamazlar” diye bir söz vardır ya hani, işte onun gibi bir şey yaşıyorlar bu seçtiklerimiz.
Ben neymişim, ben ne kadar önemliymişim, ben ne kadar büyük birsiymişim ki çevremdekiler bana bunu fark ettirdiler diye düşünüyor olabilirler. Oysaki durum hiç de öyle bir şey değil.
Sizler bizim önümüze konulan kişiler içinde, bizim en iyi gördüklerimizsiniz. Onun için sizleri seçti o mevkie, makama hizmetin en iyilerini vere bileceğinizi düşündüğümüz için seçtik. Artık kendi resimleriniz yerine bize yaptığınız hizmetlerin resimleri gerekli.
Şehrimizi öne çıkaran, yetişmiş insanları, şehrimizde yetişen ürünleri, şehrimizin tarihi eserlerini ve diğer idarecilerden farklı olan icra atlarınızı takvimlerinizde görmek istiyoruz.
Bizler geçmiş dönemlerde basılan takvimlerin sayfalarını çerçeveletip duvarına asan insanların çocuklarıyız. Bu gün, bizlere dağıttığınız takvimleri ne yazık ki duvarlarımıza asmaya bile layık göremiyoruz.
Üzgünüm, emeklerimizi boşa çıkarmaya devam ediyorsunuz. Geçen yıl ki takviminiz de içler acısıydı. Kendi resminiz, Atatürk ün resminden daha yukarıda ve Atatürk sizi sanki imrenerek bakıyor gibiydi.
Yine beceremediniz, Sizin çevrenizde bu ayrıntıları anlata bilecek, sizi uyara bilecek, incelikte, hiç mi çalışanınız, danışmanınız, yok be kardeşim.
Dost acı söyler, diye boşuna dememişler. Sizde kapıldınız bir ne oldum deliliğine ve doğru yanlış demeden alkışlayanları, ikiyüzlülüğüne, gidiyorsunuz kendi kıyametinize doğru.
İnşallah uyanırsınız bu uykudan ve yanlışlar rüyasından.
Bir de şu ücretli yapılan anketlerin size verdiği rahatlık ve rehavetten kurtula bilirseniz, yol yakınken, hepimiz için iyi olur diye düşünüyorum.
Saygı ve sevgilerimle kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.