Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

Yaşasın maskesiz hayat başlıyor

İstiklâl Marşımızda çok sevdiğim bir mısra şöyle der:

“Doğacaktır sana vaad ettiği Hak’kın;

Belki yarın, belki de yarından yakın!..”

Maskesiz hayat konusunda öyle bir beklenti içerisindeyiz bugün.

Bilim Kurulu bugün toplanacak son günlerde sağlık bakanımızın “Beni unutturacak günler yakın!” , “Maskesiz günlere kavuşacağız!” sözlerinden cesaret alarak biz de bugün yapılacak olan Bilim Kurulu toplantısından böyle bir kararın çıkacağı beklentisi içerisindeyiz.

Bugün böyle bir karar bekliyoruz; yok, yaklaşan “Ramazan Bayramını da maskeli geçirelim!” görüşü kabul görürse büyük ihtimalle artık kesin olarak bayramın akabinde maskesiz hayata kavuşacağız…

Maskeli hayat tarzı, pandemi ile 2020 Martında başlayan ve gün be gün yaygınlaşarak dünya genelinde sosyolojik dönüşümle yeni oluşan bir hayat tarzı olarak hayatımızda yer edinivermişti.

Şimdi bu sosyolojik değişimin yeniden eski haline dönme sürecini yaşayacağımız bir sürece girmiş olacağız hep beraber.

Bir zamanlar maskeli birilerini görsek hayatın herhangi bir yerinde içimizden ona acımak geçerdi. “Bulaşıcı bir hastalığı vardır.” Düşüncesiyle de hızla yanından uzaklaşmaya çalışırdık. Oysa pandemi sürecinde yaşanan sosyolojik kabulle bu sefer maskesiz kimselere kızar olmuştuk gizliden gizliye…

Bakalım nasıl bir durum yaşayacağız maskesiz hayat tarzı kabulüyle…

Şimdi de konuya mizâhi bir yaklaşımla bakalım derim değerli okurlarım!..

1933 yılında Cemal Reşit Rey tarafından bestelenmiş bir operetin dillerden düşmeyen repliğidir:

Lüküs hayat, lüküs hayat

 Bak keyfne yan gel de yat!..”  sözleri.

Ona misal biz de şimdi “Maskesiz hayat, maskesiz hayat oh ne rahat oh ne rahat!..” diyeceğiz herhalde…

Şimdi pandemi kelimesini çağrıştıran ve ona  çok benzeyen bir kelimemizle  -sosyal hayta kopacak olan-  “pandomim”e bakınız derim siz asıl!..

Çünkü sosyolojk değişimler kendi şartları içerisinde yaşanır; yerleşmesi de zaman alır, alışkanlığa dönüştüğünde vaz geçilmesi de zaman alır.

Meşhur bir Yeniçeri askerinin “Hoşafın yağı kesildi” gerekçesiyle Kazan Kaldırma diye bilinen bir isyana kalkışma gerekçesi vardır:

Yeniçeri Ocağında düzenli tertipli bir aşçı ustası vardır: Yemeklerde her bir kap için kullandığı kepçe ayrı ayrıdır. Vaktin birinde pasaklı hadi dağınık diyelim bir aşçı gelir; yemeklerde de hoşafta da aynı kepçeyi kullanır. Dolayısıyla hoşafın suyu da yağlı gelmeye başlar. Bu devam eder gider. Yeniçeri bu yağlı hoşafa alışır… Derken yeniden düzenli bir aşçı gelir. İlk usta gibi er bir yemek ve hoşaf için ayrı kepçeler kullanmaya başlar. Dolayısıyla da hoşaf da ilk ustanın zamanındaki gibi yine sade –yağsız- bir şekilde gelmeye başlar.

Gelin görün ki, Yeniçeri askeri yağlı hoşafa alışmıştır bir kere!.. Vay bu Osmanlı bizim hoşafın yağında kısıntıya gitti. “Hoşafın yağı kesildi!..” gerekçesiyle “Kazan Kaldırır” yani isyan eder…

Şimdi de maskeli hayat alışanlar, maskesiz hayat yaşantısı için ne derler nasıl tepki gösterirler merak etmiyor değilim doğrusu…

Konunun bir diğer yanı da şudur: Yüze takılan maskelerin takılmasını ya da bırakılmasını görmek çok kolaydır da asıl olan, insanların açıkça gözükmeyen gizledikleri maskeleri ne yaparıs sorusu geliyor aklıma…

“mask” yüz kalıbı demektir. Maske, alçı yüz kalıbı, maskeli kimse anlamlarına gelir. Biz bunu en çok Atatürk’ün maskı olarak duymuşuzdur çok zaman.

Bir de İgilizcede “disguise”:maske, kılık değiştirme, tanınmaz hale getirme, dış görünüş, sahtelik anlamlarına gelen anlamı vardır ki kelimenin mecazî anlamı da budur. Genellikle sözü ile davranışları farklı olan özellikle de çıkarları için bin bir türlü hale giren kimseleri anlatmak için kullanılır.

İşte bu anlamıyla asıl insanlar içlerindeki maskeden de kurtulabilecekler midir?

Mevlânâ’nın “Ya olduğun gibi görün; ya da göründüğün gibi ol!” diyerek maskesiz kimliği işaret ettiği olgunluğa gelebilecek midir bilinmez… Fakat dileğimiz de yine de budur:

Maskesiz hayat başlarken nasıl yüzümüzde taşıdığımız pandemiye bağlı maskeyi çıkarıyorsak ve maskesiz bir hayat yaşamaya çalışıyorsak; hayat mücadelesi içerisinde oynadığımız “pandomim”e bağlı takındığımız ‘görünmeyen maskelerimizi de çıkarabilsek’ derim değerli okurlarım…

Sevgilerimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.