Metin AKOĞLU
Türkiye’nin riskli Afganistan hamleleri!
Taliban’ın iktidarı ele geçirmesiyle birlikte Afganistan’da yabancı aktörlerin yeni bir güç mücadelesinin perdeleri aralandı.
Kimdir bu aktörler?
Büyük Hindistan’ı sömürge yapan ve yıllarca bölgenin patronluğunu üstlenen İngilizler ve dolayısıyla Amerikalılar.
İngiliz’in olduğu her yerde olma politikası güden Almanlar.
Afganistan-Pakistan topraklarında yaşayan Peştunların, etnisiteye dayalı bağımsız bir devlet oluşumunun önüne geçmek için mezhepsel ayrışmayı ön panda tutan ve Taliban hareketini kuran, büyüten, destekleyen ve Afganistan’ı kontrol altında tutma politikaları güden ve bunda da son derece başarılı olan Pakistan;
Çin, kuşak yol, bölgesel ve küresel çıkarları için Afganistan’ın istikrara kavuşmasını bekliyor. Uygur Türklerinin El-Kaide ve İŞİD manivelası ile oynanmasını istemiyor.
Rusya, Afganistan’daki istikrarsızlık nedeniyle Orta Asya’daki çıkarlarının zedelenmesini istemiyor. Küresel terör örgütleri El-Kaide ve İŞİD’in kontrol dışı oluşumlara evirilerek, nüfuz alanlarının ve özellikle Kafkasya’daki Müslüman coğrafyanın istikrasızlaşmasının kaygısı içinde bulunuyor.
Benzer kaygıları İran da yaşamaktadır.
Bu nedenledir ki bütün aktörler, Taliban’ın yöneteceği Afganistan’ı çok yakından takibe almış konumdalar.
Taliban'ın iktidarı ele geçirmesi ile birlikte bölgede başlayan kritik değişim sürecinin öne çıkan dinamiklerini ve Türkiye’nin bu bağlamdaki Taliban hamlelerini nasıl okumalıyız.
ABD'nin çekilmesiyle Afganistan'da küresel ve bölgesel güçler arasında başlayan yeni rekabet süreci ve Türkiye'nin Taliban ile işbirliğinin ortaya çıkaracağı riskleri batılılar, bekle-gör yaparak gelecekteki hareket tarzlarını belirleyeceklerdir.
Türkiye’nin sahadaki başarısı, onlar için gösterge niteliğinde olacaktır.
Batı bunu test olarak bakarken, bölgenin iki büyük aktörü Rusya ve Çin’in Türkiye’yi ilgi ile takip ettiklerini söyleyebiliriz. Taliban’ın gelişine engel olmayanlar, Türkiye’nin yeni statü ve statüler kazanmasını kaygı ile izleyeceklerdir. Buna İran da dâhil edilmelidir. Geleneksel dostumuz Pakistan devleti, Türkiye’nin bu hamlelerini nereye kadar sineye çekebilecektir. Kendi hükmettiği coğrafyaya ve sistemin üzerine gecekondu yapılmasına göz yummayacak ve statünün değişimine izin vermeyecektir.
Ekonominin kötü gidişatı, işsizlik ve dış politikadaki zorluklar, Suriye ve Fırat’ın Doğusundaki belirsizliklere artarak devam eden mülteciler konusu da eklenmesiyle seçmen desteği gerileyen İktidar, Afganistan üzerinden bir başarı hikâyesi yazmak üzere yola koyulmuş görünüyor.
İktidar çevreleri, para bulunduğunda bazı olumsuzluklar çözülebilir diye Katar ile birlikte Afganistan’da ataklar yapmaya çalışıyor. Ama görünen o ki, konu sadece para olmaktan çıkmış gözüküyor. Yakın zamanda artık para ile birlikte kimlik tartışmalarının da yaşanacağı çalkantılı günlere hızla ilerlediğimizi görmezden gelemeyiz.
Ayrıca ülkemizin ekonomisi, Suriyelilere ilaveten kalifiye olmayan Afgan işgücünü kaldırabilecek durumda görünmüyor. İktidarın bunları görmemesi ve yok sayması mümkün değildir. Bu konuda Türkiye kamuoyunun desteğini kazanması da güç görünüyor.
Türkiye'nin Kabil Havalimanının işletilmesine talip olması, birçok ülkenin aksine büyükelçiliğini kapatmama kararı, Taliban'a üst düzeyde verilen sıcak mesajlar ve perde arkasında Katar ile birlikte Taliban ile yürütülen yoğun temaslar, uluslararası aktörler tarafından da yakından izleniyor.
AKP iktidarının, yumuşak ve zararsız güç görünümüyle hareket ettiğini söyleyebiliriz. Afganistan için (ensar)yardımsever, kadim dostluğu, Müslüman dünyanın lideri olarak görülmek istiyor.
İktidarın, Kabil Havalimanı hamleleriyle, ABD ile ilişkileri düzeltmeye çalıştığını, ABD'nin bölgeden çekilmesiyle oluşan güç boşluğunda dengeleri kendi lehine çevirmeye çabaladığını görüyoruz. Nitekim Haziran’da yapılan NATO toplantısında, ABD Başkanı Biden ile yapılan görüşmenin hemen arkasından, Kabil Havaalanı konusu gündeme gelmişti.
Türkiye, Kabil Havalimanında sorumluluğu üstlenerek eskiden sahip olduğu, Batı ile Doğu arasında köprü olma, NATO ve AB'de prestij kazanmak istiyor. Taliban da NATO etiketi olmayan bir Türkiye görmek istiyor. Türkiye, Taliban ile havaalanı meselesinde gerçekten bir işbirliği zemini oluşturabilirse, o zaman Batılı ülkeler de Taliban ile ilişki sırasına girecekler.
Pakistan, korkularını saklı tutarak yalnızlığını Türkiye ve Katar ile aşabileceğini düşünüyor.
Bu arada bölgesel aktörlerden Rusya ve Çin de batının gerisinde kalmak istemeyecektir.
Türkiye ve Katar'ın, Taliban'a Kabil Havalimanı ile dünyaya kapıları aralama vaadine, Taliban üzerinde güçlü bir nüfuza sahip olan Pakistan'ın yaklaşımı önem taşıyor…
Pakistan bu işi üstenebilir mi?
Karaçi (Pakistan) havaalanından Amerika’ya yapılan uçuşlardaki yolcuların ne tür muameleye tabi tutulduklarından yola çıkarak bunun olamayacağını söyleyebilirim. Yolcular, Amerika’ya gittiklerine pişman oluyorlar.
Bunu yapan da Amerikan güvenlik politikalarını uygulayan havaalanları güvenlik görevlileri;
Ortadoğu ve Asya coğrafyasından gelen bütün yolcular potansiyel terörist gibi algılanıyor.
Türkiye’nin havaalanları güvenlik tedbirleri uluslar arası standartlarda bulunduğunu söylemeliyim. Bunu, Belçika/Brüksel/Zaventem havalimanına 2016 da yapılan terör saldırısı sonrası, havaalanı güvenlik müdürünün yapmış olduğu biz “Atatürk Havaalanındaki güvenlik sistemini istiyoruz” cümlesiyle sağlaması, bir daha yapılmış oldu.
Konuya dönersek; Pakistan, Türkiye ve Katar'ın Taliban üzerindeki nüfuzunu artırmasına izin verir mi?
BAE ile işbirliği yaparsa neler olur.
Bu Türkiye'nin Taliban'dan taleplerinin, Pakistan'ın politik hedefleriyle çelişip çelişmeyeceğine bağlıdır.
1947’den beri Afganistan’a yatırım yapmış bir ülke var karşımızda;
Türkiye’nin de Pakistan ile çok yakın ilişkileri var. Üstelik Kabil Havalimanı meselesinde, Pakistan’ın Kabil Havalimanı'nın uluslararası terminalini işletmesi çok güç; işletse bile batıya uçuşlar askıya alınabilir. Türkiye'nin, bu alanda uluslararası çapta kabul görmüş Türk Hava Yolları ve DHMİ ile çok daha fazla şansı olduğu da açık. Pakistan, Taliban'a uygulanan uluslararası tecridin aşılmasını istiyor. Ne kadar çok ülke Taliban ile ilişkilerini görünür şekilde normalleştirirse o kadar Pakistan'ın çıkarını olacaktır. Ama eğer Türkiye, Batı'nın, Amerika'nın gündemini dayatmaya çalışır, Taliban'ı zayıflatmaya çabalar, muhalefete yönelirse o zaman Pakistan bundan rahatsız olacaktır.
Ayrıca Taliban'ın Kabil Havalimanı için aslında Birleşik Arap Emirlikleri'ne de söz verdiği belirtiliyor. 15 Temmuz darbesinin en büyük destekçisi olarak ilan ettiğimiz BAE ile gerilimi düşürmeye dönük adımlar atılıyor olsa da iki ülke örneğin Libya'da olduğu gibi vekâlet savaşının karşı cephelerinde yer alan aktörler oldukları da bir gerçek…
Afganistan'ın Türkiye ile BAE'nin rekabetine sahne olması yeni bir mücadele alanı doğması da muhtemel…
Bu sefer de Afganistan küresel ve bölgesel aktörlerin yeni bir vekâlet savaşına sahne olabilir mi?
Taliban, hükümeti Peştun ağırlıklı oluşturarak Afgan halkını kucaklayamadı. Birlikte yaşayabilmenin mümkün olduğunu denemek, yaşayarak görmek istemediler.
Kibir onları da esir almış! Fırsatı kaçırdılar.%42 lik Peştunların, %58’i yönetmesi çok kolay olmayacaktır. Bu tercihin kabul görmeyeceğini, iç savaşa odun taşımaktan ibaret olduğunu yaşayarak göreceğiz.
Görüldüğü gibi çarşı çok karışık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.