Metin AKOĞLU
Irak Türkmenleri için neler yapabiliriz!
Kuzey Irak'ta dalgalanan ABD destekli Kürt devleti bayrağı, adeta bölgede yasayan 3 milyondan fazla Türkmen'in hazin sonunu belgeler gibidir. Irak’ta yasayan Türkmenler, Irak merkezi yönetimi ile Kürt gruplarının insiyatifne ve insafına terk edilmiştir.
Irak, Suriye, İran ve Türkiye topraklarında üniter bir Kürt devleti oluşturmak amacıyla her şeyin yapıldığı ve zorlandığı bir dönem yaşamaktayız.
Unutulmamalıdır ki, Kuzey Irak'ta yasayan Türkmenler, Misak-i Milli sınırları içinde yaşayan Türklerdir.
Yunanistan’da, Bulgaristan’da yaşayan Türklerden hiçbir farkları yoktur. Türk’ü ve Türklüğü asla kategorize etmek istemem. Hıristiyan Türkler olarak bildiğimiz Moldavya’da yaşayan Gagavuz Türklerine gösterdiğimiz ilgi ve şefkati onlardan esirgemek ihanet olur.
Türkmenler, Irak'a gerilim ve istikrarsızlık değil, aksine barış, huzur, kardeşlik getirmek için çalışmaktadırlar. Türkmenlerin amacı; Irak'ın parçalanması, etnik temelde bölünmesi değil, aksine Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması, farklı etnik ve dini gruplar arasında adalet ve hoşgörü temelinde bir işbirliği kurulmasıdır. Onlar Türkiye'den bu haklı mücadelelerinde destek beklemektedirler. Türkmenlerin vizyonu, kendileri tarafından şöyle ifade edilmektedir:
Türkmenler, varlıkları ve hakları anayasa ile teminat altına alınmış, toprak bütünlüğü korunan, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygılı, demokratik bir cumhuriyetten yamadırlar. Arap ve Kürtlerin Türkmenleri asimile eylemlerine imkân vermeyecek yeni düzenlemeler yapılmasını istemektedirler. Nihayet bütün bu düzenlemelerin Türkiye'nin de garantör devlet olarak imzalayacağı bir anlaşma ile Birleşmiş Milletlerin kontrol ve takibine emanet edilmesi esastır.
Türkiye, kendi geleceği için de hayati önem arz eden bu konuda Kuzey Irak'ta kurulmakta olan yapıda, Türkmenlerin de hak ettikleri yeri almaları gerektiğini sonuna kadar savunmalı, bunun için de mümkün olan her yola başvurabileceğini yüksek sesle dile getirmelidir.
Türkmenler, Irak merkezi hükümeti ile Kürt grupların baskısına dayanamayıp yüzlerce yıllık öz vatanlarını terk eder hale gelmişlerdir. Vatandaş kimliği bile alamadıkları Türkiye'den, Avrupa'ya geçmek isterken Ege denizinin karanlık sularında boğulan yüzlerce Türkmen’in feci akıbeti belleklerimizdedir.
Ankara, Irak'ta ki yeni yapılanmada Türkmenlerin haklarının korunması için gerekli uluslararası girişimleri sürdürmelidir. Kürtlerin haklarının korunması için öne sürülen gerekçeler, Türkmenlerin talepleri öne sürülürken de kullanılmalıdır.
Türkmenleri Irak Merkezi Hükümet ile Barzani’nin insafına terk edip iki ateş arasında bırakmak, bize yakışmaz.
Dört yüz yıl Osmanlı ile birlikte yaşamışız.
Öncesi de var.
Dedem Korkut, onların da atasıdır.
Türkiye’deki Tar’ın tınısı neyse, Azerbaycan’da ve Kerkük’te de aynıdır.
Türkiye her şeyden evvel, Türkmenlerin yasal haklarını gasp eden Irak hükümetiyle, masaya oturup bu konu hakkında tavrını ortaya koymalıdır.
Irak Başbakanı İbadi’ye “Sen benim muhatabım değilsin, karatımda değilsin, haddini bil” demekle iki ülke arasındaki sorunları çözmek mümkün gözükmüyor. Bu kibirden kurtulup, bölge ve Türkmen politikalarıyla ilgili olarak Irak merkezi hükümetiyle ilişkileri canlı tutmamız gereklidir. Ayrıca Türkiye, Türkmeneli konusunda, düne kadar Türk Devleti’nin yardımlarıyla, ayakta durmayı beceren Kürt parti liderlerini şiddetli bir biçimde uyarmalıdır.
Sonuç;
Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten siyasi irade, günü kurtaran açıklama ve beyanatlarla bir yere varılamayacağını artık görmelidir.
Türkiye, bölgede ağırlığı olan bölgesel bir güçtür. Bu haklı taleplerin karşılanabilmesi için politikalar üretmek durumundayız.
Irak’ın toprak bütünlüğünden yana bir politikanın savunucusu olan Türkiye, Irak’ı ve Kürtleri Türkmenler üzerindeki şiddetli ve dayanılmaz baskıdan caydırabilmelidir.
Türkiye üniter yapıdan yana olacaksa, projelerin sahibi Amerika’ya karşı pazarlık masasında elini güçlendirmelidir. Bu tercihin başarıya ulaşması için Irak ve Suriye’deki Arap toplumunu yanımıza çekebilmeliyiz.
Ankara, Türkmenlerin Türkiye'de oluşturmuş oldukları siyasi ve kültürel birlikleri bir çatı altında toplayarak onlara devletin her kademesinin tanıyacağı bir resmi statü kazandırmalıdır.
İki binli yılların hemen başında güzel şeyler yapıldı. Türkmeneli televizyonu ile Global ve Orsam’ın(Ortadoğu Strateji Araştırma Merkezi) kurulması çok önemli gelişmelerdi.
İktidar ve muhalefet partileri Irak ve Türkmeneli sorunlarını canlı tutarak, ilgili kuruluşlar eliyle konferans ve toplantılar gerçekleştirilmeli ve önemli dillerde basın ve internet siteleri aracılığıyla yayınlar yapabilmelilerdir.
Irak’ın, et dışında aklınıza gelebilecek her türlü gıda ve sanayi ürünlerinin temin kaynağı Türkiye’dir. Halen K.Irak, elektriğini bizden almaktadır. Araçlarında kullandıkları yakıt, yıllarca Batman rafinerisinden gönderilmiştir.
Kürt bölgesinin bütün ticareti Türkiye üzerindendir. Türkiye, merkezi hükümetle işbirliği yaparak Türkmen bölgesine uzanan koridora, yani Habur’a alternatif bir kapı açabilir; bazı ticari faaliyetleri kısıtlayabilir.
Barzani, Türkiye olmadan ayakta kalamaz!
Okullarımızda sadece Lozan’ı değil, bugünü daha iyi anlayabilmek ve değerlendirebilmek için Sevr Anlaşmasını daha çok ve daha iyi anlatmamız gerekiyor
Türkiye'nin bu mücadeleye destek vermesi ise, kendisiyle aynı soydan gelen, aynı inancı paylaşan ve aynı dili konuşan mazlum bir halkın hakkını koruması tarihi bir borç ve yükümlülüktür.
Kürtlerin sindirme ve zorla göç ettirme operasyonuna karşı direnilmeli ve Türk beldelerine Kürt göçleri olabildiğince engellenmelidir.
Türkiye’nin desteğiyle yazılı-sesli ve görüntülü kitle iletişim araçları, Türkmenlerin yaşadığı her yerde takip edilebilir hale getirilmelidir.
Yurdumuza sığınan Türkmenlere çifte vatandaşlık statüsü uygulayabilir miyiz? Onlara da Balkan’dan göç eden soydaşlarımıza tanınan kolaylıklardan yararlanmalarını sağlarsak sorunlarının bir bölümünü çözmüş olur muyuz?
Gördüğünüz gibi yapılabilecek çok şeyler var.
Yeter ki, irade olsun.
Türk dış politikasının Irak Türkmenlerine yönelik en büyük başarısı ne olur diye bir soru yöneltilse; hiç tereddüt etmeden şu cevabı verirdim.
Bir Türkmen’in, Kerkük’e vali olarak atanmasının temini derdim!
İşte o gün Türkmenler, siyasi yelpazedeki hak ettikleri yeri almış olacaklardır.
Diplomasiyi ve diplomasi dilini en saygın biçimde kullanıp Irak Merkezi hükümetiyle karşılıklı güvene dayalı iyi komşuluk ilişkileri kurmak yeterli olabilecektir.
Denemeye değmez mi?
Sun Tzu şöyle diyor; “Eskilerin iyi savaşçı dedikleri zaferi kolay kazanandır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.