Cevdet ŞAHİNOĞLU
İkiyüzlülüğün pençesinde: Kadına şiddeti kınayan Çerçioğlu’nun mobbingi
Son yıllarda kadına yönelik şiddetle mücadele çağrılarının toplumda yaygınlaşması, kadın hakları açısından umut verici bir adım. Ancak, bu duyarlılığı kendi hayatında içselleştiremeyenlerin varlığı, bu mücadelenin samimiyetini gölgelemeye devam ediyor. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun kadın cinayetlerinde “iyi hal indirimlerinin kaldırılması gerektiği” yönündeki açıklamalarını okurken bir yandan hak verirken, diğer yandan belediyede kadın çalışanlara mobbing uyguladığı insanın yüzünde acı bir tebessüm bırakıyor.
Sözde kadın hakları savunucusu ama özde zalim tutum sergileyenlerin varlığı, sadece kadın haklarına değil, insanlık onuruna da büyük bir darbedir. Kadına şiddeti kınayanların, başka bir biçimde şiddetin faili olmaları, bu mücadelenin toplumsal değerini düşürüyor. Kravat ve takım elbisenin sembolik eleştirisini yapan Çerçioğlu, gücü eline aldığında aynı ikiyüzlü davranışları sergiliyor. Hamile çalışanlara yönelik baskılar, uzun mesafelere sürgün benzeri görevlendirmeler ve tehditler, sözde duyarlılığın altındaki gerçek yüzü gözler önüne seriyor.
Bu tür uygulamalar, fiziksel şiddet kadar yıkıcı olan duygusal ve psikolojik şiddetin başka bir yansımasıdır. Bir kadını iş yerinde yalnızlaştırmak, ona sistematik olarak baskı yapmak ya da başarılarını gölgelemeye çalışmak, özgüven yıkımına yol açan ciddi bir şiddet biçimidir. Kadına yönelik şiddet yalnızca fiziksel değildir; mobbing, ayrımcılık ve psikolojik manipülasyon da şiddetin başka biçimleridir ve toplumda aynı derecede kınanmalıdır.
Özlem Çerçioğlu gibi isimlerin bu tür iddialarla gündeme gelmesi, kadın mücadelesine en büyük zararı veren unsurlardandır. Kadın haklarını savunan bir makamda olmak, sadece söylemlerle değil, tutarlı eylemlerle anlam kazanır. Şiddetle mücadele etmek için önce kendi eylemlerimizi gözden geçirmek ve bu konuda samimi olmak zorundayız.
Kadın cinayetlerini önlemek için iyi hal indiriminin kaldırılması gibi somut adımlar elbette gereklidir. Ancak bu adımları atarken, toplumun her katmanında var olan duygusal ve psikolojik şiddetle de yüzleşmek gerekir. Bu mücadelenin eğitimle temellendirilmesi ve çocuk yaşlardan itibaren bireylere aktarılması şarttır. Ancak bu şekilde, şiddetin her türüne karşı toplumsal bir bilinç oluşturulabilir.
Toplum olarak, hem bireysel hem kurumsal düzeyde şiddetin her biçimine karşı durmak zorundayız. Kadınların yalnızca hayatta kalması değil, hayallerini gerçekleştirebilmesi, eşit ve saygın bireyler olarak var olabilmesi için mücadele etmeliyiz. Sözlerimiz ve eylemlerimiz arasında tutarlılık olmadıkça, ne kadar bağırırsak bağırıp ne kadar slogan atarsak atalım, bu mücadeleyi kazanamayız.
Şiddetsiz bir dünya umuduyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.