Hoşça kal Haydariye!

Yeşil...

Her yer yeşil ve yeşilin tonları ile bezenmiş ormanlar ile kaplı. Sabahın erken saatleri her yer dingin, sakın ve huzur içinde. Köyde öylesine etrafa, komşuları rahatsız edecek bir gürültü bulamazsın. Gündüzleri beslenmek için yiyecek, ot derdine düşmüş serbestçe gezen, bahçe kenarlarında karnını doyuran gezen inek sürüleri var. Çok sakinler ve keyiflerine göre özgürce bağ bahçe, köyün otlaklarından işlerini görüyorlar. Başlarında ne sahibi, ne bakıcı bir çobanları var. Akşam olunca evlerine, sahiplerine dönüp, ev sahibi tarafından sağılmayı bekliyorlar. Bu güzel günün bereketi, hasatı sütlerim bu kadar oldu dercesine. Karşıdan el sallayan, selam verip sevgisini gösteren çocuklar, yaşlılar, hastalar içsin sütümden sağlık ve şifa bulsun diye ineğimiz de görevini yapmanın huzuru içindeydi sanki...

Hele köy meydanına doğru giderken o daracık buracık, virajlı, etrafı ağaçlarla , bitkilerle bahçe çiti gibi çevrilmiş yollar.. Kenarlarındaki küçük arıklardan şırıl şırıl akan sular... Su sesi ile doğanın bütün insana can veren, büyüleyen sesleri içinde memleket sevgimiz tazelendi. Bu güzel manzarayı süsleyen, ansızın karşımıza çıkıveren keçi sürüleri.. Onlarda özgür, gönlünce oluyorlar ve pek kimseden karışan da olmazmış.

Şaka espri bir tarafa keçi sürüsü, köyün muhtarının imiş… Kim bir şey der bizim köyün muhtarına. Köyün emaneti mühür biz de nasıl olsa... Bu köyün asayiş, düzeni, huzuru muhtardan sorulur değil mi? Falan filan desek de, bu köy orman köyü. Doğası ve köylü bu tür uğraşlara alışık. Kimsenin kimseden şikâyeti yok. Bak ne güzel değil mi? Demek ortak yaşam alanı dağ bayır, bahçe, otlak vb.. alanları hem bakıp, hem de yararlanmak mümkün olabiliyormuş.

Bravo bu hak hukuka saygı gösteren Haydariye köylülerine ve muhtarına! Uygar insanlara, kardeşlik ve dayanışma ruhlu insanlara bu yakışır.

Akşam olunca, güneş batınca Haydariye köyü ayrı bir güzel... Denizden esen meltem rüzgârı ile kuzeyden ormandan denize esen poyraz rüzgârı zannedersem yakıcı, kavurucu sıcaklarda biz insanlara ikram edilen en güzel doğal klima olsa gerek! Hiç terlemek yok, yanıp kavrulmak yok!

Köy meydanındaki tarihi asırlık 122 yaşındaki ulu çınarların gölgesinde, meydanın tam ortasında bir tarafta Ay yıldızlı Türk Bayrağı ve büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözünün yazılı olduğu kitabe var. Anıtın karşısında gök kubbeye minareleri uzanmış cami ve şadırvan çınar ağaçları altına yerleştirilmiş oturma bankları köy halkı ile köye gelen misafirleri kucaklıyor.

Köylülerden öğrendiğim kadarıyla; Osmanlı Devleti dönemi zamanında tarihte “93 Harbi” diye bilinen Ruslarla yapılan savaşta vatan toprağı Gürcistan - Batum'u kaybettiğimizde Batum'dan gelen ve Bursa’ın Gemlik ilçesine bağlı 7 ayrı köye yerleştirilen vatandaşlarımızın yaşadığı yerlerden biriymiş Haydariye köyü.

Hepsi vatan sevdalı, hepsi milliyetçi, hepsi cumhuriyet ve Atatürk sevdalı insanlar. Atatürk’ün kalpaklı büyük bir posteri kahvehanelerde bile asılı. TBMM'de kürsünün arkasındaki duvarda tamamı büyük harflerle yazılı bulunan ve Türk milleti adına Türkiye'nin kuruluşunu ilan eden o meşhur şu söz yazılı:

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”

Bilenler bilir..

Yörükler için şu söz söylenir:

“Yörüklerden sanatçı çıkar, sporcu çıkar, edebiyatçı çıkar, müzisyen çıkar ama asla vatan haini çıkmaz.”

Haydariyeliler de şöyle diyorlar:

“Bu köye vatana, devlete yanlış yapanlar giremez.”

Asayiş olaylarına, ahlak dışı davranışlara rastlanılmayan bir Anadolu köyü Haydariye... Köyün “ayı boğan” denilen köpeği Karabaş, hainlerden ve haramilerden korumak için gece gündüz asayiş nöbetindeler. Çocuklar, köylü vatandaşlar doğal hayat içinde adeta serbestçe gezip dolaşan ve yaşam ihtiyaçlarını karşılayan “Paşa” ve “Polo” adlı köpekler köyün maskotu olmuş. Kentlerde yaşanan köpek sorunları doğal köy yaşamında hiç sorun olmadığına böylelikle tanık oldum.

Gece sessizlik, sakinlik, dinginlik bütün canlıların ve doğanın istirahat molası habercisiydi. Ancak gecenin ilerleyen saatlerinde ormandan gelen koro halindeki çakal ulumaları ve köyün bekçisi köpeklerin ara sıra taciz atışı gibi havlamaları gecenin sessizliğini bozuyor; sefer yapan uçakların yanıp sönen ışıkları gökyüzünde ahenkle dans ediyor gibiydi.

Haydariye köylüleri son derece misafirperverler. Bizim geldiğimizi duyan komşu köylülerin kimi bahçesinden yeni mahsul fındık, kimisi de bardacık incir getirdi. Misafir hukuku ve inceliği ile bize ikramda bulundular.

Duygulandım. “İşte bizim özümüz, kültür ve medeniyetimiz, İşte Anadolu ruhu, Anadolu irfanı” dedim. Bizim köyden, bizim mahalleden Şükriye teyze, Naciye abla, Fahriye nine gibi cana çok yakın; Cemal dayı, Şükrü enişte gibi güzel yürekli insanların yaşadığı doğa harikası, cennetten bir köşe burası.

Biz bu köyü çok sevdik. Haydariye köyünü ve Haydariyelileri hiç unutmayacağız. Çünkü kısa da olsa güzel günler yasadığımız bu köyde kendimizi bulduk. Buram buram Anadolu ruhunu kokladık.

Bin bir güzellikte çiçekleri, meyve, doğal sebzeleri, havası suyu ve güzel yürekli insanlar sizleri unutmayacağız. Hoşça kal Haydariyeliler! Hoşçakal Haydariye!

Sağlıcakla kalın.

whatsapp-gorsel-2024-08-13-saat-17-31-38-9a952aca.jpgwhatsapp-gorsel-2024-08-13-saat-17-31-53-d919aa9a.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum