Cumhuriyete giden kutlu yol

Cumhuriyet Bayramı her yıl 29 Ekim’de kutlanıyor. Yurt genelinde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla Türk milletinin tarihinde yeni bir devrin kapıları açıldı ve 'Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' sözü, devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini aldı.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı anlamı ve önemi yoğun ilgi görüyor. Türk halkı, 29 Ekim gecesi ve 30 Ekim günü Cumhuriyet'in ilanını kutladı. 26 Ekim 1924'te yayımlanan kararname ile Cumhuriyet'in ilanının 101 pare top atışı ve düzenlenecek etkinliklerle kutlanmasına karar verildi. Karar doğrultusunda 29 Ekim 1924'teki etkinlikler, kutlamaların başlangıcı oldu. TBMM'de teklifin 19 Nisan'da kabul edilmesiyle 29 Ekim, 1925 yılından bu yana Milli Bayram olarak kutlanmaya başlandı.

Cumhuriyetin ilanı, Ankara'da 101 pare top atışı ile duyuruldu ve 29 Ekim gecesi ile 30 Ekim 1923 tarihinde başta Ankara olmak üzere tüm ülkede bir bayram havasında kutlandı.
29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla Türk milletinin tarihinde yeni bir devrin kapıları açıldı ve 'Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir' sözü, devlet yönetiminde en belirgin şekliyle yerini aldı.
Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923 akşamında Çankaya Köşkü'nde arkadaşları bir yemek veriyor.. İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey'in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk'ta şu şekilde anlatıyor:

“Gece olmuştu... Çankaya'ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa'lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara'dan hareket ederken bunların Ankara'ya geldiklerini o günkü gazetede 'Bir Uğurlama ve Bir Karşılama' başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa'ya ve Fethi Bey'e de Çankaya'ya benimle birlikte gelmelerini söyledim. Çankaya'ya gittiğim zaman, orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey'lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında: 'Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz' dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar.”

Mustafa Kemal Paşa o gece İsmet Paşa ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir; hükmünün yer aldığı tasarı üzerine TBMM'de saat 20.30'da oturuma katılan 158 üyenin tamamının oyuyla Cumhuriyet'in ilanı kabul edildi.

Böylece yeni devletin yönetim biçimi son şeklini aldı. Cumhuriyet'in ilanı “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilkesi de yerini aldı. Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Seçimin ardından kürsüye gelen Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmasını, “Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır sözü” ile tamamladı.

Bu gün çok önemli bir gündür. 'Vatan üzerinde vatansever Mustafa Kemal Atatürk’ün tutuşturduğu özgürlük meşalesinin tüm yurdu aydınlattığı gün 29 Ekim günüdür. Bu gün yeni Türk devletinin temelinin alın teriyle kanla, etle kemikle atıldığı gündür. Bu gün Türk ulusunun kendi adına ve Cumhuriyet adıyla ilk Devletini kurduğu gündür.

29 Ekim günü Cumhuriyeti haber veren top sesleri inanılmaz bir müjdeyi de vatanımızın en kalbi yerinden tüm Dünyaya haber veriyordu. Bu haber ve top sesleri genç, ihtiyar herkesin kulaklarında onurlu geleceğimizi de haber veriyordu.

Böylece Türk Ulusu geçmişinden aldığı imanla, büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” derken o günlerin karmaşık ve kalleş dünyasında çok ileri ve aydınlık bir hedefi de kendisine şiar ediniyordu. Bu yol, bu hedef çağdaş uygarlık seviyesini göğüsleyip daha da ileri gitmekti. Böylece Ulusumuz Cumhuriyet rejimi ile kudret ve temellerini halktan alan bir idareye de kavuşturulmuş oluyordu.

Türk ulusu, vatanını düşman çizmelerinden kurtarmış, tarihe bir kere daha ismini yazdırmanın gururunu yaşamıştır. Milletimiz Cumhuriyete sahip çıkmıştır. Ulu gazi bu yolda yürüyüşümüzün sonsuza kadar süreceğine de işaret ediyordu. Bunu da onurumuzun ve özgürlüğümüzün bir şartı sayıyordu.

Atatürk Cumhuriyetin sonsuza kadar yaşamasında da gençliğe güveniyordu. Bu nedenle hiç de tereddüt etmeden vatanı ve geleceğini Türk gençliğine emanet ediyordu. Türk Ulusunun sarsılmaz kaynağı ve tükenmek bilmeyen enerjisi kendi gençliğiydi. Türk gençliği de aldığı bu emaneti sonsuza kadar götüreceğine and içiyordu.

Cumhuriyetimizi, vatanımızı ve bağımsızlığımızı korumak öğrenci. Öğretmen, idareci, esnaf, hukukçu, asker olarak bu ulusun her bireyinin görevidir. Gün globalleşen Dünyada birlik ve beraberliğimizi koruyarak, birbirimize daha çok sahip çıkmak ve çok çalışmak günüdür. Ancak o zaman bu Dünyada çağdaş uygarlığı yakalar ve yerimizi alırız. Geleceğimiz bu beraberliğe ve çok çalışmamıza bağlıdır. Bu nedenle sorumluluğumuz çok büyüktür. Çok okumalıyız, kafeler yerine okul ve laboratuvarlarda sabahlamalıyız. Sanatlarla uğraşmalıyız, Fen alanında ses getiren projeler yapmalıyız.

Ancak böyle olduğumuz zaman hiçbir karanlık güç bize bulaşamaz. Hiçbir kara bulut vatanımızın üzerinde gezinemez. Karanlık güçler ve cehalet, dalgaların kayalara çarpıp parçalanması gibi parçalanır ve dağılırlar. Her zaman bu ulusun bir bireyi olmakla gurur duymamız lazım. Kendimize güvenmemiz lazım. Atalarımızın bize emanet ettiği bu güzel yurdu Dünyanın en ileri düzeyde uygarlığa ulaşmış ülkesi yapmamız lazım. İşte 29 Ekim günü bana bu düşünceleri ve heyecanı veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.