Orhan ERDEM
Çevre yönetim ve bilinç
Bugün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin öncelikli sorunlarından biri çevredir.
Çevre sorunları bir bütünlük içinde ele alınmalıdır.
Üretim olan yerde tüketim olacak, üretim ve tüketimden kaynaklanan, çevre kirlenmesi oluşacaktır. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Çevre kirlenmesinin ve bozulmasının önlenemez niteliğe dönüşmesi tehlikelidir. Doğayı ve ekolojik dengeyi, tamiri imkânsız şekilde bozmak, canlı yaşamı yok etmek doğal hayata karşı bir tehdit oluşturmaktadır.
Çevre kirlenmesi mutlaka engellenmelidir. Kirlettikten sonra temizlemek hem zor hem pahalı bir uğraştır. Önleyici yaklaşım çevreyi bozmadan üretim ve tüketim yapmaktır.
Çevreyi korumak merkezi yönetime, yerel yönetimlere ve bireylere, düşer.
Merkezi yönetim gerekli hukuki alt yapıyı oluşturmalıdır. Genel politikalar tespit edilerek uygulanmalıdır. Çevre korumaya yönelik gerekli hukuki düzenlemeleri yapmak merkezi yönetimlere düşen görevlerdir.
Çevre kirlenmesi yerel bir olgudur. Bu açıdan yerel yönetimlerin öncelikli uğraşı alanına girer. Bu hususta yerel yönetimlere büyük görevler düşmektedir.
Çevre koruması yerel yönetimlerin olduğu kadar yerel sivil toplum örgütlerinin de işidir. Bireyler ve sivil toplum örgütleri çevre korumacılığına daha etkin bir şekilde katılmalıdır. Bu hususta en önemli iş gereksiz tüketim alışkanlıklarının gözden geçirilerek sona erdirilmesidir.
Çevre korumacılığında merkezi yönetim, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve bireyler tam bir eşgüdüm içinde çaba göstermelidirler.
Çevre bilinci yaratılmalı toplumun bütün katmanları buna gönüllü katılmalıdır.
Çevreyi kirletmeden korumak daha akılcı bir yöntemdir. Toplumda çevre bilincinin yaratılması, yaygınlaştırılması önemlidir.
Daha iyi bir çevrede yaşamak için çevrenin korumasına katkıda bulunmak bireylerin birincil görevidir. Bireyin yetiştirilmesi, eğitim politikasının buna göre yönlendirilmesi gerekir.
Devraldığımız temiz deniz, temiz doğa, temiz çevreyi kirletmek bir yana olumlu katkılarla gelecek nesillere devretmemiz erdemli bir insanlık görevidir.
İlimizde çevre bilincinden söz etmek mümkün değildir. Denizli sınırından itibaren büyük kirlenmeye maruz kalan Menderes nehri için, hiçbir önlem alınmamakta, halkımız hiçbir tepki göstermeyerek olaya seyirci kalmaktadır. Yerel yönetimler bu durumu ört bas etmekte, gerekli önlemleri almamaktadır. Bu kirlenmenin içinde bizzat yerel yönetimler vardır.
Yerel çevre işlemlerini yerine getirmek için, yerel çevre örgütleri kurulmalıdır. Yöreye ilişkin çevre politikaları belirlenmelidir. Yerel çevre koruma planları yapılmalıdır. Yerel çevre Bilgi ve enformasyon sistemi kurulmalıdır. Yerel sivil çevre örgütleri, yerel çevre yönetimleri içinde yetki sahibi bulunmalıdır. Atık kaynakların izlenmesi, yerel çevre örgütlerinin işidir. Çevresel kirlenmeyi önleyici tedbirlerin alınması çevre örgütünün en önemli işleri arasındadır.
İlimizin en büyük turizm merkezleri olan Kuşadası ve Didim ilçelerinde atıklar doğrudan denize akıtılmaktadır. Akbük körfezi gerek konutların gerekse turizm tesislerinin atıkları yüzünden büyük bir çevre kirlenmesine maruz kalmıştır. Sahil beldelerimizin düzensiz altyapıları ve arıtma tesislerinin bulunmaması doğal çevreyi hızla tahrip etmektedir. Menderes nehri il, ilçe, beldelerdeki her türlü endüstriyel, evsel ve kurumsal atıklarla kirletilmiştir. Bu konuda girişimde bulunan çevre örgütleri yok denecek kadar az olup, çalışmaları yetersiz ve işlevsizdir. Menderes havzasındaki jeotermal tesislerinin toprak, su ve hava kirlenmesine yerel yönetimler ile Merkezi yönetim seyirci kalmaktadır. Bireylerde çevre koruması ile ilgili bilinç henüz gelişmemiştir. Çevresel kirlenmeye karşı, toplumsal tepki oluşmamıştır. Tepkiler siyasi rant aracı haline getirilmemelidir. Bu husustaki siyasallaşma yanlıştır.
Önemli olan çevre konusunda duyarlı bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin çevre sorunlarının belirlenmesinde çözüm politikalarının uygulanmasında aktif katılım olanağının kendilerine verilmesidir. Ancak şimdilerde böyle bir doğrudan katılım konusunda ne merkezi yönetimin ne de yerel yönetimlerin fazla arzulu olmadığını görüyoruz.
SONSÖZ:
Doğayı ve çevreyi yaşatma bilinci olmayan toplumlar kendilerine “kemoterapi” uygulamak zorunda kalırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.