Ömer ERU
Bilinçsiz ilaç ve gıda tüketimi
Zamanımızda İlaç üretimi dağıtımı ve tüketimi oldukça kontrolden uzak devam etmektedir. Bu alanda tek düşünce kâr etmektir. Hatta bu kârın giderek çoğaltılması isteğidir. Bu ilaçların toplumsal maliyeti ve toplumda yaratacağı zararlar hiç düşünülmemektedir. Bu konuda ilaç üreticileri yaptıkları lobi faaliyetleri ve rüşvetle kendi kârlarını artırmaya çalışmaktadırlar. Kendi ilaçlarının satışını artırmak için sağlık alanında çalışanlara değişik hediyeler sunmaktadırlar. İnsanlar farkında olmadan kendilerinde verilen fazla ve gereksiz ilaçları umutla kullanmakta sakınca görmemektedirler. Bu yalancılığa dur diyecek kurumların başında üniversiteler gelmektedir. Dürüst bilim adamları ortaya atılmalı ve zaman zaman insanlarımızı aydınlatmalıdırlar.
Yanlış ve gereğinden fazla ilaç kullanmanın önlenmesi yanında insanlarımızın sosyal ve ekonomik durumlarının da düzeltilmesi gereklidir. Böylece bilinçli toplum yaratılmalıdır. İlaç alanından sonra gıda alanını da inceleyebiliriz.
Gıda sektörü çok sıkı denetlenmelidir. Çevre kirliliği en aza indirilmelidir. Planlı şehirleşmeye önem verilmelidir. İnsanlarımız stresli ortamlardan kurtarılmalıdır.
Zamanımızda GDO’lu ürünler başımıza gelen en büyük beladır. Bu gıdaların daha verimli ve yararlı olduğu savunulmaktadır. Dünyada bu yolla açlığın önlenebileceği savunulmaktadır. Bu yalan ve aldatmacadır. Hazır alınan tohumlar sadece bir kere ürün vermektedir. İçinde taşıdığı kimyasallarda insan vücudu için tehlikeli olmaktadır. Bağışıklık sistemimiz zayıflamaktadır. Bu da değişik hastalıklara yol açmaktadır. Her ne kadar yönetim tarafından çeşitli şekilde denetim yapıldığı söylense de bu yetersizdir. Ancak ege bölgesinde yerli tohum üretimi gederek artmaktadır. Bazı ilçelerde yerli tohum takasları yapılmakta ve yerli tohum kullanımına özen gösterilmektedir. Bu gelecek için sevindiricidir. Tohum alanında yabancı tohumun kullanılması önlenmelidir. Yabancı tohumculuğun teşvik edilmesi bu alanda faaliyet gösteren yerli yabancı firmaların bu alandaki faaliyetleri dikkatle takip edilmelidir. Gerekli ilgi gösterilmezse gıda alanında ve tohumculukta bir terör olayı da karşımıza çıkıyor demektir.
Zamanımızda pazarlama olanakları ve reklam olanakları son derecede hızlı gelişmiştir. Özellikle çocuklara yönelik bu faaliyetlerle sağlıksız gıda maddeleri çok fazla üretilmektedir. Bunları bilinçsizce tüketen genç nesillerimiz çoğalmaktadır. Böylece hastalıklı nesiller yetişmektedir. Bilinçli insanlardan oluşan toplumlarda insanların tepkisi ile yanlış gıda ve ilaç tüketiminin önüne geçilebilmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının insanlarımızı bu konularda bilinçlendirmesi ve durmadan onları uyarması çok önem arz etmektedir.
Zamanımızda insanlar giderek hareket etmekten uzaklaşmaktadırlar Teknolojinin gelişmesiyle daha az hareket etmektedirler. Zamanlarının çoğunu bilgisayar başında ya da televizyon karşısında geçirmektedirler. Bu nedenle de hazır gıdalar tüketmektedirler.
Artık ürünlerin katkı maddeleri fazladır. Üretilen gıda maddelerinin raf ömrünü artırmak için kontrolsüz şekilde kimyasallar kullanmaktadır. Fazla tuz, şeker ve kimyasalların kullanılması insanlarımızın değişik hastalıklara sürüklenmektedir. Oysa doğal olarak beslenmek sağlık açısından çok önemlidir. Örneğin ayran yerine kola içmek, vişne suyu yerine yine gazlı içecekler kullanmak çok iyi değildir. Toplumumuzda geleneksel doğal gıda üretimi bir yerde dünya gıda tekellerinin ürünleri karşısında yetersiz kalmaktadır. Ayran içelim, dut şurubu içelim.
Türkiye’de beyaz et ürerimi iyi seviyededir ancak normalde 60 günde kanatlı hayvan büyütüp kesimlik hale gelirken bu çiftlik üretimiyle 45 güne inmiştir. Bir de hastalıktan korumak için antibiyotik verilince kanatlı hayvanlar kimya deposu olmaktadır. Köy tavukları çok lezzetli olurken çiftlik tavukları sünger gibi lezzetten uzak olmaktadır. Ayni durum çiftlik balıkçılıkları içinde geçerlidir. Kafeste balık üreticiliği hem balıkları lezzetinden uzak tutmakta hem de kuruldukları bölgede çevre kirliliğine neden olmaktadırlar.
GDO’nun zararları araştırıldığında gıdaları böcek gibi hayvanlardan korumak için kullanılan bu maddenin insanlar üzerinde de olumsuz etkileri olduğu tespit edilmiştir. Özellikle hamile kadınların kanında ve dolayısıyla fetüste GDO’ya rastlanmıştır. Bu besinler insan vücudunda tam parçalanamamaktadır. Alerjik hastalıkları olan kişiler üzerinde öldürücü etkileri bile görülmektedir. İnsanlarda hormonal sistemi bozmaktadır. Bazı hayvanlar üzerindeki olumsuz etkisi ekosisteme zarar vermektedir. Antibiyotik kullanımı sırasında antibiyotiklerin etkisinin görülmesini azaltmaktadır. Rüzgar ile doğal türlere karışarak biyolojik çeşitliliğe zarar vermektedir. Bitkideki zehir kökleriyle toprağa geçmektedir bu da çevre sorunlarına yol açmaktadır. Dolayısıyla şu ana kadar yapılan araştırmalardan anlaşıldığı üzere, GDO kullanımı hem doğa hem de canlılar üzerinde ciddi hasarlar bırakmaktadır.
DÜNYA'DA GDO'NUN DURUMU
GDO'lu tarımsal üretim daha fazla verim, daha çok gelir düşüncesi hedeflenerek benimsenmiştir. Bu üretimin %50’lik kısmı ABD’de oluşmaktadır. Örneğin 1998 yılında GDO’lu üretim sonucu gıda miktarı 6 katına çıkmıştır. Son dönemlerde Avrupa Birliği ülkeleri arasında, Yunanistan, Avusturya, Macaristan, Polonya, Fransa, Almanya gibi ülkeler kimyasal maddeli bu gıdaları oluşturmayı bırakmıştır.
GDO'lu besin üretimi Türkiye'de yasaktır. Dolayısıyla Türkiye'de yerli üreticiler GDO’lu gıda üretmemektedir. Ülkemize bu ürünler yurt dışından aldığımız besinler ile gelmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.