Zafer haftası ardından

Atatürk gibi bir değer, bir üst insan önderliğinde ne mutlu ki; bu millet yedi düvele karşı var olma mücadelesi vermiş, sonuçta 30 Ağustos 1922 tarihinde Yunan kuvvetlerinin altı ayda geçilmez denilen tahkimatlarını birkaç saatte aşması ile bir Kurtuluş Destanı yazmış ve bu destanın 102.yıl dönümünü kutluyoruz. Bu kutlamanın haftasında camilerde cuma hutbesinde Atatürk adının anılmamasından büyük üzüntü duyduğumuzu aktarmak istiyoruz.

Oysa biz, Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşının, İstiklal Marşının, Cumhuriyetin ve Andımızın değerini bilen bir neslin evlatlarıyız. Milli Bayramlar özlemle beklenir, kestirmeden, göstermelik kutlanmazdı. Büyüklerimiz de bayramlara gelmek için can atarlar, yeni elbiselerini giyerek heyecan duyarlardı. Akşamları köycek, okul salonunda çocuklarının piyesini, ardından büyüklerin oynadığı yöresel oyunları canlandırarak hep birlikte kutlanırdı bayramlar...

Biliyorduk ki; bu günleri bizlere yaşatan, Dumlupınar, Çanakkale ve istiklal Savaşında destan yazan geri dönemeyenler, şehitlerimiz ve gazilerimizdir.

Birinci Cihan harbinde yıllar süren askerliğinde, üç günlüğüne geldiği, sadece bir gece geçirdiği baba evinden ertesi sabah yola çıkan köylümüz, yeni nişanlı Mülazım Emin Efendi, Afyon cephesine çağırıldığında atı ile yollara düşer. Kurtuluş savaşına katılır ve Mülazım-ı sani (Üsteğmen) bölük komutanı olarak Başkomutanlık Meydan muharebesinde Sincanlı ovasında şehit düşer.

Hacı Balaban oğlu “Hacılı” lakaplı Mustafa (Anamın dedesi), karısı Cennet’e sarılarak “Döneceğim Cennet kadınım, bu üç oğlanı evereceğiz seninle” diyerek 1, 2 ve 5 yaşındaki oğullarını kucaklayarak vedalaşır, yola çıkar.

Kimi yeni doğmuş çocuklarını kucaklayıp havaya son kez fırlatıp yakalamış, sevmiş, çocuklarını öperek, büyükçe olanlarını öğütlemiş, kimi kadınlarına son kez sarılarak vedalaşırlar. Ardından gidenin gelmediği, gelenlerin çoğunun yarım insan olarak döndüğü, bitmez savaşlar…

Cihan harbinde 12 yıl savaşlarda, Arap ellerinde kalmış, Gazi Mustafa Çavuşu anası tanıyamamış, çocukluğunda karnındaki köpek ısırığından, diş izinden inanmıştır.

Gazi Mustafa Gümüş ise, General Fahrettin Altay Paşanın kolordusunda Süvari neferidir. Yaşadıkları ve anlattıkları bir Destanıdır.

Ekiz Mehmet, bir aylık Teslime kızını koklar, “baban seni bir daha göremeyecek ay kızım!” Diyerek Balkan Harbine katılır ve Yanya’da şehit düşer.

Oğlu Mustafa, Edirne Selimiye Camiinde şehit olur.

Deli Hasan Ağa, bir bacağını Çanakkale’de bırakarak döner.

Savaş meydanında ilk günlerde, tesadüf bu ya, Molla Hüseyin Hoca, Kuru İsmail’in oğlu Mehmet ile bir araya gelmişlerdir. Mehmet bekârdır, “Gayrı, buradan dönüş yok bize emmiler” derken, orta yaşlı Hacılı Mustafa, “Beni Cennet Kadınım bekler, evde üç küçük oğul bekler, everecem daha onları” diyerek dönüş için umut doludur.

Savaştan yaralı dönen akrabası Sarıalilerin Molla Hüseyin (Altıntaş) Hoca da vardır. Hoca döndüğünde dedeme anlatır yaşadıklarını…

Önce Yarbay Mustafa Kemal, düşmana gözdağı vermeye çalışır.

Süngü hücumu ardından mola verilerek karşılıklı ölüler toplanır. Şehitlerini toplayan Türk askerlerine birkaç saatliğine giydirilen yeni, gıcır gıcır elbiseleri düşmanı şaşırtan bir psikolojik üstünlük kurma adımıdır.

Acılı Mustafa, ilk süngü hücumuna katılır. Seddülbahir burnunda, Hacılı Mustafa şehit olmuştur.

Hacı Âşık oğlu Sarı Paşa lakaplı Mustafa Saroz Körfezinde,

Üç günlük evli olan Donduran üzerinde yaşayan Hüseyin, birliğine katıldığı ilk günlerde Kerevizdere’de şahadet şerbetini içmiş, Soğanlı Şehitliğinde yatmaktadır.

Bu arada Hacılı Mustafa’nın dul kalan karısı Cennet kadının aç kaldığı günler olur, genç yaşta vefat eder. Üç küçük oğul başkalarının yanında boğaz tokluğuna bedel olur.

Çoban Musdan’in Osman (Anamın diğer dedesi) birisi ana karnında, 1 ve 4 yaşında üç kız çocuğu bırakır geride. Osman, Anafartalar’da göl kıyısında dizi parçalanmış, tüfeğine yaslanmış halde son kez görülür, o da şehit düşmüştür.

Tüm bu acıları bir ulus olarak yaşadık.

Bu günleri bizlere yaşatan, bayramlar bırakan, Atatürk başta olmak üzere Çanakkale ve istiklal Savaşında destan yazan, şehit ve gazilerimizi minnetle anıyoruz.

Ruhları şad olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum