Metin AKOĞLU
“Sözünüzün gücü olmalı!”
Gazze’de insanlarla birlikte insanlık da öldürülüyor.
Su yok!
İlaç yok!
Dünyanın gözü önünde ve dünyaya meydan okuyarak yapıyorlar.
Birden çok hedefi olan operasyonlara dönüşecek gibi duruyor.
Akdeniz ve Hint Okyanusunda uçaklar, denizaltılar, tomahawklar…
ABD’deki güçlü Yahudi lobisi; yürüme ve tanıma güçlüğü çeken yaşlı bir başkanın, vücut olarak da Kudüs’te bulunmasını istedi.
Yapılan ziyaret, sözüm ona tüm zamanların en itibarlı ve en gösterişlisi olarak sunuldu.
Yine aynı merkez tarafından gönderilen Alman Başbakan; yerlerde süründürüldü…
İddia ediyorum; o makamda Merkel oturuyor olsaydı eğer o ziyaret gerçekleşmezdi.
Şimdi, Gazze dışında kalan Filistinliler ile Hizbullah’ın hareket tarzları, bölgesel ve büyük güçlerin hangi safhada müdahil olabileceğinin testleri yapılıyorken, Kongreden 105 milyar dolarlık ek bütçe istendi.
“Yok edeceğiz” diyorlar.
Kendi sabi vatandaşı olsa bile,
Hamas’ın yumuşama veya psikolojik savaş için salıverdiği, Amerikalı anne ve kızı için konsantremizi bozdun demişlerdir!
Çünkü Amerika’da duyarlı insanlar da var ve gösteriler artarak devam ediyor.
Tam 20 yıl önceydi; Amerikalı Barış Aktivisti Bayan Rachel Corrie, Filistin’de tanıştığı dostu eczacı Samir Nasrallah’ın, evini yıkmaya çalışan İsrail dozerine direnirken ezilerek öldürülmüştü.
ABD ve bütün dünya, o gün de seyretmişti.
Bir Amerikan vatandaşı, İsrailli askerler tarafından dozer ile çiğnendi…
Bir kadın, tek başına İsrail’e karşı direnirken sessiz kalan dünya, hastaneler vurulurken de sessizliğini sürdürüyor.
Herkesin beklentisi, Hizbullah ve İran ne yapacak?
ABD Başkanının, bu kadar parayı kongreden geçirmekte zorlanır beklentisi içinde olanlar yanılıyor.
ABD, bu parayı vermez ise İsrail’i gözden çıkartmış sayılır ki bu mümkün değildir.
Senden önceki Trump, hiçbir başkanın yapamadığı en zor bölümü başarmıştı.
ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv’den alıp Kudüs’e taşıyan ve Kudüs’ü ebedi başkent ilan eden Trump, bu defa Temsilciler Meclisini yaktırır.
Savaşın ilk gününden itibaren ateşkes ve arabuluculuk girişimlerimiz, Dışişleri Bakanımız tarafından kesintisiz devam ettiriliyor.
İsrail, geçmişte olduğu gibi bilerek, yine görmezden geliyor.
Geçmişte ne olmuştu?
Gilad ŞHALİT isimli bir İsrailli askeri, 2006’da Hamas tarafından esir alınmıştır. O askerle ilgili takas görüşmelerinin, 2011 yılına kadar devam ettiğini biliyoruz. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün arabuluculuk girişimleri sonuç vermek üzreydi ki sorunu, Türkiye ile çözen olmamak için Camp David’den dostları olan Mısır’a bu şansı verdiler. 1027 Filistinli mahkûmun serbest bırakılması karşılığında, Gilad Shalit salıverildi.
Sorunu Türkiye ile değil, Mısır’la çözdüler.
Amaç belli…
Türkiye’nin, sorunu çözen ülke görüntüsü vermesini, popülaritesinin artmasını istemediler.
Bugün de top yine önümüze geldi. Ateşkes, arabuluculuk ve hatta garantörlük kavramları ile taraflara ve uluslararası kamuoyuna sesleniyoruz.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Biz Rusya olarak Türk dostlarımızın İsrail-Filistin ihtilafıyla ilgili önerdiği (garantör ülkeler sistemi) fikrini ilginç buluyoruz. Ankara ile bu konuda temas halindeyiz. Yapıcı olan tüm önerileri desteklemeye hazırız. Birkaç gün önce Ankara tarafından dile getirilen inisiyatifin farkındayız” dedi. Türkiye’nin teklifinin çatışmayı diplomatik zemine çekme amacı taşıdığını belirten Lavrov, “Türkiye’nin bu öneriyi iyi niyetle yaptığını düşünüyoruz. Aynı zamanda İsrail-Filistin ihtilafıyla ilgili hazırlanan arabulucu planlarının taraflara zorla kabul ettirilmemesi, taraflardan birinin çıkarlarından taviz vermeye zorlanarak benimsetilmemesi görüşünü savunuyoruz. Türkiye’nin planıyla ilgili şu ana kadar edindiğim izlenim bunun taraflar arasında çıkar dengesini koruduğu yönündedir” diyerek desteklediklerini beyan etmiştir.
Bu açıklamanın, 105 milyar dolarlık ek bütçe talebinin arkasından gelmesi tesadüf olamaz.
Oradan Ukrayna’ya da pay çıkacak!
Dün de Çin’den Arap ülkelerine: Yanınızdayız açıklaması geldi.
Filistin konusunda iki devletli çözüm çağrısını sürdüren Çin, sorunun kaynağının İsrail’in işgali olduğunu açıkladı. Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, Arap ve İslam ülkelerinin bu konudaki taleplerinin meşru olduğunu vurguladı.
Bütün bunlar, soykırımın bir an önce bitirilmesi yönünde yapılmış diplomatik girişimlerdir.
Nükleer gücü olan iki ülkenin eş zamanlı demeçlerinin, bir sonraki aşamasını merak ediyorum.
Bu gücün sahibi olabilmek, nasıl bir duygudur?
Bizim de olsaydı dediğiniz oldu mu hiç
Hindistan ilk nükleer denemesini 1974’de gerçekleştirmiştir.
Bölgesel dengeyi sağlayabilmek için dönemin Pakistan Başbakanı Zülfikar Ali Butto, “OT YİYECEĞİZ, BİZ DE SAHİP OLACAĞIZ” dedi ve 1998 yılında Başbakan Navaz Şerif döneminde yapılan nükleer deneme, başarıyla gerçekleştirildi.
Maymunlar, filler, Malthusçuluk, Keşmir sorunu, Muson felaketleri, ekonomi, işsizlik, Hint fakiri edebiyatlarını yapmak bize kalmıştı.
O zamanlar biz, boğazdan tutulmuş ekose etekli levrekleri yerken, adamlar Nükleeri çözdüler.
6 Eylül 2012’de Afyon’daki mühimmat deposundaki patlamada, 25 askerimiz şehit olmuştu. Kendisi de Afyonlu olan dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, patlamanın gündemde fazla tutulmamasına yönelik olarak, “böyle patlamalar Hindistan ve Pakistan’da da oluyor” açıklamasını yaparken hem patlamayı hem de Hindistan ve Pakistan’ı küçümsemişti.
O iki ülke, kendi dengelerini bir şekilde oluştururken ihtilaflarda, nerede duracaklarını da belirlemiş oldular.
Bu caydırıcılık meselesi ile ilgili…
Bilmiyorum.
Haksızlık etmek istemem, mutlaka düşünen siyasiler olmuştur.
Hem NATO’da kalacaksın hem de nükleeri düşüneceksin!
NATO bizi korumuyor mu?
Kapı gibi 5. Madde var, ABD ve NATO bizi korur ve koruyacaktır cümlesini televizyonlarda çok duyduk.
Şimdi o NATO, sizi kuşatmış vaziyette ve yere düşeceğiniz günü bekliyor
Sonuç:
Kim ne derse desin. İniş ve çıkışları içinde, Cumhuriyetin kuruluşundan; 1984’e kadar çok iyi geldik.
O yıldan, günümüze kadar da çok paralar kaybettik.
Bu kaybedilen paralarla bu caydırıcı silaha sahip olunamaz mıydı?
Ona sahip olabilseydik, sözümüzün gücü olmaz mıydı?
3 uçak gemisinden daha fazlasını İncirlik’te tutarak,
Kürecik’ de İsrail’in gözü ve kulağı olarak, ABD ve İsrail’e efelenemezsiniz.
Hem Filistin’i hem de NATO’yu savunamayacağına göre;
NATO işini bir daha düşünsek mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.