Ahmet KELEŞOĞLU
Sokak dostları
Kedi deyip geçmeyin, hayatınıza girdiğinde sizi kendisine çeken insandan sonraki en önemli hayvandır kedi.
Burada bir yanlış anlaşılmaya meyil vermek istemem tabi.
Konfüçyus'a göre insan, "Öğrenen, Thales'e göre araştıran, Sokrates'e göre ise sorgulayan bir hayvandır. Örnekleri Aristo veya Camus'un teorileri ile çoğaltabiliriz.
Konumuz insan ve kedi arasındaki ilişki:
Eski Mısır’da kutsanan, padişahlar tarafından sevgi ve uğur vesilesi sayılan ve hatta Amerika’da belediye başkanı seçilen Kedi. Belki de hayatı paylaşıp renklendirdiğimiz, insan ve kedi arasındaki iletişim ve paylaşım desek daha doğru olur.
Köpekler öyle değildir.
Köpeklere gel dersin gelir, git dersin gider. Hatta otur dokunma dersin oturur, ikinci bir komuta kadar yerinden kımıldamaz. Kedilerle köpekler arasında mutlak ayrıştırıcı farklar vardır. Kediler köpeklere göre daha özgürdür.
Köpekler sahiplerine mutlak bağlıdır. Burada ilginç olan sahiplerinin kedilerine bağlı olduğudur. Kedinin büyüsü sizi kendisine çeker. Benim, kendisine bağlı kaldığım, doğru ifadeyle beni kendisine bağlayan "Raci" adlı bir kedim vardı. On gün önce öldü. Nasıl üzüldüm anlatamam. Tam on bir yaşındaydı. Bir haziran günüydü geldiğinde. Yine bir haziran gününde gitti. Son on bir yılı neredeyse hiç ayrılmadan birlikte yaşadık. O kadar birlikte yaşadık ki; onu bırakıp kolay kolay bir yere gitmezdim. Ölünceye dek bir sorumluluk duygusu ile geçen on bir yıl. Hiç hafif ilişki değil bu. Aksine ciddiye alınacak samimiyet ve sorumluluk duygusu içinde seçen kaliteli ve dolu dolu geçen zaman.
İki gün ayrı kaldığınızda aradığınız ve arandığınız, yiyeceği bittiğinde öksürmeye başladığında kaygılandığınız ve kaybolduğunda panikleyip endişe içine girdiğiniz kediniz.
Karşılıklı bir bağ aslında bu. Sanki ona bakmaya onunla yaşamaya mecbursunuz. Duygu bağı, sevgi bağı ve fiziki yaşamın önüne geçilemez, büyük birlikteliği.
Dostlarım ne olur, "Ahmet Keleşoğlu’nun başka işi gücü kalmamış, nereden çıktı bu kedi muhabbeti demeyin." Takdir edersiniz ki hayvanların ülkemiz yaşamında çözümlenmesi gereken birçok sorunları var. Kedilerin, köpeklerin sokak ömürleri bir buçuk yılı geçmiyor. Bu zavallı dilsiz masum canlıların bu dünyada yaşamaya hakları var. Tabi tüm canlıların olduğu gibi. On yıllardır sokak hayvanlarını koruyan kollayan ve onlarında bu yaşamın içinde fark edilmelerini sağlayan yasalar bir türlü çıkmamıştı. İki gün önce meclisten, hayvanların mal statüsünden çıkarılıp canlı statüsüne alınması ve kanunun yasalaşması gerçekleşti. Yasa hem topluma ve hem de belediyelere büyük sorumluluklar getiriyor. Bu çok sevindirici bir haber. Artık bu can dostlarımız bir yasal statüye kavuştu. Onlara eziyet etmek ve kötü muamele göstermek artık suçtur. Kedi köpek ve diğer hayvanlara eziyet ve kötü muamele yapanlara gerekirse hapis cezası verilecek. Müeyyideler artık eskisi gibi değil. Bundan sonra bize ve sivil toplum kuruluşlarına düşen, bu yasaların takip edilmesini sağlamak ve kötü niyetli kişilerden hayvanları korumaktır. İlk önce belediyelerin bu masum hayvanları sahiplendirmesi ve kısırlaştırma çalışmalarına başlaması gerekir. Avrupa devletlerinin tamamında bu yasalar yürürlüktedir. Hayvanlar koruma altındadır. Sokaklarda bir tek sahipsiz hayvana rastlayamazsınız. Toplum bilinci yıllar önce bu yasaların çıkması için mücadele vermiştir. Bizde de bu yasaların çıkmaya başlaması sevindiricidir. Toplumların gelişmişliği doğaya ve hayvanlara verdiği önemle ölçülür.
Hollanda'da kurbağalar, kanallardan yola sıçramasın diye yol kenarlarına fileler yapılmıştır. Bunu kurbağaların nesilleri tükenmesin diye yapmışlardır.
Saygılarımla.
BİTMEYEN HAZİRAN
Bir haziran günüydü elimin içindeydi, yarısı boş ellerimin içinde.
Küçücüktü seçileceğini biliyor gibiydi, omzuma çıkmıştı.
Onu bulduğumu zannetmiştim,
ne büyük saflık benimkisi.
Oysa kim kimi bulmuştu?
Nerden bilebilirdim beni ağına düşürdüğünü?
Gözlerinden etkilenmiştim,
bakışları her şeyi ele veriyordu.
Yakalanmıştım.
"Nasıl anladın tam sana göre olduğumu?"
"Nasıl seçtin beni?"
"Söylesene..?"
Seni bulduğuma ne çok sevinmiştim.
Kapana kısılmıştım esaretine kapılmış, mahkum olmuştum.
Her şey bir anda olmuştu.. Habersizce...
Nerden bilebilirdim bu duvarsız hapishaneyi?
Tam on bir yıl...Dile kolay..
Beni çekip almıştı, başka dünyalara götürmüştü.
Farketmemiştim bile..
Yine bir Haziranda kopardı ipleri.
Çekti gitti.
Bir haber bile vermeden.
"Sen Raci'sin, asil ve korkusuz."
"Gidersin tabi."
Ben kimim ki?
peşinden koşan divane bir zavallı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.