Ocakbaşı sohbetleri

Anadolu'da herkes az veya çok "Ocakbaşı sohbetleri"ni bilir. Ta çocukluk dönemlerinden, o güzel, hoş sohbetlerden kalma, hafızasından çıkmayan renkli anıları vardır.

Ben de o geçmişte yaşadığımız o ocak başı sohbetlerinin tadı doyulmaz bir güzelliğini yaşadım.

Artık Ege Bölgesinde de kış mevsimine girdik. Uzun zamandır özlediğimiz yağmurlar, taşı toprağı, bütün canlıları ve ağaçları çok sevindirdi.

Yazın iyice kurak gitmesi, barajlar, göletler, akarsuların, bizde Büyük Menderes nehrinin su kaynaklarının azalması, hatta kurumasından kuraklık sıkıntısı yaşamaya başladık.

Yağmur, yağışlar, bilhassa kar yağışları da ülkemizde hepimizi sevindirdi. Çünkü bereket yağıyor...

O özlediğimiz kar manzaraları... Ağaçların beyaz örtü karla süslenişi, her bölgede görebileceğimiz muhteşem kartpostal manzaralarını oluşturdu.

Tam soba havası...

Tam Ocak havası...

Odunlar çatılmış, sobalar yakılmış gürül gürül yanıyor!

Çocuklar, misafirler, ev halkı toplanmış sobanın etrafında ısınıyor...

Fadime anamız da kestane pişiriyor...

Sevinç ve mutluluktan keyfimize diyecek yok!

Hele sofraya konulan ayva, elma, nar...

Her birinde ayrı bir mana, şifa var...

Temiz hava, bol oksijen...

Her şey doğal, organik...

Doyamazsın tadına, doyamazsın yemesine...

İşte bu güzel Halil İbrahim Sofrasında yediğimiz iki lokma bazlama, gözleme ve katmerde, içine yüreğinin sevgisi ve duasını koyan, gönlü zengin hünerli, kınalı eller, Fadime analar, Ayşe teyzelerin emekleri vardı.

Cevizi, kestaneyi ağacından bin bir zahmetle silken, kabuğundan çıkarıp sofraya getiren , toprağı, bahçeyi nakış gibi işleyen, helâl kazanç için alın teri döken, çilekeş nasırlı eller vardı!

İşte Anadolu ayakta ise;

Bizler sofrada yiyecek bir lokma, bir meyve, bir sebze yiyecek bulabiliyorsak, her şeyi bu kınalı ellere, bu üretim sevdalı nasırlı ellere borçluyuz.

Sevgili dostlar, görüyorsunuz değil mi? Bir kış gecesi, bir Ocakbaşı sohbeti, nerelere götürdü bizi?

Neyse, biz esas konumuza dönelim.

Ev sahibi gerçekten sohbet esnasında yenebilecek yiyecekleri düşünmüş...

Önce bir çay faslı...

Ne yalan söyleyeyim, o meşhur Hicaz narı ile o hoş aromalı ekmek ayvasını da yedik...

Herkeste “ayvayı yedik” esprisi ve gülüşmeler...

Arkasından sanki kebap olmuş kestaneler...

Tatbiki, yeme içme, kestane bahane, sohbet de şahane idi.

Hemen hemen her meslek ve toplum kesitinden katılımcının bulunduğu, her hangi bir hiyerarşik ve bürokratik alt, üst, amir, memur, fakir, zengin bir sosyal statü ve etiketin olmadığı, oldukça samimi ve her görüş, fikre değer verilen güzel bir sohbetti.

İş adamı, eski siyasetçi, emekli, bürokrat, memur, esnaf, üretici, eğitimci vb. bir avuç inanmış, gönüllü neferler...

Sohbete gündem olan konular, pek çoğu iç içe girmiş siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal konular....

Sohbetin akışına göre, bazen yerel, bazen de genel ülke sorunları oldu.

Siyasi konulardan söz edilince, bir konuşmacı;

“AK Parti iktidar olduğunda ben 24 yaşında idim, şimdi 44 yaşındayım. 28 Şubat’ı yaşamış, pek çok mağduriyetler görmüş kadroların şu anki ülke yönetiminde, milletimizin içine düştüğü durum bu olmamalıydı” dedi.

Bir takım ekonomik verileri tablolarla, rakamlarla açıkladı.

Bir başka konuşmacı muhalefet lideri için o helalleşme söylemi için, böyle muhalefet lideri mi olur? Ben hakkımı helal etmiyorum dedi.

Diğer konuşmacı;

Her türlü yıpranmışlığa rağmen,

“Deniz Baykal'ın genel başkan olduğu dönemde CHP’nin oy oranı yüzde 26, yüzde 27’lerde iken, bugünün CHP'si yapılan anketlerde yüzde 24’lerde geziyor” diyerek muhalefetin alternatif olamadığını işaret etti.

Başka bir konuşmacı, “anlaşılıyor ve görülüyor ki halka güven veremeyen, inandırıcı bir program sunamayan muhalefet sorunu var” dedi.

Çok önemli bir tespit ve analizle;

“Halk, iktidardan mutlu değil, muhalefetten de umutlu değil” değerlendirmesinde bulundu.

28 Şubat olayı,

12 Eylül askeri darbesi,

15 Temmuz darbe teşebbüsü,

Bu hain teşebbüste can veren, şehit olan 257 asker sivil vatandaşlarımız...

7 Ağustos Topkapı ruhu...

Meydana toplanan yüzbinler... Televizyonlarda iktidar ve muhalefeti de izleyen milyonlar... bütün Türkiye..!

İktidarın bu tarihî altın fırsatı ve potansiyeli yeterince sahip çıkamadığı, günlük siyasete çok alet edildiği vurgulandı.

Bütçe görüşmelerinde şiir okuyan, ezan susmasın, bayrak inmesin millî, yüce kavramları gereksiz ve alakasız kullanılışına rahatsızlıklarını dile getirdiler...

Eğitim...

İçimizde derin bir yara...

Tokat'ta bir Lisede, bir okulda okul müdür yardımcısı öğretmenini bıçaklayıp kaçan öğrenci bin bu saldırgan davranışları çok düşündürücü ve üzüntülerini seslendirdiler.

Eğitimle ilgili şu çarpıcı iki örnek çok, çok ibret vericiydi.

İlkokul 4 veya 5. Sınıfta okuyan bir kız öğrenciye sokakta kaldırımda yürüyen annesinin bir davranışını uyarması üzerine;

"Anne yav, sen ne anlarsın bu işleri...

Anne, senin ne salakça fikirlerin var." cevabı.

7-8 yaşlarındaki bir çocuğun, saç tıraşı için berbere tarifte bulunan bir babanın aldığı cevap;

“Baba, sen benim tıraşıma karışma...! Ben, benim taşıma berber amcaya söylerim demiş...

Dijital çağın,

İnternet ve teknoloji çağının ya kazanacağımız ülkemizin kaderini değiştirecek bir nesil, bir kadro....

Ya da Allah korusun!

Toplumun ve ülkenin geleceğini dinamitleyecek kayıp bir nesil...

Konuşmalar uzarken çaylar tazeleniyordu.

Bir dostumuz;

Asgari ücret tamam.

Bayram havası esti mi, esmedi mi bilmiyoruz?

Dolar 16,50 oldu. Hiçbir ürünün fiyatı yerinde durmuyor.

Ya memur ve emekliler ne olacak? Sorusuna, verecek arkadaş, herkese verecek...

Ufukta ilkbahar sonu veya sonbaharda seçim göründü ifadesini kullandı.

Seçim deyince de eski siyasetçi bir dostumuz, Rahmetli 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1990’li yıllarda, Aydın İstasyonu meydanında halka hitaben yaptığı bir seçim konuşmasını cep telefonundaki videodan izletti.

Toplumsal psikolojiyi iyi okuyan, sokağın dilini bilen, mutfaktaki yangını gören bu halk adamı, devlet adamı ufuk, vizyon sahibi Demirel'e özlemlerini ve Onunla birlikte olan hatıralarını anlattı.

Ben de 90’li yıllarda Anavatan Partisi genel başkanı, eski başbakanlardan rahmetli Mesut Yılmaz’ın konuşmasını dinlemek için köyden ,kasabadan, Aydın'ın bütün ilçelerinden ve çevre illerden gelen binlerce vatandaşın Aydın İstasyon Meydanında gecenin saat 03.00’a kadar beklediğini hatırladım....

Siyaset... İnsana hizmet...

Samimiyet ve güven...!

Motivasyon, aşk ve heyecan!

İşte sevdamız...

Derdimiz memleket meselesi...

Geleceğimiz, insan kaynakları gençlerimiz...

İşte bir Ocak başı sohbetimiz.

Sohbette konuşulanlar ve düşündürdükleri.

Ben, kendi adıma çok şeyler öğrendim.

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum