Kutlu yürüyüş

1945-1950 yılları arasında doğanlara “68 nesli” denir. Bu nesil çilekeştir. Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve sosyal çalkantılı dönemini çocuk olarak, genç olarak yaşamış bir nesildir. Alınları, yüzleri meltem görmemiştir. Gençliklerini yaşamamış, ülkenin problemleri içinde yorulmuş bir nesildir. ‘Ülkem varsa ben varım diyen bir nesildir.’ Bu yolda ne yapılması gerekiyorsa yapan bir nesil…

Bu nesil için ölmek, gül bahçesine girmek gibidir. Ölümden korkmayan bir nesildir. O günleri yaşamayan bu ruh halini bilemez.

1964’te Aydın Lisesi’nde son sınıf öğrencisiyim, memleket meselelerine yakından ilgiliyim. O günlerde ‘Kıbrıs Meselesi’ gündemde. Kıbrıs’taki soydaşlarımızı, Kıbrıs Rumlarının EOKA çetesi Türkleri katletmekte, dünya kamuoyu olaylara seyirci kalmaktaydı.

Türkiye başbakanı İsmet İnönü Kıbrıslı Rumlara gözdağı vermek için hava kuvvetlerine emir verir. Eskişehir’den kalkan savaş uçakları Kıbrıs Rum mevzilerini bombalar. Türk milleti büyük bir heyecan ve sevinç yaşar. Savaş uçaklarından bir tanesi isabet alır Yüzbaşı Cengiz Topel’in uçağı düşürülür, Cengiz Topel şehit olur. Milletimiz sevinç ve üzüntüyü aynı anda yaşar.

Batı dünyası Rumlardan yana ayağa kalkar. ABD başkanı Johnson, İsmet Paşa’nın şahsına ültimatom gibi bir mektup gönderir. İfade şudur:

‘Sen benim iznim olmadan benim verdiğim silahları Rumlara karşı nasıl kullanırsın?’

Aşağılama ifadeleriyle dolu bu mektup başbakan İsmet İnönü ve milletimizi çok üzer. İsmet Paşa çaresizlik içinde; ‘Dünya yeniden kurulur, Türkiye bu yenidünyada yerini alır’ ifadesiyle milleti teselli etmeye çalışır. O günlerde yaşadığımız bu ABD vesayeti gençlik üzerinde çok derin izler bırakmıştır. O gün bugün ABD ilişkileri vesayet-ambargo-antiemperyalizm çizgisinde geçmiştir.

Milliyetçi subaylar o yıllarda reis-i cumhur olan Cevdet Sunay’a sitemle ‘Amerika ne isterse hayır demiyorsunuz, yapıyorsunuz’ derler. Sunay’ın subaylara verdiği cevap insanın içini sızlatan bir aciziyetin ifadesidir. ‘Ne yapayım, askerimin ayağındaki don bile Amerika’dan geliyor’ der. Bir ülkenin savunmasının başka bir ülkenin insafına terk edilmesinden daha kötü bir durum yoktur.

‘Bir musibet bin nasihatten iyidir.’ O yıllarda zihinlerde milli harp sanayinin kurulması için millet, devlet seferber olur. Tusaş, Motorsan, Roketsan, Aselsan vs. şirketler kurulur. 50 yıl bu millet dişinden tırnağından arttırarak bu şirketleri bugünkü durumuna getirdi. Bu şirketler sayesinde bugün Milli Harp Sanayi kurulmuş, dışa bağımlılığımız azalmıştır. Bu şirketler 6 milyar dolar ileri teknoloji harp sanayi ürünü ihraç eder hale gelmişti. Türkiye artık "Batı vesayetinden" kurtulma mücadelesinde bir hayli yol almış bir ülkedir.

Ülkemizin bu bağımsızlık mücadelesinden rahatsız olanlar elbette olacaktır. Dış güçlerin olması normaldir, içimizdeki gafillerin Türkiye’nin bu Milli Harp Sanayi ve enerji bağımsızlığıyla ilgili başarılarından rahatsız olmaları kabul edilemez. Türkiye güçlendikçe içeride ve dışarıdaki düşmanlar rahatsız olduklarını açıkça haykırmaktadırlar. Bu, milletin gözünün içine baka baka söyledikleri ihanet derecesindeki sözleri vicdan sahibi, izan sahibi, vatansever millet evlatlarını üzmektedir. Aziz Türk Milleti 14 Mayıs’ta oyları ile gereken cevabı verecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Milletimizin bu kutlu yürüyüşünü vesayet heveslileri durduramayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum