Kaş yapayım derken göz çıkarmak

Aydın’ın başta tarımsal ve turizm sorunlarını yazayım derken kendimi, tüm Türkiye’nin sorunlarının içinde buluverdim. Bir sorunu yazdıkça, altından yeni sorunlar çıktı, sorun altından sorun çıktı. O kadar çok sorun ortaya çıktı ki, hangisini neresinden nasıl yazmaya başlamam gerektiğine karar vermekte zorlandım.

Çünkü ülkede çözüm bekleyen o kadar çok sorun varken, bu sorunlar çözülmeden, sorun üstüne sorun yaratılıyor.

İnsan, ister istemez, seçim öncesi, ülkenin tüm sorunlarını iyi bildiklerini ve çözeceklerini söyleyerek iktidara gelen siyasilerin, yönetime geldikten sonra, neden seçim öncesi söylediklerinin tersini yaptıklarını düşünüyor

Birikmiş sorunlar, yılladır çözülemiyor ve üstelik yenileri ekleniyorsa; ya çözüm için hiçbir çaba harcanmıyor, ya da çözmek isteyenler, kamuoyunun bilmediği bazı karanlık kimselerin gizli eller tarafından çeşitli şekillerde engellenerek çözümsüz bırakılmak ve ülke çöküşe doğru sürüklenmek mi istenmektedir.

Enflasyon neden düşürülemiyor/ düşürülmüyor?

Gerçeğin ne olduğunu, yöneticilerin bilmemesi asla mümkün değildir. Seçim öncesi durumu tozpembe görenler, iktidara geldiklerinde, yapılan büyük hatalar nedeniyle çöküşün eşiğine getirilmiş ülke ekonomisini, vahim durumdan kurtarabilmek için elde kalan son fabrika, kurum kuruluşların enerji üretim tesislerinin, madenlerin, ormanlık ve tarım alanlarının, turistik tesislerin, sahillerin, ulusal parkların, müze ve ören yerlerinin işletme haklarının yabancı ortaklıklara verilmesi ya da satılması yoluna gidilmesi; Devleti, tüm gelir kaynaklarından yoksun bırakmak anlamına gelmektedir.

Bozulan ekonomiyi bu türden yanlış üstüne yanlışlar yapılarak düzeltme yoluna gidilmesi, ekonomiyi daha da kötü duruma düşürecektir.

Bu şekilde hatalı önlemler alınması yerine, öncelikle:

Kamuda tasarruf yoluna gidilmeli ve kamu harcamaları kısılmalı,

Belediyelere, Devlet Kurum ve kuruluşlarına gereksiz personel alımına, kadrolaşmaya son verilmeli,

Makam araçları sayısı azaltılmalı, lüks makam aracı kullanımına ve makam aracı saltanatına son verilmeli, kamu çalışanlarının servis araçları kaldırılmamalı,

TBMM harcamalarında kısıtlamaya gidilmeli, tasarruf önlemleri uygulanmalı, TBMM’de çok ucuz yemek işine son verilerek piyasa koşullarında fiyatla yemek verilmeli, milletvekili sayısı azaltılmalı,

Özel sektörde olduğu gibi, kamu kurumlarında, özellikle diyanet kadrolarında görev yapanlara da, saat ücreti maaş sistemi getirilmeli; günde 3 saat çalışan, evinde de çalışmak zorunda olmayan din görevlilerinin, 1 gününün 8 saatini okulda geçiren, ertesi günün ders programı hazırlamak, öğrencilerin sınav kâğıtlarını okumak için evinde de çalışmak zorunda kalan bir öğretmenden daha fazla maaş almasının önlenmelidir

“Enflasyon şu tarihte tek haneli sayıya inecek, bu tarihte döviz rezervlerimiz şu kadar artacak, iki ay sonra şu kadar büyüyeceğiz. “ gibi iddialı sözlere rağmen, durum daha da kötüye gidiyor ve ekonomide en küçük bir iyileşme görülmüyorsa, görünmez eller bir şeyleri kurcalıyordur.

Her sektör ve iş kolu bir şekilde birbiri ile ilinti ve ilişkilidir. Bir sektördeki sorun, doğrudan ya da dolaylı olarak öteki sektörlerde de sorunlara neden olmaktadır.

Misal olarak; yün, tiftik, ipek vb. hayvansal hammadde üretimindeki sıkıntı ve sorunlar, dokuma sanayiini doğrudan etkilemekte; üretimde, pazarlamada çeşitli sorunların çıkmasına neden olmaktadır.

Pamuk, ayçiçeği, şeker pancarı, keten, kenevir, domates, biber, narenciye, elma vb. çeşitli sebze ve meyve üretimindeki azalma, Tarıma Dayalı Sanayi İş Kolunda üretim kısıtlamalarına ve fiyat artışlarına;

Enerji üretimindeki azalma ve fiyat artışları, her sanayi kolunda sorunların ortaya çıkmasına; üretimde, pazarlara ve tüketim merkezlerine ulaştırılmasında fiyat artışlarına neden olmaktadır.

Bunlara bir de, ithalat ve ihracatta büyük ortaklıklara kolaylıklar sağlanması ve Serbest Piyasa Ekonomisi koşulları gereği malını dilediği fiyattan satabilme serbestisinin tanınması eklenince fiyatlar katlanarak artmaktadır.

Satılan ya da kapatılan fabrikaların tümü yeniden açılmadan, bu fabrikalarda yeniden üretime geçilmeden, serbest piyasa ekonomisinden vazgeçilerek, karma ekonomik sistem uygulamasına dönülmeden, tarımsal üretim artırılarak, tarımsal gıda maddeleri ithalatına son verilmeden, enflasyon asla düşmez.

“Enflasyon bu tarihte düşecek, şu tarihte şöyle olacak, böyle olacak “ gibi sözlerin gerçeklerden uzak, kamuoyunu avutucu, oyalayıcı içi boş söylemler olduğunu artık herkes çok iyi bilmekte ve inanmamaktadır.

Emekliler başta olmak üzere, toplumun büyük bir kesimi açlık sınırında, enflasyonun ve aşırı fiyat artışlarının çok ağır baskısı altında ezilmiş durumdadır. Artık dayanacak gücü kalmamıştır.

Enflasyonu artışında Dış Güçlerin ve siyasetin etkileri

Enflasyon, alınan ya da alındığı söylenen tüm önlemlere, TCMB’nin üst üste faiz indirim kararlarına rağmen düşmüyorsa, yukarıda da arz ettiğim gibi, bu işte, Türk Kamuoyunun bilmesi istenmeyen ve Türk Kamuoyundan gizlenen bazı gerçekler, bazı mecburiyetler olabilir mi?

Halktan gizlenen bazı gerçekler ve mecburiyetler yoksa neden ve hangi gerekçelerle:

Piyasanın arz- talep dengesine göre fiyatların belirlenmesinde, yapay fiyat artışlarının önlenmesinde olumlu ve yapıcı rol oynayan “ Karma Ekonomik Sistem “ den vazgeçilerek tamamen “ Serbest Piyasa Ekonomi Sistemi “ ne geçildi ?,

Devlete düzenli ve sistemli gelir getiren, birçok yurttaşa iş olanakları sağlayarak, işsizliğin azaltılması ve önlenmesinde çok olumlu katkılar sağlayan KİT’ler kapatıldı?

1.Sınıf tarım arazileri, JES, RES, HES ve maden arama ve işletme, Taşocağı sahası olarak tahsis edilmek- le kalmayıp, yerleşime açılarak, bir daha kesinlikle geri kazanılamayacak ve yeniden eski durumuna getirilemeyecek şekilde betonlaştırıldı.

Hava koşullarını meteorolojik olayları, yağışları dengeleyen ormanların yakılması, yangınlara yeterli söndürme araçları ve personelle zamanında gerektiği gibi müdahale edilemedi edilmedi.

Ülkenin önemli ihraç ürünlerinden olan zeytin ve zeytinyağı üretilen zeytin ağaçları kesildi ve yakıldı. Üreticiler, ürünlerini maliyetinin altında bile satamaz ve saman ithal eder duruma getirildi.

Çiftçilere: Hastalıklara, kuraklığa, tarım zararlılarına karşı dayanıklı ve Anadolu hava koşullarına uyum sağlamış olan, verimli tahıl, bakliyat, sebze ve meyve tohumları, fidan ve fide, büyük ve küçükbaş, kümes hayvanları temin eden TAGEM, TİGEM, Şap Enstitüsü, Arıcılık Araştırma Enstitüsü gibi tarımsal kurum ve kuruluşlar ya kapatıldı ya da küçültüldü.

Çiftçilerin ürünlerini satın alarak depolayan ve gerektiğinde piyasaya sürerek piyasada arz- talep ve fiyat dengesini sağlayan, spekülatif fiyat artışlarını engelleyen TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi ), EBK (Et ve Balık Kurumu ),SEK ( Süt Endüstrisi Kurumu ) ,Tiftik Birlik vb. kurum ve kuruluşlar kapatıldı ya da küçültüldü.

Üreticileri kendi kuruluşları olan, ANT BİRLİK, ÇUKOBİRLİK, FİSKOBİRLİK, TARİŞ, ÇAYKUR gibi kooperatifler kapatıldı ya da kapatılması engellenmedi.

Fiyat artışlarının ve enflasyonun sürekli yükselmesinin nedenlerinden birisi de Suriyeli, Afganlı ve Afrikalı sığınmacılara harcanan paralar değil midir?

Bir türlü düşürülemeyen enflasyonun ve fiyat artışlarının sebebi olarak emekliler ve memurlar, marketler , DIŞ GÜÇLER gösterilse de ,asıl suçlu ,Türkiye aleyhine olan tüm bu yanlış ve hatalı karaları alarak Devlete ait KİT’leri kapatan, bir çok kurum ve kuruluşu yabancı ortaklıklara satan , ülkeyi iyi yöneteceğini, emekliyi memuru, vatandaşları enflasyona ezdirmeyeceğini , ezdirmediğini söyleyerek iktidara gelen ve ülkeyi iyi yönetemeyen ve herkesi enflasyona ezdiren hükümettedir.,

Devletin dışarıda zedelenen itibarından, bir türlü düşmeyen, düşmesi istenmeyen enflasyonun ve fiyat artışlarının suçu, o, kahrolası DIŞ GÜÇLER ‘ e atılarak bu sorumluluktan kimse kurtulamaz. Büyük iddia ve vaatlerle ülke yönetimine talip olarak iktidara gelenler, ülkede olup biten ve olup bitecek olan her şeyden sorumludur.

Eğer, çokça şikayet edilen ve bozulan ekonominin müsebbibi olarak, DIŞ GÜÇLER ‘ den, Türkiye’nin iç işlerine müdahale ederek ülke ekonomisini bozduğundan ve sabote ettiğinden şüphe ediliyorsa, Dış Güçleri ülkeye sokmazsınız, ona göre önlemlerinizi alırsınız.

Siyonist Emperyalist Güçlerin “ Büyük İsrail Krallığını “ ve nihai hedef olarak , “Dünya Hâkimiyeti“ kurma emelleri hız kesmeden, sürmektedir. Her olay ve olgunun asıl nedeni budur. Her türlü şer ve melanetin, musibetin, Dünya genelinde akan kan ve gözyaşının, yükselen acı çığlıkların, verilen can ve mal kayıplarına neden olan olayların asıl planlayıcısı Siyonist Emperyalizmin odak noktası PENTAGON’ da hazırlanan planlar ve yazılan senaryolar, tüm hedeflere ulaşıncaya kadar hız kesmeden sürecekti.

Uluslararası ilişkilerde “ Kardeşlik ve Dostluk “ anlayışına dayanan ilkelere asla yer yoktur, sadece “Çıkar İlişkileri “ vardır. Devlet ve ülkeler tamamen bu anlayış ve ilkelere göre yönetilir. Eğer bir Devlet ya da ülke, başka bir Devlete veya ülkeye, hiçbir neden ve gerekçe yokken, “cicim balım “ sözleri ile yaklaşmaya çalışıyorsa, kültürümüzde var olan “ Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü “ sözü hatırlanarak temkinle karşılanmalı idi.

Bir Devleti ve ülkeyi yönetenler, tamamen kendi kişisel düşünce ve Dünya Görüş ve İdeolojilerine, kişisel kaprislerine, bazı gizli emellerine göre yönetemezler. Emrindeki tüm kurum ve kuruluşların, istihbarat ve güvenlik birimlerinin elinde var olan bilgi ve verilerin değerlendirilmesinden ve öteki ilgili ve yetkililerin düşünce ve görüşlerini aldıktan sonra en doğru kararı vermek zorundadır. Yapacağı işin iyi bir planlamasını yapmadan, enine boyuna iyice düşünmeden, kimseye danışmadan, kendi ideoloji ve Dünya görüşlerine göre tek başlarına karar alanların, hem yönettiği ülkeyi hem de kendilerini nasıl bir korkunç bir felakete götürdüğünü tarihte örnekleri ile gördük.

Dünya Krallığını kurma hayalleri ile sefere çıkan Büyük İskender‘ in; Yunanistan’ ı baştanbaşa fethedeceği umuduyla maceraya atılan Pers Kralı II. Sargon ‘ un, Almanya’yı ekonomik zorluklardan kurtaracağı, 1. Dünya Savaşında yitirilen toprakları geri alacağı umudu ile 2. Dünya Savaşını başlatan Adolf Hitler ‘ in sonlarının nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.

Ülkesini kalkındırma vaad ve umudu ile iktidara gelenlerin yapması gereken en iyi ve doğru hareket; belirli bir orta yol politikası izlemek, bazı kötü emelli kimselerin dolduruşuna gelmeden, temkinli ve bilinçli hareket etmektir.

Hem “ Siyonist İsrail “ in Filistinlilere yaptığı ve halen de yapmakta olduğu soykırımı dillerden düşürmeyeceğiz hem de “ Siyonist İsrail “ ile ticarete ve işbirliğine devam edeceğiz.

Ayrıca ve en önemlisi, İsrailli pilotlar kendi uçakları ile Konya Ana jet Üssünde 2001 ile 2009 tarihleri arasında alçaktan uçuş eğitimi aldılar. Bunun canı tanığıyım. Konya Ana Jet Üs Komutanlığından havalanan İsrail savaş uçakları, jetler, köyümün üstüne geldiklerinde bombalarını bırakma dalışlarını yere 30 metre kadar alçalırlardı. Jetlerin korkunç sesinden inekler sütten ve tavuklar yumurtadan kesilmişti. “ Yalan “ deniyorsa o tarihlerdeki gazete haberlerine bakın. İsrailli pilotların Türkiye’ de Alçak Uçuş Eğitimi Yapmalarına dair Anlaşma dahi yapılmıştır.

Saygılarımla. Yazım sürecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum