Mehmet EROĞLU
Hoca ve zengin öğrencisi
Alimlerden biri, talebesi ile gezerken, bir tarlanın yanındaki ağaçlardan birinin altında eski bir çift ayakkabı gördüler. Belli ki civarda çalışan birisinin ayakkabısıydı.
Talebe :
"Hocam bu ayakkabıyı saklasak da, sahibi geldiğinde ayakkabısını bulamayınca, o anki halini seyretsek, ne dersin? "
Hoca:
"Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine kurmak doğru değildir. Gel şöyle yapalım; sen zengin bir ailenin çocuğusun, bu ayakkabının içine bir miktar para bırak, sahibi gelip bunu gördüğü zamanki sevincini seyredelim."
Talebe bu teklifi daha güzel buldu ve adamın ayakkabısının içine bir miktar para koydu .Hocası ile görünmeyecek şekilde bir ağacın arkasına saklandılar.
Bir müddet sonra, ayakkabının sahibi geldi. Elbiselerini değiştirdi, ayakkabısını giyerken içinde bir şey olduğunu farketti. Baktığında bunun para olduğunu gördü. Bir müddet etrafına bakındı, hiç kimseyi göremeyince, dizleri üzerine oturdu ve ellerini açıp:
" Ya Rabbi, eşimin hasta, çocuklarımın aç olduğu sence malumdur, verdiğin bu nimet için Sana sonsuz şükürler olsun," deyip gözyaşlarına boğuldu ve uzun bir süre ağladı. Bunu gören Hoca ile talebesi de gözyaşlarını tutamadılar...
Sonra Hoca talebesine döndü:
" Bu ilk tekliften daha güzel olmadı mı, şu an daha mutlu değil misin?"
Talebesi:
" Evet, Hocam, daha sevinçliyim. Şimdi, daha evvel anlamadığım şu cümlenin manasını anladım: Verdiğin zaman, aldığın zamankinden daha mutlu olursun”.
Hocası dedi ki:
"Evladım! Güçlü ve haklı olduğunda affetmek: Vermektir."
"Yokluğunda kardeşine dua etmek: Vermektir."
"Haksız iken özür dileyebilmek: Vermektir."
"Başkasının ırzına kem gözle bakmamak: Vermektir.
"İnsanların gönüllerine sevinç ekmek: Vermektir...
Sevincimizi başkalarının üzüntüsü üzerine değil sevinci üzerine kurmak dileğiyle
Yoksulluk veya fakirlik, günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle, yiyecek, içecek, barınma, giyim-kuşam gibi temel ihtiyaçlara zor erişmek veya erişememek yoksulluk olarak tanımlanabilmektedir.
Değerli okurlar büyük ozan Mehmet Emin Yurdakul bakın ne diyor:
Bırak Beni Haykırayım
Ben en hakir bir insanı kardeş sayan bir ruhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya iman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Ülkemizde bu günlerde öyle guruplar oluştu ki bir tarafta yoksullar bir tarafta çok az olmak üzere zenginler.
Eğer zengin olanlar yoksulun alın terini ve emeğini sömürerek zengin oluyorsa onun kazancı ve zenginliği mutlaka haram üzerine kurulmuştur.
Ayrıca soygun, hırsızlık ve yolsuzluk yapanlar başkalarının hakkını gasbetmiş olurlar ki bu gibi hırsız lardan mutlaka ya kendilerinden yada evlatlarından çıkar. Hiçbir ah yerde kalmaz
İnsan varlıklıdır, gönlünden kopan yardımı yapar. Öğrenci okutur, burs verir, okul yaptırır, hastane yaptırır, fakir fukaraya yemek verir, bir hayır kurumuna bağışta bulunur.
Ama yardım dediğiniz olay öyle açıktan yapılmaz. Yardım, Allah rızası için yapılan bir hayırdır.
Onu Allah bilir, siz bilirsiniz, bir de yardım ettiğiniz kul bilir.
Medyanın önüne çıkıp da ‘‘Ben şunu yaptım, ben bunu yapıyorum’’ demek ayıptır, günahtır, insanca bir davranış değildir. Din tüccarlığı ile bağlantılı yardım sömürüsü, ülkemizde özellikle kutsal ramazan ayında doruk noktasına ulaşıyor.
İşin en acı yanı, bu olay siyasete ve kişisel reklama alet ediliyor. Medyada izliyoruz.
Falanca partili belediye başkanı, filanca yerde iftar çadırı kurmuş. Güya fakir fukaranın karnı doyurulacak! Kentin en işlek yerinde kurulan çadırda açıkça parti propagandası yapılıyor. Hele seçime yaklaşıldığı dönemlerde bay başkan yeniden aday olacaksa, orada onun reklamı yapılıyor.
Önce televizyonlara ve gazetelere haber veriliyor:
‘‘Falanca gün filanca yerde iftar çadırı açıyoruz. Buyurun çekim yapın.’’
30 gün ramazan boyunca çadıra gelenlerin çoğu da fakir fukara değil! Oradan geçmekte olan ahali, çevrede işyeri bulunan esnaf ve diğer beleşçilerin tümü, hazır yemeğe yedikten sonra sıvışıyor.
Hatta çadır abonelerinin bir bölümü oruçlu falan da değil!
Peygamberimiz, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir “diyor. Yoksulun ve fakirin hakkını yiyenin Allah belasını versin.
Birde ülkemde din bezirgânları türedi kutsal dini kendi çıkarına kullanmak için türlü yalan ve dolanla gerçekten inanmış dürüst insanları kandırırlar.
Siyasi ve dini çıkar için yoksulu soyanlara bir daha nalet olsun diyorum.
Mahsuni Şerif diyor ki:
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayn
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi
Yiğitleri kuru soğana muhtaç edenler utansın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.