Ahmet KELEŞOĞLU
Elektrik
Bugün ne yazacağımı bilemedim. Balkonda oturmuş kahvaltı sonrası çayımı yudumluyordum, “Elektriiik” diye bir ses geldi dışarıdan. Gelen arkadaşa, “Hoş geldiniz bir çay içer misiniz?” dedim. Arkadaş, “Yok içmem vaktim kısıtlı daha çok yer gezeceğim” dedi. Aylık elektrik fiyatıyla hemen yüzleşmek istememiştim. Adam bir çay içsin, zaman geçsin bende kendimi yavaş yavaş zamlı fiyatın şokuna alıştırayım istedim. Aslında rutin bir çalışma değil miydi elektrik sayaç okuma? Her ay gelen elektrik neyse o. Tabii fatura biraz zamlı olur diye de düşünmüyor değil insan.
İki kişi yaşıyoruz bu evde şunun şurasında, Köroğlu Ayvaz misali, “ne kadar elektrik harcamış olabiliriz ki?” diye de beynimin arkasında küçük bir şüphe oluşuyor.
Hayır bir ay içinde ben elektriğe ne yapmış olabilirim de onlar bana zam yapıyor. Cahil kafam ister istemez böyle düşünüyor. TEİAŞ ile görüşmedim, EPDK ile hiç işim olmaz. Sadece yerel dağıtım firması AYDEM'in, aydan aya gelen elemanını görüyorum o kadar. Ona da bir çay ikram ettik içmedi hepsi bu.
Evden dışarı çıkmıyorum. Evin içinde bir ticari işletmem de yok. Peki ne oluyor bu elektriğe.
Nafile çabalarım boşuna…
Şöyle bir iç çektikten sonra tansiyon ilacımı içtim ki, evin arkasından "Askiiii" diye bir ses yükseldi. Nasıl olur? İkisi de aynı gün kapımızı çalmıştı. İkisinin aynı günde gelme olasılığı, tanımlanamayan meteorun dünyamızın yakınından geçme olasılığından daha düşüktü oysa.
"Arka kapıyı açar mısınız?" sesi, beni biraz ürkütmüş olmalı ki, yüreğim yerinden hopladı. Ona çay söylemedim. Hatta çaya geç kaldınız bile dedim. Halbuki çay vardı. Canım vermek istemedi. Oda deli gibi bağırmasın. Sucuların günü gününe uymuyor. Bazen yüksek sesle bazen de kısık sesle konuşuyorlar. Neyse ki su parası elektrikten daha az.
Sabah sabah ben mi kahvaltı yaptım, yoksa kahvaltımı uzaya tavan yaptı anlamadım. Oturmayacağım şu evin balkonunda artık diye kendi kendime söylenmeye başlamıştım ki, içerden eşim bağırdı.
"Çaya zam gelmiş televizyon söyledi."
Çay bardağı elimde öylece kalmıştım. Bir sabah keyfi yapacaktım burnumdan geldi.
Bir noktaya boş boş bakmaya başladım.
Gören bu adamın bir derdi var galiba diyebilirdi. Yoksa benimkisi boş bir kuruntudan başka bir şey değil miydi?
Neyse…
Bu elektrik ve su ödenecek, bu çay da içilecek, bundan kurtuluş gözükmüyor.
Beni fark eden sadece kedilerim oldu.
Feliks, Beyaz, Tarçın ve Yumuk bana bakıyorlar. Galiba beni bir tek onlar anlamıştı. Bir şey mi oldu der gibiydiler. Bakın dedim, tüm suç sizde.
"Bu zamları siz yapıyorsunuz."
Dördü birden cevap verir gibi gözlerini kapatıp açtılar.
Suç, kedilerin mamasından KDV alan Elektrik'e zam yapanlardaydı. Arkadaş bu kedilerin KDV ile ne işi olur? "Yok efendim yetmez size bir de ÖTV verelim" Bence bu vergiler acil kalkmalı.
Hayatımızda değişimin olmadığı gün yok neredeyse. Görüyorsunuz daha öğlen olmadan neler oldu. Bu gidişle akşamı nasıl edeceğiz bilmem. Zaten akşam haberleri iki mazot ileri bir benzin geri. Ya zam haberleri ya da şiddet. Ya doktor kadın cinayeti ya da aç yatan çocuklar.
Zaten ekonomi haberlerini müzik dinler gibi dinliyoruz.
Hiç iyi bir haber yok. Güya bugün yazacak bir şey yoktu.
Meğerse yazacak ne çok şey varmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.