Ömer ERU
Dilimiz Türkçe
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı'nın açılış günü olan 26 Eylül'ü her yıl “Dil Bayramı” olarak kutluyoruz.
Dil insanlar arasında anlaşma sağlayan bir oluşumdur.Ülkemizde insanlarımız Türkçemizi çok iyi öğrenmeli ve kullanmalıdırlar. Bu nedenle dilin yapısını ve özelliklerini çok iyi bilmek gerekir. Kurallarını çok iyi uygulayarak konuşmak gerekir. Bu konuya hayatımızın he safhasında çok önem verilmelidir.
Dil bir millete millet olma şuurunu verir. Milletin varlığının teminatıdır. İnsanlara bir milletin üyesi olma bilincini verir. Bir anlamda o milletin devamı milletin kendi diline verdiği önemle sağlanır. Dile önem vermek o milletin kültürünü de yaşatması demektir.
Dile önem verilmezse o milletin üyeleri düşünce yetilerini de kaybederler. Milli varlıklarını tehlikeye atarlar.
Dil bir milletin kültürünü, geleneğini ve uygarlığını ayakta tutar. Kültür de dilin zenginliğine bağlı olarak o milletin bireyleri arasında maddi ve manevi değerlerini gelecek kuşaklara aktarır.
İnsanlarımız ana dilimiz olan Türkçeyi çok iyi öğrenmeli ve kullanmalıdırlar Bunun için dilimizi kullanırken kendi kelimelerimizi kullanmaya özen göstermeliyiz. Bir insan kendi milletinin kültürünü, düşünce yapısını ancak kendi diliyle öğrenir. Bu nedenle yabancı dille eğitim yaparken çok dikkat etmelidir. Eğitimin her safhasında yabancı dille eğitim yaptırmaya çalışmak milletin kendi ana dilinin kullanmasında yozlaşmaya yol açar Yabancı kelimelerin kullanılması arttıkça insanların düşünce yetileri de zayıflar. Yabancı kelimelerin giderek fazla kullanılması o ülkedeki ana dilin kullanılmasını zayıflatır.
Ana dilimizin öğrenilmesinde annelerin rolü büyüktür. Bu nedenle kız çocuklarımızın ve kadınlarımızın dilimizi öğrenmesine çok önem verilmelidir. Türkçe kelimelerimizi sadece konuşma esnasında kullanmamalıyız. Kelimelerimizi edebiyat ve sözlü sanatlarda da çok fazla kullanmalıyız. Okul çağındaki çocuklarımıza okuma alışkanlığını küçük yaşlarda kazandırmalıyız.
Milletimizin yaşadığı yerlerden gelirken oluşturdukları deyimler, deyişler masallar kendi dilimizle anlatıla anlatıla milletimizin bir yerde tarihini de meydana getirir. Aynı zamanda dilimiz tarih içinde bu yolla olgunlaşır.
Dil ayni zamanda milletimizin bilgi edinmesini ve bilgi birikimini de sağlar. Dil sayesinde bu edinilen bilgiler kuşaktan kuşağa aktarılır. Toplumda bilgi birikimi sağlanır. Bu nedenle okuma alışkanlığı kazanmak çok önemlidir. Toplumda az kitap okuyanla çok kitap okuyan insan hemen farkedilir. Çok kitap okuyan insanların kelime hazineleri çok zengindir. Anlattıkları bu nedenle çok kolay anlaşılır. Çünkü çok kitap okuyan insanlar anlatmak istediklerini daha kolay anlatırlar.
Türk dilinin ilk izlerine Sümer kaynaklarında rastlanır. Türkçenin tarihi bilinen en eski metni Moğolistan’da bulanan altı satırlık yazıdır. Göktürklerden kalan Töl Tigin Bilge Kağan ve Tonyukuk anıtları da en büyük Türk metinleridir. Göktürklerden sonra Uygurlarda yazılı metinlere rastlanır.
Anadolu ve Azerbaycan’da Oğuz Türkçesi kullanılmaktadır. Kuzey ve doğu Türklerinde Çağatay Türkçesi konuşulmaktadır.
Bu gün Türkçe on iki bin kilometre karelik alanda üç yüz milyona yakın insan tarafından konuşulmaktadır. Türkçe en son yapılan araştırmaya göre en fazla konuşlan diller arasında bulunmaktadır.
13 Mayıs 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ferman yayınlanmıştır. Bu fermanda bundan böyle her yerde Türkçe konuşulması zorunlu kılınmıştır. O zamandan sonra Türkçe resmi dil olarak kabul edilmiştir. 13 Mayıs 1277 tarihi bu nedenle her yıl Türk dil bayramı olarak kutlanmaktadır.
Türkçede 600.000 üzerinde kelime vardır. İlk Türkçe sözlük Divan-ı lügat ı Türk’tür..
Türkçe yapı olarak türetilen ve birleştirme yeteneği olan bir dildir. Kolay kavram oluşturur ve ayrıntılara iner.
Ömer Seyfettin ve arkadaşları Genç Kalemler dergisinde yeni bir yazı dili oluşturmaya çalışmışlardır. Buna da yeni lisan hareketi demişlerdir. Belli bir edebiyat meydana getirmek için yeni yazı oluşturmaya çalışmışlardır. Bunu için de milli bir dile ihtiyaç olduğunu açıklamışlardır. Bu hareketten sonra da 1932 yılında Türk Dil Kurumu kurulmuştur. Türkçe sadeleştirilmeye çalışılmaktadır. Türkçemizi yabancı kelimelerden kurtarmaya çalışırken şimdi batıdan gelen yabancı kelimelerin istilasına uğramıştır. Çarşı ve sokaklarda Türkçe olmayan yabancı kelimeler bilinçsiz ve özensiz bir şekilde kullanılmaya devam edilmektedir. Şehir girişlerinde City Cnter, köy girişlerinde Welkome Villige yazıları yazılmaktadır. Çocuklarımız birbirleriyle hay diye selamlaşmaktadırlar. Bu durum nasıl bir istilayla karşı karşıya olduğumuzun açık göstergesidir. Yabancı dil öğrenmek başkadır Ama onu öğrenmeden yarım yamalak yabancı dil konuşmaya dilimize karşı yapılacak en büyük kötülüktür. Televizyon reklamlarındaki kullanılan kelimeler, yiyecek ve içeceklerde kullanılan yabancı kelimeler, binalarda kullanılan "rezidans- plaza" gibi kelimeler böyledir. Bu rezalet daha uzatılabilir. Bu duruma el koymak ve engel olmak lazımdır. Bir milletin yok oluşu, dilinin yok oluşuyla başlar.
Dilimize, edebiyatımıza, tarihimize, sanatlarımıza, müziğimize ve geleneklerimize sıkıca sarılıp, bunları yabancı dillerin ve kültürlerin istilasına karşı koruyup kollamamız her Türkün asli görevi olmalıdır.
Dünyanın dillerinden biri olan Türkçeye sözcük, deyim, terim zenginliğini kazandırmak amaç olmalıdır. Türkçeyi kirlilikten arındırmalıyız.,
1932 yılında dil kurultayını kuran Atatürk: “Ulus demek dil demektir” demiştir. Bugün, bireylerimiz özentiyle iş yerlerine, kurumlarına, araçlarına, giyim kuşamlarına ve her şeye yabancı ad vermektedirler. Ulusallık, dilin etkinliği bakımından önemli bir kavramdır. Türkçe geliştirilmeli, yabancı sözcüklerin yerine geçecek Türkçe kökenli kavram, sözcük ve deyimlerle zenginleştirilmelidir. Okullarda Türkçenin ve okumanın önemi ile ilgili ciddi ve kalıcı çalışmalar yapılmalıdır.
Eğitim kurumlarında öğretmen ve öğrencilere yönelik dil sevgisi ve Türkçeyi düzgün kullanma seminer, panel ve benzeri çalışmalar yapılmalıdır. Dünyanın en eski etkin dillerinden biri olan Türkçeyi küresel evreye taşımak, sözcük, deyim, terim zenginliğini kazandırmak amacımız olmalıdır.
Yahya Kemal Türkçe için “Ağzımdaki anamın sütüdür”, Necip Fazıl Kısakürek de “Dil benim ses bayrağımdır” demiştir. Dil insanlar için su ve ekmekten de önce gelir. Türk dili dünyanın beşinci büyük dilidir. Halkın kullandığı arı bir dildir. Zamanla bilim dili olarak Araçça, sanat dili olarak Farsça kullanılmıştır. Ama halk arasında hep Türkçe kullanılmıştır. Nedense devlet adamları, bilim adamları ve sanat adamları tarihte belli dönemlerde Türkçe kullanmaktan adeta kaçınmışlardır. Bilimde, tıpta, edebiyatta hep Türkçe olmayan kelime ve deyimler kullanılmıştır. Oysa dil bir milletin, Necip Fazıl’ın da dediği gibi ses bayrağıdır. Bir yerde özgürlüğünü ve bağımsızlığını anlatır.
Bir ülke ancak kendi ana diline önem verirse o dilini doğru şekilde ve her alanda gelişmesini sağlar. Her kelime ancak kendi dilinde ve konuşanların duygu ve düşüncelerinde derin anlam kazanır. İnsanlar kendi dilleriyle konuştukları zaman hayal kurarlar. Derin düşüncelere dalarlar. Yeni fikirler üretebilirler. Yabancı dille anlatılan bir konuda anlaşılamayan bir kelime veya deyim sadece ezberlenir. O konu derinlemesine anlaşılmaz. Yabancı dili öğrenmek iyidir. Ancak yabancı dille eğitim ve öğretim sakıncalıdır. Yabancı dilin kurallarını öğrenmeye çalışan gençlerimiz, zamanla bilimde, edebiyatta, tarihte ve günlük konuşmada giderek dar çember içine hapse girmeye başlarlar. Bu da insanımızın ve onlara gerekli olan bilimin, geri kalması demektir. Bu da giderek o milletin çözülmesi demektir. Buna bir dilin kirlenmesi denir. Son senelerde dilimize o kadar yabancı kelime girmiştir ki yabancı kelimelerin köylerimize kadar girdiğini görmekteyiz. Sokak ve caddelerde tabelalar hep yabancı kelimelerle dolu. Çocuklarımız birbirlerine yabancı kelimelerle selam vermektedirler. Bunlardan bir an önce arınmak ve Dünyanın en zengin kelime ve deyimlerin sahip olan kendi dilimizi her yerde ve her alanda kullanmaya başlamalıyız. İnadına Türkçe kullanalım ilkesini yaymalıyız.
Atatürk de bu konunu farkına farmış ve dilimiz hakkında şunları söylemiştir:
“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin gelişmesinde başlıca müessirdir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Türk dili güzeldir. Zengindir. Onun bu güzelliğini ortaya koymamız lazımdır.”
Bu gün İnternet kullanımı da dilimizin eksik ve yanlış kullanılmasına neden olmaktadır. Dilimizde kullanılan ç, i, ö, ü gibi harfler internette kullanılmamaktadır. Alfabemizde x, q ve w harfleri olmadığı halde kullanılmaktadır. Bir dilde yabancı kelime ve deyimlerin kullanılmasının dayatılması veya teşvik edilmesi ülkemizi Sevr’de esir alamayanların bizi egemenlikleri altına almak istemelerinin uzun vadeli ve sinsi planlarıdır. Türk Dili bilimde, edebiyatta, sanatta kullanılacak en güzel dildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.