Orhan ERDEM
Deprem gerçeği
Güneydoğu Anadolu’da yaşadığımız 10 ili kapsayan deprem tarihin kaydettiği en büyük doğal afetlerdendir.
500 kilometrelik hat üzerinde büyük bir yıkım ve insan zayiatına sebep olan depremin acılarını paylaşan milletimiz ve devletimiz bütün imkânlarını seferber etmiş durumda. Ölenlerimize Allah’tan rahmet, yaralarımıza acil şifalar, geride kalanlara sabrı celil dilerim.
Bu büyük deprem sonuçları itibariyle daha önceki depremlerden ders almadığımızı ortaya çıkardı.
Bu açıdan doğal afetlere karşı büyük bir zihniyet değişimine ihtiyaç var.
Son 40 yılda Türk toplumu kentleşme olgusunu çok hızlı yaşadı, geldiğimiz nokta imar açısından tam bir fiyasko. Bunun sorumlusu yerel yönetimler, yapı denetim, siyasi irade, açgözlü müteahhitler, açgözlü rantçılardır.
Ege bölgesi deprem riskinin en fazla olduğu bölgelerdendir. İlimiz Aydın, Dinar’dan başlayan, Ege Denizine kadar uzanan fay hattı üzerindedir. Bu gerçeği bile bile Menderes Ovası’nda tarıma elverişli arazilerde yapılaşmaya izin verilmekte, her yıl şuursuzca yerleşim yerlerinin sınırları ovaya doğru genişlemektedir.
50 yıl evvel Denizli-Aydın-İzmir Karayolunun güneyinde yapılaşma yokken bugün devlet karayolu şehrin tam içinde kalmış durumdadır. Daha düne kadar kışın göl olan alanların üzerinde 8 katlı binalar, rezidanslar yükselmektedir.
Menderes Nehri’nde yaşanan kirlilik tarım arazilerini tehdit etmekte, alivyonlu, sulak zeminlere verilen yapılaşma izinleri toplumun canını acıtmaktadır. Vatandaşlarımız çaresiz, bile bile bu tehlikeli yapılarda yaşamaktadırlar.
Başta yerel yönetimler, geleceğimizi tehdit eden bu duruma dur demeli, felaket gelmeden idari ve hukuki hazırlıklarını yapmalıdır. Buharkent, Kuyucak, Nazilli, Sultanhisar, Köşk, Efeler, İncirliova, Germencik, Kuşadası, Söke, Didim yerleşkelerinde yarın deprem olacak gibi gerekli tedbirler alınmalı, imkânlar seferber edilmelidir.
Unutmayalım;
"Deprem öldürmez, tedbirsizlik öldürür."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.