Ömer ERU
Demokrasi nedir?
Demokrasi, toplumu oluşturan tüm bireylerin, devlet politikasını şekillendirmede ve yönetimde söz sahibi olduğu yönetim biçimidir. Yunanca dimokratia kelimesi dimos "halk zümresi" ve kratos "iktidar" kelimelerinin birleşimi ile oluşmuştur.
Demokrasi, iktidar kaynağı yönünden doğrudan demokrasi, temsili demokrasi ve delege demokrasi olmak üzere üçe ayrılır. Doğrudan demokrasi, halkın egemenliğini doğrudan ve bizzat kullandığı demokrasi türüdür. Bu tür, halkın halk tarafından yönetilmesini öngörmektedir. Siyasi kararların, çoğunluk esasına göre, yurttaşların oy çokluğu ile alınmasını ifade eder. Diğer demokrasi şekilleri temsili demokrasi ve delege demokrasisi ve çoğulcu demokrasi şekilleri vardır.
Temsili demokrasi halkın kendi iradesiyle seçtiği temsilciler aracılığıyla siyasi fikirlerini ve görüşlerini belirttiği demokrasi biçimidir. Delege demokrasisi ise oy verme yetkisinin temsilcilerde değil delegelerde olduğu bir demokratik kontrol biçimidir.
Demokrasi bir yönetim biçimidir. Demokratik yönetim biçiminde esas olan halkın kendi kendini yönetmesidir. Belli bir dönem için seçimle gelen iktidarlar tarafından ülke yönetiminin sağlanması ve yine gücün halkın elinde olmasıdır. Bu idare sisteminde Egemenlik halktadır.
Her yurttaşın seçme ve seçilme hakkı bulunmaktadır. Hükumetler önceden belirlenmiş olan süreler için seçilerek gelirler. Yargı yetkisi bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır. Yasama yetkisi halkın temsilcileri olan milletvekilleri tarafından kullanılır.
Atina şehir devletinin milattan önce 4.yüzyılda yaklaşık nüfusu 250 bin civarındaydı. Fakat antik Atina' da oy hakkı bulunmayan çok geniş bir nüfus olduğu için Atina vatandaşları arasında sadece 30 bin civarında oy verme hakkı bulunan erkek nüfus olduğu varsayılmaktadır. Bu da evrensel demokratik anlayışla uyuşmaz. Dolaysıyla eski yunanda demokrasiden söz edilemez..
Demokrasi Roma İmparatorluğu döneminde de uygulanmıştır. Burada iktidar gücü elitlerin elinde bulunmaktaydı ve demokratik haklar da esas olarak sosyal sınıf ayrımına dayanmaktaydı. Buna da demokrasi denemez.
1215 yılında İngiltere’de Magna Carta Libertatum imzalanmıştır. Bu belge ile tarihte ilk kez kral yetkilerini kısıtlamış ve derebeylere de bazı haklar tanımak zorunda kalmıştır. Magna Carta ile hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğu kabul edilmiştir.
Tarihte demokrasinin yükselen bir değer olarak parlaması ise 18. ve 19. yüzyıllarda Fransız İhtilali ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile olmuştur. Bundan sonra modern dünyada demokrasi dalga dalga yayılmaya başlamıştır. Amerika Birleşik Devletlerinin kurulması ile beraber ilk liberal demokrasi de ortaya çıkmış kabul edilmektedir.
Soğuk savaş dönemi denilen iki kutuplu devrin sona ermesiyle birlikte bağımsızlık elde eden ülkelerde de demokrasi yönetim biçimi olarak tercih edilmiştir.
Atatürk ise demokrasiye ilişkin olarak “Demokrasi prensibi, hâkimiyete istismar eden vasıta ne olursa olsun esas olarak milletin hâkimiyete sahip olmasını ve sahip kalmasını icap ettirir”, “Demokrasi esasına müstenit hükümetlerde, hâkimiyet halka, halkın ekseriyetine aittir. Demokrasi prensibi, hâkimiyetin millete ait olduğunu, başka yerde olamayacağını iltizam eder. Bu suretle, demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin, hâkimiyetin menşeine ve meşruiyetine temas etmektedir” demiştir.
Bu kapsamda demokrasi ”En üst iktidarın halkta bulunduğu ve halkın belli aralıklarla tanınan özgür seçimlerde, temsilcilerini seçtiği, temsil ve devredilmiş otorite yoluyla halk tarafından dolaylı olarak kullanılan hükümet biçimine imkan veren siyasi sistem” olarak ifade edilmiştir.
Çoğulcu demokrasiyi de şöyle anlatabiliriz.
Çoğulcu demokrasinin dayandığı temel ilkeler kısaca şunlardır:
- Siyasal çoğulculuk:
Tüm düşünce ve inanışların açıkça ortaya konması, kişiler ve toplulukların birbiri ve iktidar ile diyalog kurması mümkündür. İktidarı eleştirme, karşıt görüşler ileri sürme ve seçim yolu ile iktidarı elde etme çoğulcu sistemin temel araçlarıdır.
- Temsil:
Halk adına kararlar, temsilciler tarafından alınmaktadır. Temsilciler seçildikleri yeri değil, tüm milletin vekili olarak görev yapmaktadır.
- Seçim:
Tüm milletin vekili olarak görev yapacak temsilciler genel oy, eşit oy ve serbest oy esasına dayanan seçim yoluyla belirlenmektedir.
- Çoğunluğun yönetme hakkı:
Seçimle iş başına gelen çoğunluk, belli bir süre için kamu işlerini yürütme hakkında sahip bulunmaktadır. Çoğunluğun yönetme hakkı siyasi partiler aracılığıyla gerçekleşmektedir. Siyasal partilerden birinin çoğunluğu sağlayamaması halinde aralarında anlaşan partiler birlikte hükümet kurma (koalisyon) yoluna başvurur. Çoğunluğun aldığı kararların, demokratik ilkelere uygun olarak açıklık ve özgür düşüncenin ortaya konularak tartışılarak alınması gerekmektedir. Çoğulcu demokraside insan amaçtır ve her şey insanın mutluluğu içindir. Devlet ise, insanların mutluluğunu demokratik yollarla sağlamakla yükümlüdür.
- Muhalefet etme özgürlüğü:
Çoğulcu demokraside iktidar geçici ve değişken olduğundan, doğal olarak muhalefetin iktidara aday olmak üzere demokratik kurallar içinde kalmak şartıyla değişik çalışmalar yapması normal karşılanmalıdır.
Şimdiye kadar anlattıklarımdan sonra demokrasinin ideal bir idare şekli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak pratik yaşama baktığımızda demokrasinin belli evrensel değerlerden uzaklaştırıldığı görülmektedir. İnsanlar demokratik bir idarede yaşadıkları için kendilerini özgür sanmaktadırlar. Seçimler yapılıyor, siyasi partiler var, sendikalar var, sivil toplum kuruluşları var .Ancak insanlar seçim zamanı istedikleri adaylar yerine parti başkanlarının süzgecinden geçen ve o liderin belirlediği adaylara oy vermektedirler. Çoğunlukla seçime giren adayın kim olduğu o işe liyakatinin olup olmadığı bilinmemektedir. Seçim zamanı partilerin yarattıkları algılarla oylarını futbol takımı tutar gibi kullanmaktadırlar. Oy verdikleri siyasi partinin programını bile okumadan seçime gitmektedirler. Türkiye’de seçim yasalarında bu parti başkanlığı tiranlığı kaldırmalıdır. Seçilmek isteyen adaylar belli bir bölgede adaylığını açıklamalı. Halk seçimine tabi tutulmalı, en fazla oy alan insanlar aday sıralamasına girmelidir. Bu durumda delege sistemi de kaldırılacaktır. Bir bölgede kendisi bulunduğu toplum tarafından beğeniliyorsa, saygı duyuluyorsa ve güveniliyorsa kolaylıkla aday olabilmelidir. Oysa mevcut sistemde vatandaş milletvekillerini seçmek için önce delegeleri seçmektedir. Burada da en fazla para harcayan, ekonomik olarak en fazla tatmin eden vatandaşlar delege olabilmektedir. Bununda demokrasiyle alakası yoktur çünkü işin içine para girmiştir.. Parası olanlar delege seçilebilmektedir. En fazla delege tavlayan ve en fazla maddi gücü olan delege ve aday yapılmamalıdır. Bir öğretmen, bir bürokrat, bir doktor, bir avukat gibi bulundukları yerde halkın tanıdığı insanlar aday yapılmalıdır. Başka bir şehirde yaşayan ve aday olduğu yerle alakası olmayanlarda parti yönetiminin aday göstermesiyle halkın istemediği biri olarak o bölgeden aday gösterilebilmektedirler. Anadolu’da bir söz vardır; “El elin eşeğini türkü çağırarak arar” derler. Yabancı olduğu bir yerden seçilen bir adayda milletvekili olduğu yerin işlerini o kadar takip eder. İnsanlar günlük yaşantıları içinde olup bitenlerin farkına varamamaktadırlar.
Vatandaşlarımız parti programlarını ve gösterilen ve önlerine konan adayların durumunu eğitimini başarılarını bilmeden oy kullanmaktadırlar. Hangi siyasi güzel konuşuyorsa, belagat sanatına sahipse onun arkasından gitmektedirler.
Aslında seçim işleri ve demokratik yaşamı evrensel değer ve ilkeleriyle yaşamda uygulamaya geçirmek o ülkenin kültür seviyesine okuryazarlığına ve ekonomik düzeyine de bağlıdır.
Ancak artık global Dünyamızda insanların hayatının her saniyesi kontrol altındadır. Siyasi ve ekonomik gücü elinde bulunduranlar insanları yazılı ve görsel olanaklarla kendi taraflarına kolaylıkla çekebilmektedirler. İnsanlar bir yerde eğer okuma alışkanlıkları, araştırma merakları yoksa bu siyasi güçlerin elinde kukla gibi olmaktadır. Bir de vatandaşlarımızın çoğunluğu pasif vatandaş grubuna girmektedir. Bir derneğe veya bir siyasi partiye üye olmaya çoğunlukla yanaşmamaktadırlar. Böylece bilgileri olmadan kendi aralarında yalan yanlış fikirler üretebilmektirler. Kime ne için oy verdiklerinin bilincinde değildirler. Bilseler de bir boş vermişlik ve nemelazımcılık içindedirler. Aslında bizim gibi ülkelerde doğrudan demokrasi daha çok uygundur.
Demokrasiyi benimsiyorsak ve hayatımızda ona çok önem vermek istiyorsak onu evrensel değerleriyle benimseyip uygulamak lazımdır.
Demek ki düşünen okuyan araştıran ve düşüncelerini serbestçe açıklayabilen insanlara ihtiyaç vardır. Ama zamanımızda insanlar global ekonomik yaşantının her alanda etkisini göstermesiyle daha konfor arar oldular, markacı oldular günübirlik yaşamaya başladılar, bana necilik köşe dönücülük riyakarlık, dolandırıcılık normal karşılanmaya başladı. Demokrasimizde aydın ve düşünen insanların ve toplum çıkarını kendi çıkarından önde tutan insanları çoğaltmamız lazım. İdeal olan demokratik idareye ancak o zaman ulaşabiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.