Nevzat ARSLAN
Cumhuriyetimizin 100. Yıldönümü: Haklarını helal edecekler midir?
Cephelerde geçen bir ömür...
Baba tarafı Söke Sarıkemer kasabasından Balkanlara asimilasyon amaçlı Osmanlı tarafından yerleştirilmiş, askeri idadi, Harbiye sonrası Osmanlı subayı, Libya ve Çanakkale/Anafartalar kahramanı, Miralaylık...
Şam'da 7.Ordu Kumandanı bir Osmanlı Paşası (Generali) Mustafa Kemal Paşa...
İstese boğazda yalıda oturur, hizmetçileri, aracı, askeri ile mutlu bir hayat sürer, öldüğünde azametli bir mermer Mezarında İstanbul'daki Osmanlı Paşası olarak tanınırdı.
Oysa işgal edilmiş bir yurdun, Anadolu'nun makûs talihini değiştirmek için yola çıkmış, yedi düvelle savaşmış, ordular yönetmiş, yenmiş, hayran bırakmış, ‘kullarım’ denen bireylere ‘efendiler’ diyerek seslenmiş, Dünya'da ilk kez çocuklara bayram bırakmış, 29 Ekim 1923 günü Türkiye Cumhuriyeti Devletini ilan etmiş, devrimler yapmış, 4 bin küsur kitap okumuş, halkı Cumhuriyet ile tanıştırmıştır.
Cumhuriyetin 100.yılını yaşıyoruz.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk adını anmaktan sakınmalar, adını yok etmeye çalışmalar, nankörlükler, ibretle, hayretle izlenmektedir.
Cumhuriyetin 100.yılını kutladığımız bu günlerde hakkını helal edecek midir ki?
Sadece Gazi Mustafa Kemal Atatürk mü?
Anamın iki dedesi de Çanakkale şehididir. Baba dedesi, varlıklı Hacı Balaban oğlu “Hacılı” lakaplı Mustafa Çanakkale yoluna çıkacaktır, karısı Cennet’e sarılarak “Döneceğim Cennet kadınım, bu üç oğlanı evereceğiz seninle” diyerek 1, 2 ve 5 yaşındaki oğulları Mehmet, Ömer ve Ali'yi kucaklayarak vedalaşır, yola çıkar. Bir süngü hücumunda, Seddülbahir'de şehit düşer. Hacılı Mustafa’nın dul kalan karısı Cennet kadının aç kaldığı günler olur, çalıkakıcılar evini talan eder, genç yaşta vefat eder. Üç küçük oğul başkalarının yanında boğaz tokluğuna bedel olur...
Çoban Musdan’ın oğlu Osman (Anamın diğer dedesi) birisi ana karnında, 1 ve 4 yaşında üç kız çocuğunu bırakır geride. Dudu kadınına sarılır, yola çıkar. Osman, Anafartalar’da göl kıyısında dizi parçalanmış, tüfeğine yaslanmış halde son kez görülür, o da şehit düşmüştür.
Ekiz Mehmet, bir aylık Teslime kızını koklar, “baban seni bir daha göremeyecek ay kızım!” diyerek Balkan Harbine katılır ve Yanya’da şehit düşer.
Oğlu Mustafa, Edirne Selimiye Camiinde Bulgar topçusunun şarapneli ile şehit olur.
Mustafa Kemal Paşanın Kumandanı olduğu 7.Ordu çavuşlarından, babamın amcası Rahmetli Gazi Mustafa Çavuş, 12-13 yıl sonra terhis edilir, Arap ellerinde dili, derisi, şivesi değişmiş, ailesi bile zorla tanımıştır.
Gazi Mustafa Çavuşun kardeşi Mehmet, Balkanlarda savaşmış, dizinden yaralanmış, 7 yıl sonra terhis edildiğinde sırtına o günlerden acı hatıra olarak bir kurşun saplanmış, bu kurşun ile mezara gider...
Rus ve Ermenilerle de savaştıktan sonra İstiklal Harbinde Süvari Kolordusu Kumandanı General Fahrettin Altay Paşa süvarilerinden köylümüz Hacemmi lakaplı Hacı Mustafa Gümüş, Yunanlıların vahşetini görmüş, bir zaman dili tutulmuştur...
Sapasağlam giden Deli Hasan Ağa, bir bacağını Çanakkale’de bırakarak döner. Bir de bakar ki, eşi ölmüş, evi yok, ineği yok. Yas tutarak ağıtlar yakar, ölüsü bulunur.
Çanakkale’deki ilk günlerinde tesadüf bu ya, Sarıali Molla Hüseyin Hoca, Hacılı Mustafa ve Kuru İsmail’in oğlu Mehmet ile bir araya gelmişlerdir. Mehmet bekârdır, “Gayrı, buradan dönüş yok bize emmiler” demektedir. Mehmet de geri dönmeyenlerdendir
Savaşta Sarıalilerin Molla Hüseyin (Altıntaş) Hoca da vardır. Hoca döndüğünde dedeme anlatır yaşadıklarını…
Önce Yarbay Mustafa Kemal, düşmana gözdağı vermeye çalışır.
Conkbayırı etrafında aynı birlikler, değişikler yaparak tepeyi arka arkaya dolanırlar. Karşıda denizden gözetleyen düşman askerleri ardı ardına, başı, sonu bitmeyen bu asker geçişini şaşkınlıkla izlemektedirler.
Süngü hücumu ardından mola verilerek karşılıklı ölüler toplanır. Şehitlerini toplayan Türk askerlerine birkaç saatliğine giydirilen yeni, gıcır gıcır elbiseleri düşmanı şaşırtan bir psikolojik üstünlük kurma adımdır.
Hacı Âşık oğlu Sarı Paşa lakaplı Mustafa Saroz Körfezinde 20'li yaşlarda yaşamının en güzel çağında şehit düşer...
Üç günlük Hanım gelin ile evli olan Donduran üzerinde yaşayan İnce Memed in oğlu Hüseyin, birliğine katıldığı ilk günlerde Kerevizdere’de şahadet şerbetini içmiş, Soğanlı Şehitliğinde yatmaktadır.
Bu günleri bizlere yaşatan, bir Cumhuriyet ve bayramlar bırakan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Çanakkale ve istiklal Savaşında destan yazan, geri dönmeyenlerin, şehit ve gazilerimizin ruhları şad olsun…
Cumhuriyetin 100.yıldönümünü kutladığımız bu haftada, onca olumsuzluklar yaşadığımız bugünlerde acaba haklarını helal edecekler midir?
Yaşasın Cumhuriyet...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.