Çingilcik

Bahar, deli yeşilliğindeydi. Diz boyu otlar, aradan kafasını uzatmaya çalışan çiçekler, üzerinde arılar ve bal böcekleriyle doğa, tam bir renk cümbüşü yaşarken yaban ahlat kümesinin üst dalları apak, topak çiçeklerle bezeliydi.

Çingilcik kuşu (Serçe) hiç durmadan ötüyor. Uçup da tekrar döndüğünde yakaladığı çekirge ile ahlat çiçeklerinin tepesinde “cik,cik” yırtınırcasına yine ötmeye başladı, az ötede çıngıl(küçük) taşlarla dolu kumlukta ağzında büyükçe bir böcek ile baba çingilcik kanatlarını açarak, yuvarlanıp, eşiniyor. Eşini görünce ahlat ağacındaki çiçeğin arasına dalmaları ile beyaz ahlat çiçekleri kıpırdadı, dört kırmızı baş, dört sarı gaga yukarıya uzandı. Ebeveynler yavruları besleyip beklediler. Çok geçmeden ottan yapılmış yuvanın kıyısına dört kızıl popo uzandı, kirli beyazı kakalarını, ana-baba gagalarına alarak yandaki yaşlı erik ağacının tepesine uçtular.

Çocuk, kuş yuvasını her gün izlemekteydi, yuvaya yaklaştı, halası seslendi, “Çingilcik yuvasına dokunma ay oğul! Yuva bozanın yuvası olmaz derler” deyince içinde bir ürkü duyup incir ağacının altına geçti. Halası tekrar seslendi, “çıngıl taşların arasına dikkat et, kuyruklu (akrep), böğe (örümcek), çıyan(kırkayak) çıkabilir” çocuk oyuna daldı.

Bir sabah, çingilcik yuvasını bomboş gördüğünde bir an içi “cız” etti. Cik cik seslerine baktığında çingilcik ailesini sadece kısa kuyruklarıyla fark edilen dört yavruyu koca erik ağacının dallarında gördü, içi rahatladı, çocuk el salladı onlara. Çok geçmeden ana-baba gagalarında böcekler ile yavru kuşları besliyordu.

Ardından açan güneş ile birlikte Ağustos böceklerinin serenatlarına, daldan dala atlayarak cik cik sesleri ile eşlik etmeye başladılar…

Geçtiğimiz hafta, 6 Şubat Pazartesi günü meydana gelen deprem sonrasında, bir Millet, iki devletten biri olan kardeş Azerbaycan Devleti de tüm desteğiyle deprem sahasında yerini alır.

Azerbaycan Televizyonunda haber spikerinin sözleri yürek burkucudur.

“Gönül ister ki; Türk’ün ayağına bırak taş, cıngıl bile değmesin. Çünkü Türk’e Türk’ten başka dost yoktur.”

Burada dikkat çeken cıngıl kelimesi öz Türkçe bir kelimedir. TDK’da karşılığı ise; küçük ve seyrek üzüm salkımı, çiltim, çingil, cıngıl manasında kullanılır.

Bizler de çingil kelimesini çok kullananlardanız. Her şeyin küçüğü güzeldir, hoştur. Küçük taşa cıngıl taş, serçeye çingilcik kuş deriz. Kuşların en küçüğü, Çingilcik kuşunu anımsarken bile, içimize bir ferahlık doğar.

O yuvadan uçan Çingilcik kuşları, belki dört-beş aile olmuştur. Belki de yavruları ile cıngıl taşlar arasında eşiniyorlar. Kim bilir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum