Nevzat ARSLAN
Bizim yayladaki Türk Dil Kurumu heyeti
26 Eylül 1932 yılında Atatürk'ün de katıldığı 1.Türk Dil Kurultayı, resmi bayram olmasa da Türk Dil Bayramı olarak kutlanır.
13 Mayıs 1277 yılında Karaman oğlu Mehmet Bey devlet katında Türkçenin resmi dil olduğuna dair ferman yayınlamıştır.
Dil birliği bir ulusun başlıca değerlerindendir.
88 yıl öncesinin Güz mevsiminin ayak sesleri hissedilmektedir.
Karaçakal yaylağında çift, çubuk, harman toplanmış, oğlaklar satılmış, herkesin Meşe gölgesinde yan gelip yattığı günler yaşanmaktadır. Sabahları deli hoyrazlar esmeye başlamış, otlar kurumuş, yaz mevsiminin son demidir.
Kara İmam namı ile maruf Muhtar Mehmet Gündüz, köylüyü toplar, devletten bir heyet gelecektir. Köyün devleti muhtar, köylüyü devlet geliyor diye uyarır.
Hantal Devlet deriz de Cumhuriyetimizin emekleme döneminde meğer neler yapılmış. “Türk Dil Kurumundanız” diyerek üç kişilik bir heyet tee bizim Ellezoğlu Yaylağına çıkagelir. Karaçakal oymağına da meşgale, eğlence çıktı. Gelenlerin amacı tam anlaşılamasa da dikkat çekmeye başlar. Ellezoğlu Yaylağının düzünde kadınlardan birine karşıdaki Emine kadını çağırmasını söylerler. Kadıncağız seslenir “Emine bacı misafirler geldi, buraya gel hele bir yol” Emine kadın ses verir. “Tamam, bizim kız az sonra geliyorum.” Heyet, başka köyden bir gelini bulur, Emine kadını çağırmasını söylerler. “İmne ana, imne ana gesene bi yo buruya…”
Ana Gülsüm ebenin askerdeki oğluna yazılan mektubunda "sen askerciğini iyi yap, denileni yap" ifadeleri...
Askerdeki kocasına seslenen "Ana yanımda çocuk iyi, buraları merak etme, hepimiz iyiyiz harmanı kaldırdık, oğlakları Hacı beye sattım, peyniri bir mecitten sattık" diyen satırlar...
Heyetteki adamlar yazar, çizer, üç gün aşiretliyle konuşur, dertleşirler. Yaylakta uğurlar ola ziyafeti verilir. Heyet Başkanı köylüyü toplar, muhtarın önünde; “Sizin oymak Türkçeyi İstanbul şivesinde konuşuyor, bunu Ankara’ya rapor edeceğiz” bu şiveyi koruyun der
Heyetin gitmesinin ardından, devletten korkan, ürken Yörükler sevinir,
“Kazası belasız gelip gittiler çok şükür” diyerek…
Bu TDK heyeti o yıllarda ilçemiz olan Bozdoğan kazası Halkevinde Karaçakal oymağının İstanbul şivesine has konuştuklarını anlatırlar. Bir zaman sonra Halk evinden bir gurup yaylağı ziyaret eder. Ulus gazetesinde 18 Haziran 1935 yılında resimde görüleceği üzere bu ziyaret haber olur.
Karaçakal oymağının şivesinin TDK’da yer aldığını duyardık.
Oysaki bizim adeta tapulu bir şivemiz var. Duygularımızı arı bir şekilde anlatan şu sözlere dikkat ediniz lütfen!
Karaçakal Türkü’sünün ilk iki dörtlüğü…
Kıratıma burçak verin kişnesin,
Yaralarıma fitil salın işlesin,
Ben gidersem nazlı yârim nişlesin,
Koyu gölgelerde gergef işlesin.
Kıratıma bindim köprüden geçtim,
Kumalar Yaylasında al kanlar saçtım,
Altın çakmaklımı aldım Dinar’ı bastım,
Duymadın mı ağalarım efem şanımı!
Var diyorum şimdi globalleşen, değişen dünya gibi, insanımızda bir değişim yaşıyor. Bu değişim ile üzülerek izliyoruz, bir yandan söylüyoruz, uyarıyoruz, anlatıyoruz dil birliğini ve şivemizin önemini...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.