Şerif KUTLUDAĞ

Şerif KUTLUDAĞ

24-25 Nisan neler söyler

24 Nisan 1915 Ermeni Tehciri’nin başlangıç günü.

Ermenistan’da ve Ermeni Diyasporası ile onu destekleyen ülkeler nezdinde ise: “Ermeni Soykırımını Anma Günü”dür.

25 Nisan 1915'te Gelibolu yarımadasında Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümenin Conkbayırı'nda durdurduğu; Mustafa Kemal’in de bu başarı üzerine albaylığa yükseltildiği gündür.

Değerli okurlarım her iki tarihe dikkatinizi çekmek isterim. İki olayın meydana gelişinde sadece bir gün vardır. Her iki olayın yılı da 2015’tir.

13 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı’na giren gemilerden Türk siperlerine açtıkları top atışlarıyla gelen düşman kuvvetleriyle 18 Mart 1915’gününe kadar deniz savaşı sürmüştü. 18 Mart günü Türk topçularının açtığı top atışları ve Nusrat mayın gemisinin döşediği mayınlara çarpması sonucunda düşman gemilerinin batmasıyla Türk kuvvetlerinin zaferiyle sonuçlanmıştı.

Mehmet Âkif’in “Çanakkale Şehitleri şiiri de aynı gün bu savaş ve zafer haberi üzerine El-Uksur’da El Muazzam İstasyonunda yazılmıştı.

Osmanlı Devletinin 1299’da kuruluşuyla başlayan büyük yürüyüşünün 26 Ocak 1699’da yapılan Karlofça Antlaşmasıyla durması ve ardından adım adım yaşanan gerileme sürecinin en hızlı olduğu tarih 93 Harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi olmuştu.

Osman Paşa’nın meşhur Plevne Savunması’nın kırıldığı 1877-1878’den, başlayarak 9 Eylül 1922’de Yunan Ordularının ve onu açık ya da gizli destekleyen devletlerin emellerinin İzmir Körfezinin derin sularına gömüldüğü tarihe kadar süren 44 yıllık bir savaş dönemini yaşamıştı Osmanlı Devleti.

Öyle bir savaş dönemi ki, Balkan Bozgunu, Trablusgarp Savaşı, Yemen, Hicaz, Kanal, Kut-ül Amare, Sarıkamış, Kars-Ardahan-Artvin ve Çanakkale vb daha nicesinde vatanı savunmak için kara toprağın bağrına gül bahçesine girercesine giren Mehmetçiklerimiz.

Mithat Cemal KUNTAY’ın meşhur tespitiyle:

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

Mehmet Akif’in İstiklâl Marşı’ndaki söylemiyle:

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı”

Necmettin Halil ONAN’ın âdeta cevap gibi mısralarıyla:

“Bu toprak koparken büyük zelzele

Son vatan parçası geçerken ele

Mehmet’in düşmanı boğduğu sele

Mübarek kanını kattığı yerdir.”

Denilen zorlu bir süreç yaşanmıştı.

25 Nisan 1915, Mustafa Kemal’in zaman zaman Çanakkale Ordu Komutanı Alman Liman Von Sanders Paşa’yı da dinlemeden tek başına aldığı kararlarla elde ettiği zaferlerle kahramanlaştığı dönemin başlangıç tarihidir.

26 Ocak 1699 Karlofça Antlaşmasının ardından Batılı Devletler, ikili, üçlü anlaşmalarla Osmanlı Devletinin parçalanması için her türlü yolu denemişlerdir. Bunların içinde kullandıkları en radikal yöntemlerden birisi de 1789 Fransız İhtilalinin ardından Fransız kültür anlayışından beslenen ırka dayalı milliyetçilik akımlarıdır.

Bunun en bariz örneği, Arnavutların, Yunanlıların, Bulgarların isyanları derken Osmanlı Devlet yönetimince millet-i sadıka olarak bilinen özellikle Batılı değerlerle icra edilen her türden kültür-sanat faaliyetlerinin Ermeni sanatçıların tekelinde olduğu bir dönemde, Batılı devletlerin kurdurdukları Azınlık Okullarında okutulan ve ayrılıkçı duygularla yetiştirilen beyin tabakasının Taşnak ve Hınçal vb Ermeni Çetelerini oluşturmalarının ardından başlayan isyan hareketlerini önleme konusunda devletin aldığı bir kararla yaşadıkları yörelerden başka diyarlara göçlerinin sağlanmasıdır tehcir.

Ermenilerin bu davranışlarının temelinde Avusturya, İtalya, Fransa Katolik Ermenileri ile Rusya’nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasının Ortodoks Ermenileri, İngiltere ile Amerika’nın ise Protestan Ermenileri koruma altına almaları vardır.

1915’te Ermenilerin toplam nüfusunun 1 milyon 400 bin olduğu dikkate alındığında Ermeni Diyasporasının iddia ettiği gibi 1 milyon 500 bin Ermeni’nin öldürülmüş olması mümkün değildir.

Şimdi asıl bugüne ve bugünün sorunlarına gelecek olursak: Nasıl ki 1915’lerde Ermenilerin asıl hamisi, destekçisi ve örgütleyicisi Rusya olmuşsa, bugün de bu görevi ABD üstlenmiş bulunmaktadır.

Ermeni Soykırımı iddiasını kabul eden ülkeler: Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivtya, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Kıbrıs Rum Yönetimi, Çekya, Ermenistan, Fransa, Yunanistan, İtalya, Libya, Lübnan, Lüksemburg, Hollanda, Paraguay, Polonya, Portekiz, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, Suriye, Vatikan, Venezuela, Uruguay…

ABD Senatosu 2019’da 1915’te yaşanan tehcir olayını soykırım olarak kabul etmiştir. Kongre ise bunu reddetmişti. BİDEN ABD Başkanı seçildikten sonra Soykırım tasarı teklifini Kongrede de kabul ettirmiş ve onaylamıştı.

Bu yıl konu bir adım daha ileriye taşınmış ve “Ermeni Soykırımı Eğitimi Yasası” ABD Temsilciler Meclisince yasa olarak kabul edilmiştir. Bundan böyle “Ermeni Soykırımı” yalanı ABD’nin uklusal müfredatına girmiş bulunmaktadır.

SONUÇ; Türk Milleti önce kendini sonra da düşmanlarını iyi tanı denmek istenmektedir. Dünya ölçeğinde her yıl giderek artırılan Ermeni Soykırımı yalanı, gelecekte Türk Milletinin başını en çok ağrıtacak konulardan birisi olacaktır şüphesiz…

Onun için Türk Milletinin evlatları olarak 24 Nisanları da 25 Nisanların da unutmamak zorundayız.

Atatürk’le ilgili anlatılan müthiş bir anı vardır:

Cumhuriyet'in ilânından sonra İstanbul'da bir resepsiyon verilir. Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir...

Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat İngiliz ateşesi olan binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz...

Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir....

Mustafa Kemal, ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir, yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:

- Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi...

Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:

- Git sor bakalım;

“Babasının Çanakkale'de ne işi varmış?”

Aslında bu soruyu Çanakkale Boğazına gelen bütün batılı devletlere sormalıyız derim.

Ancak bu soruların sorulabilmesi Türkiye Cumhuriyeti’mizin ekonomik, askeri, sanayi, nüfus, siyasal vb ölçütler bakımından çok güçlü olması gerekmektedir.

Onun için ne 24 Nisanları ne de 25 Nisanları unutmamamız gerekiyor.

Bu vesileyle başta Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, silah arkadaşlarını, İstiklâl Harbi şehit ver gazilerimizi saygıyla, minnetle ve duayla anıyoruz. Mekanları cennet, ruhları şâd olsun…

GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.