Ali AKSÜT
Yüreğimizi yakan yangınlar!
Bu pazar günü evinizin balkonunda, bahçede veya yazlıkta, kahvenizi keyifle, mutluluk içinde yudumlamanızı çok isterdim.
Ama nafile!
Çünkü ülkemizde yangınlar var. Akdeniz ve Ege'de ormanlar yanıyor! Ormanlarla birlikte yüreğimiz yanıyor! Antalya, Manavgat, Mersin, Muğla, Adana-Kozan kısaca ciğerimiz yanıyor!
Şehirler, köyler, mahalleler yanıyor...!
Muğla- Bodrum, Marmaris'te beş yıldızlı oteller boşaltılıyor....
Yazlık evler, köyler tahliye ediliyor...
Aydın-Didim'de de makilik alan, zeytinlikler yanıyor...!
Ülkemizde tam 17 şehirde, 71 ayrı noktadan, aynı anda, şu iki gün içinde başlatılan yangınlar; yeşili, doğayı, ormanları ve vatanını seven her Türk vatandaşı için çok düşündürücü ve yürek yakıcı bir olay, bir felaket!
Ve ortalığı kasıp kavuran bu felaketin zarar verdiği yüzlerce evsiz damsız, hiçbir eşyasını kurtaramamış, ortada kalmış binlerce felaketzede vatandaşımızın çaresiz çırpınışları…
Hele kanser tedavisi için 15 bin TL para biriktiren, paraları yanıp kül olan, yaşlı Cemile Öner teyzenin feryatları yeri göğü inletti.
Ormandaki yaban hayatı, bütün böcek, hayvan, kuşlar...
Yerleşim yerlerindeki küçük ve büyük baş hayvanlar...
Koyun, kuzu, keçi, inek ne varsa bütün canlar...
Hepsi cayır cayır yandı!
Yok oldu milli servetimiz!
Yok oldu, malımız mülkümüz, köyümüz, mahallemiz.
Sıcak mevsim olması, 80 kilometreyi bulan rüzgârın dezavantajına rağmen, halk, köylüler, bütün vatandaşlarımız çok büyük fedakârlık içinde, çok kısıtlı imkânlarla yangın söndürme mücadelesi verdiler. Yangın söndürme ekiplerine yardım ve katkıda bulundular. Kimi kova, kimi bidon ile su dökerek...Kimi hortum çekerek.. Kimileri de, kazma kürek, orak, baltalarla yangın irtibatını kesmeye çalışarak...Kimileri de, Şahin Akdemir gibi, ormanları ve ülkesini seven, büyük vatansever kardeşimiz gibi, eski püskü bir motosikletiyle , yangın söndürme de görevli ekiplere su ve ayran taşırken, motosikletiyle kaza yapıyor ve can veriyor, şehit oluyor...!
Evet sevgili dostlar!
Bu pazar keyfimiz gerçekten kaçık...
Adını ne derseniz deyin, insanlıktan nasibini hiç almamış vatan, bayrak, devlet düşmanı, cennet gibi yurdumuzun o güzel ormanlarını yakan, binlerce canı yakıp yok eden hainler, bu büyük millete, huzur ve mutluluğu çok gördüler. İçeceğimiz bir fincan kahveyi zehir ettiler.
Ateş düştüğü yeri yakıyor.
Yangınlar milletçe, ciğerimizi yakıyor!
Bir taraftan milletçe bu yangın felaketinin acısını yaşarken, bu acı felaketini hemen fırsata çevirmek isteyen, şov için çırpınan selden kütük toplayıcı zavallılara da şahit olduk.
Bir Aydın Efesi Avukat Mustafa Sabuncu bu duruma şu sözlerle ateş püskürdü.
“Bakın ne diyeceğim! Popülist, tribünlere oynayan, işi gücü nasıl geldiğini kendisinin bile anlayamadığı, makamın verdiği maddi imkânları kendi ismi için kullanıp, dostlar alışverişte görsün mantığı ile milleti salak yerine koyan siyaset ve bürokrasi erbaplarına!
Sözüm size!
Bu aşağıda olan çocuk Şahin Akdemir isimli genç kardeşim günlük yevmiyeci işçi. Öyle makam arabaları falan yok. Garibanın teki. Eski püskü motorlu bisikleti ile itfaiye ekiplerine içme suyu, ayran taşıyacak kadar melek yürekli.
Yanarak, ya da nefessiz kalarak, iki yaşındaki evladını babasız bıraktı.
Neden?
Ülkesinin bir fidanı, bir ağacına canını verecek kadar tertemiz bir yüreği vardı. Gerçek bir vatanseverdi. Bu vatan tutkusu, sevgisi ve Allah'ın rızası için elinden geleni yaptı ve şehit oldu.
Şimdi sözüm işini yapmayan, işi gücü milletine hava basmak olan, bu yukarıda saydığım şov severlere... İşinizi yapın işinizi. Şov yapmayın. Şov yapma, işini yap!”
“Yaktığınız ağaç kadar,
Yaktığınız yuva kadar,
Yaktığınız can kadar,
Yaktığınız yürek kadar,
Allah sizin de,
Ciğerlerinizi yaksın!” demiş değerli dostum Ali Özpınar..
İşte bir beddua, bir yas, bir ağıt, bir isyan! Acımız büyük... Geçmiş olsun Türkiye!
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.