Tasarruf

-Bireysel ve toplumsal önemi-

“Tasarruf, günlük yaşantımızda ve finans dünyasında farklı bağlamlarla ele alınan, ancak her iki durum da hayati rol oynayan kavramlardan biridir.”

Tasarruf gereksiz harcamalardan kaçınacak ve acil durumlar için para ayırarak gerçekleşir.

“Tasarruf finansal güvencenin temelini oluşturur.”

Ekonomik açıdan tasarruf harcanabilir gelir ile nihai tüketim harcamaları arasındaki farkı ifade eder.

Tasarruf yatırım ilişkisi düşünüldüğünde ekonomi açısından önemlidir.

Tasarrufun karşıtı savurganlık ve israftır.

Savurganlık gayri ahlaki bir davranıştır.

Bütün semavi dinler savurganlığa gayri ahlaki bir olay olarak tanımlar ve kınar.

İslam dini bireyin sahip olduğu maddi zenginlikleri toplum yararına kullanmayı ilahi bir emir olarak görür. Zekat, sadaka, fitre, tasarrufu zorunlu kılar, ihtiyaç fazlasını vermeyi takva olarak tanımlar. Ürettiğinden fazla tüketen birey ve toplum bu açığı borçla kapatır.

Borcu borçla kapatmaya başladığı zaman felaket başlamış demektir.

Bugün ülkemiz bu durumu aynıyla yaşamaktadır. Kamu maliyesi borç batağından çıkamamak da faiz kıskacında kıvranmaktadır.

Bu durum tarihsel ihmal ve hataların tekrarından başka bir şey değildir.

1858’de Kırım Savaşı sonrası batıdan borç almaya başlayan Osmanlı Devleti Düyûn-ı Umûmiye adı altında bir kısım devlet gelirlerinin borç aldığı devletler tarafından el konulduğunu biliyoruz. Bugün bu durum yüzde 50 faizle dış ve iç borçlanma şeklinde devam etmektedir. “Denize düşen yılana sarılır” atasözü bu durumu fazlasıyla anlatmaktadır.

Kamudaki istihdam fazlası, israf, verimsizlik, savurganlık, liyakatsizlik hat safhadadır. Fedakârlık denen manevi zenginliğin unutulması, olduğundan farklı görünme hastalığı toplumun değer yargılarının aşınmasına sebep olmuştur. “Böyle gelmiş, böyle gider” ilke olmuş gibidir.

Oysa:

“Tasarruf eden fakirlik görmez.”

“Borç yiyen kesesinden yer.”

“Borçlu ölmez sararır.”

“Borcun imana zararı vardır.”

Bu veciz sözler bizim toplumumuzun borçlanma konusundaki değer yargılarından bazısıdır.

Bütün borçlanmalardan doğan bireysel ve kamusal hastalıkların ilacı tasarruf dur.

İnsanımızın tasarruf konusunda örnek alacağı kamu ve özel sektör de değerli şahsiyetler vardır.

Özel sektörün duayenlerinden rahmetli Vehbi Koç’un şu sözü ders niteliğindedir:

“İstesem en lüks hayatı yaşayabilirdim ancak çocuklarıma ve mesai arkadaşlarıma kötü örnek olmak istemedim.”

Vehbi Bey savurganlığın bir toplum ve birey için maddi, manevi kötülüklere sebep olacağını işaret ederek uyarıda bulunuyor.

Ecevit’in başbakanlık yaptığı dönem de kamuya örnek tasarruf tedbirlerini hayata geçirmeye çalışmasını milletimiz unutmamıştır.

Son zamanlarda toplum olarak değerlerimizi terk ettiğimizden sıkıntılar bitmemektedir.

Çanakkale savaşlarında 250 kg mermiyi sırtlayıp topun namlusuna süren “Kahraman Seyit Onbaşı” Atatürk’ün gazilik maaşı bağlanması teklifini kabul etmemiş; “Paşam ben vazifemi yaptım” ifadesi ne yüksek bir ruh yüceliği ve gönül zenginliğinin ifadesidir.

Bu yücelik milletimizin her ferdine örnek olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum