Suriyeli sığınmacılar olayı

Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan "Arap Baharı " olayından sonra, Suriye'de patlak veren iç çatışmalar nedeniyle beş milyon Suriyeliyi kucağımıza bulduk.

Ama isteyerek, ama istemeyerek kabullendik.

Adına ‘sığınmacı’ dedik. ‘Ensar’ dedik, ‘din kardeşimiz’ dedik soframızı, ekmeğimizi seve seve on yıldır paylaştık. Helâli hoş olsun.

Biz Türk milleti olarak tarih boyu, hep ezilen, sömürülen, zulüm gören halkların, milletlerin, mazlumun yanında olmuş, dertlerini paylaşmış yüce bir milletiz. Ama gel gör ki, tarih boyu çeşitli nedenlerle askeri, siyasi, ekonomik vb. nedenlerle yaşanan bu göç hareketleri, göçün olduğu ülkenin hem sosyolojisini ve demografik yapısının değişmesine neden oldu.

Hele ekonomik, siyasi, ideolojik, dini inanç ve mezhepsel yaklaşımlarda olunca, ister istemez asırlardır vatanı olarak üzerinde yaşadığı öz topraklarında bir tedirginlik, bir gelecek endişesi, huzursuzluk hissediliyor.

Bu sosyolojik durum sadece Suriyeli, Afganlı değil, başka yerlerden gelen her yabancı için doğal olarak bir yerli yabancı yaklaşımı görülmesi kaçınılmaz oluyor.

Bu doğal tablo, ta ki münferit asayiş, mahallenin kadın kız rahatsız etmeleri, can mal güvenliğini tehdit eder olay çıkarmaları, o mahalle veya şehirde buna benzer olayların artması, yerleşik halkta memnuniyetsizliği üst noktalara taşıdı.

Sosyal medyada yansıyan bu olaylar, biraz da maksatlı, art niyetli kişilerin köpürtmesiyle son günlerde yaşadığımız sinir bozucu siyasi tartışmalarla ülke gündemini meşgul eder oldu.

Bilhassa güney illerimiz Adana, Hatay ve Mersin. Güney Doğu sınır illerimiz Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Siirt, Şırnak, Batman ve Diyarbakır illerimiz çok yoğun sığınmacıların ikametgâh ettiği illerimiz oldu. Ya İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Kocaeli, Sakarya gibi büyükşehirlerimiz, metropollerdeki sığınmacıların durumu?

Beş milyon civarı sığınmacılara devlet olarak sağlık, eğitim, yakacak barınma ve beslenme vb. her türlü sosyal yardımlarla elden geleni yapmaya çalıştık. Soframızı, ekmeğimizi paylaştık.

Şimdi de, ülkemiz, halkımız bir ekonomik bir sıkıntı içinde olunca, artık ekmek bölününce olanlar oldu. Anadolu'da bir laf vardır," Konyalı Konya'ya, Hanyalı Hanya'ya " diye. Biz de “sığınmacılar yurtlarına dönsün” dedik.

Tatbiki, çok kolay bir iş değil.

Yara derin, dert çok büyük.

Atsan atamazsın, satsan satamazsın.

Ortadoğu’da taşeron terör devleti kurma çalışmaları...

Komşumuz Suriye...

Verilen şehitler…

Ve ülkemiz…

Adeta milli güvenlik ve milli baka sorunu olarak milletimizi derinden etkileyen siyasi tartışmalar…

Zafer Partisi lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ' in açıklamaları...

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu' nün konuşmaları...

Siyaset kurumu...

Taraflar; İktidar hükümet yanlıları...

Ve Ümit Özdağ taraftarları....

Maksadını aşan, üslup hatası, çirkin siyasete kurban edilmiş milli konuların kamuoyuna aydınlatılması işi, bu kadar sert, kırıcı ve yakışıksız, çirkin ifadeler olmamalıydı. Bu tür davranışlar, milletimizi derinden üzdü. Tarafların kurşun gibi sözleri vicdanları yaraladı.

Bizi yöneten, başımızdaki bu kadrolar, muhalefet- iktidar fark etmez, acaba Şeyh Edebali'nin Osmangazi'ye öğütlerini bilmiyorlar mı?

Acaba her sene Konya'da kutladığımız gönüller sultanı Mevlana'nın Şeb-i Aruz törenlerinden hiç bir zerre bir esinti, mesaj almadılar mı?

"Eline, diline, beline sahip ol! " diyen Hacı Bektaş pirimizden bir ilham almadılar mı?

Yedi asırdır bu Anadolu topraklarındaki gönüller mimarı Yunus Emre’nin; “Söz ola götüre başı / Söz ola bitire savaşı / Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz” şeklindeki nasihatini bilmezler mi?

İslâm âleminin yüce Peygamberi ; “Ya hayır söyle, ya da sus" diyor. Milletçe hepimizi üzen, Süleyman Soylu-Ümit Özdağ kavgası keşke olmasaydı. O çirkin, keskin, kırıcı konuşmaları keşke duymasaydık.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in "Barışmasını beceremeyen kavga etmesin" sözünü hatırlatarak,  yazımı " Ah Şu Kelimeler!" adli şiirinden şu dizelerle tamamlıyorum.

 

Ah şu kelimeler!

Kurşun gibi deldi geçti yüreğimi

Ah şu kelimeler

Çok sert, kaba ve çirkin

Çok kırıcı ve anlamsız.

Oysa biz;

Çirkin sözlerle değil,

Tatlı dille, güzel kelimelerle anlaşırız

O güzel cümlelerle severiz birbirimizi

Şairler kelimelerle haykırır sevgisini

Aşkını; şiir şiir, mısra mısra

İçinde sevda kokan

Cümleler kurmuştun.

Sevgi dolu şiirler söylemiştin

Yüreklerde aşkımızı tazeleyen

Ne güzel şarkılar mırıldanmıştın

Kelimeler çok soğuk

Anlamsız ve itici

Tatsız, tuzsuz, yavan kelimeler

Ben ise

Yeni kelimeler arıyorum

Gönül kapılarını açacak, içimi ısıtacak

Ruhumu okşayacak

Bana müjdeler getirecek

Sevinç ve mutluluk haberleri verecek

Yeni kelimeler arıyorum ben

Güzel, yeni anlamları olsun

Bana bir " merhaba ", " günaydın "

Candan bir " Nasılsın? "İyi misin? " desin.

Şöyle iki çift kelâm edelim

Yürekten severek dostça

Güzel anlamlı cümlelerle

Kelimeler karışık olmasın

Sakın ha incitici, kalp kırıcı da olmasın

Yolları

Kalpten kalbe geden yolları

Dümdüz etsin

Manaları içimizde nur saçsın

Nefis denen o şeytani yok edeceğim

O'nu alıp, ayaklarımın altında ezeceğim

İşte

Ağzımızdan çıkan, geriye dönmez kelimeler

Duygularımız ve kelimeler

Kırılan nice yürekler

Yaşadıklarımızın sırdaşı olsun

Ah şu kelimeler

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum