Suriye’de barış istenmiyor!

Troçki’nin, sürekli devrim teorisinin aksine; ABD Başkanı Bush’un, kırmızı rujlu siyahî kasabı Condoleezza Rice’in, kesintisiz öldürme projeleri, şimdilik Yemen ve Gazze’de devam ediyor.

Hizbullah üzerinden Lübnan’ında nasibini alması an meselesi…

Stratejik Derinlikçilerin Suriye ve Esad öngörüleri tutmadı.

İşe, 1956 yılında Suriye sınırına yerleştirilen mayınların, Ottawa sözleşmesine göre temizlenmesi ile başlamak istediler.

Bize de sökülen mayınların yerinde, organik tarım yapılacak diyerek maraza çıkarmayın dediler.

Çukurova, Amik ovası ve Menderes vadisine konut yapımına izin vereceksin, sonrasında da Suriye hududunda sulanamayan arazilerdeki mayınların yerinde organik tarım…

Olsun…

Geç oldu ama anlayabildik.

Canımız çok yandı ama önümüzdeki süreci iyi yönetemez isek daha çok yakacaklar.

Esad’ı devirmek ve üç devlet çıkarmak gibi görevleri vardı.

Gelecekte Türkiye’yi karıştırmak için planlanan göç ile Türkiye’ye kontrolsüz giriş ve çıkışların yapılabilir olması büyük önem taşıyordu.

Çekirgeler, hudut bölgelerinde kurulacak kamplarda kalacaklardı ama Türkiye’nin her yeri kamp oldu…

Esad’ı devirmek için Suriye’de desteklediğimiz HTŞ, İŞİD, El-Nusra, ÖSO, SMO ve Gaziantep’te oturan Sürgün Hükümetinin baronlarına, alan hakimiyeti sağlatılarak kendi ekonomik sistem ve rejimlerini kurdurduk mu?

Evet.

PKK/PYD/YPG ise Fırat’ın doğusunda seçim yapacak seviyelere geldi ve hatta telaffuz bile ettiler ama Amerikalılar, girişimi zamansız bularak seçim kılıcını şimdilik toprağa gömdürdüler.

Tıpkı Barzani Bölgesinde olduğu gibi…

Öyle ya!

Demek oluyor ki şartlar henüz olgunlaşmamış…

Bu arada, Suriye’nin Arap birliğine dönmesiyle başlayan yumuşama ve Esad’ı kabullenme sürecide devam ediyor.

İtalya Başbakanı Meloni, 2011’de geri çekilen Şam büyükelçisini, Avrupa Birliğinden bağımsız hareket ederek geçen hafta geri gönderdi.

İran, Rusya ve Türkiye, Suriye’de askeri güç olarak bulunan ülkeler. Astana süreciyle, bölgedeki sıkışmışlığın giderilebileceğine dair görüşleri seslendirebiliyorlar.

Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan’ın, Çin ve Moskova temasları, Putin ile bire bir diyaloğu ve hemen akabinde gerçekleşen Suriye Devlet Başkanı Esad’ın, Moskova’da Putin ile görüşmesinin, Esad-Erdoğan zirvesine yönelik olduğunu bilmeyen kalmadı.

Telaffuzu bile yetti!

Esad ile diyalog kurulacak haberleri servis edildiğinde, Kayseri’de organize edilen provokasyonların nelere mal olabileceğini,sınırımızın alt ve üst tarafında yapılan testlerden anlayabiliyoruz.

Suriye sınırına döşenmiş olan mayınlar temizlendi ama yukarıda saydığımız bütün siyasi ve silahlı grupların, Batı’nın yeni mayınları olarak bize dönmeyeceğinin garantisi yok!

“Türkiye, 2011 yılında Suriye’de ektiğini biçiyor.” Suriye’nin İsrail hududuna yakın Dara’da başlatılan silahlı isyan tezgâhı, Lazkiye hariç her tarafta hissedilmişti. Vekalet savaşları sonucu şehirler yakılıp yıkıldı ve insanlar organize bir şekilde Türkiye’ye göç ettirildi. Fırat’ın doğusunda paralel devlet kurulmaya çalışılıyor.

Bu, 2011’deki dış politikada bilerek yapılan hatalar yüzünden olmuştur. Bu oldu bitti ile daha fazla gidemeyiz.

Sınırın altında ve üstünde döşenmiş patlamaya hazır paralel yapı ve cihatçı diğer organizasyonlardan kurtulmamız ve Suriye ile yeni bir sayfa açmamız zorunluluktur.

Esad ile yeniden kurulacak diyalog, İsrail ve ABD’yi frenleyecektir.

Bölgede gelişen olayların tırmanması bu yüzdendir.

ABD ve İsrail, Suriye ile barışı asla istemiyorlar ve bunu, her defasında bozmaya çalışıyor/çalışacaklar.

Esad’ı devirmek için kullandığımız grupların geleceğini önemli buluyorum. Esad ile yapılacak görüşmeler de bunların büyük bölümünün sisteme yedirilmesi mümkün ise mesele yok, aksi olduğunda da istisnasız hepsi, Türkiye sizi sattı denilerek ajite edilecekler.

Cüzdanlara dolarlar, silahlara mermiler, yeleklere el bombaları bu defa Türkiye için doldurtulacak…

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana en tehlikeli süreci yaşıyoruz

Ama, lakin ve fakat demeden ve mümkün olan en kısa zamanda…

Yapabiliriz…

Başarabiliriz…

Rus uçağını düşürdük…

Şimdi en iyi komşumuz Rusya’dır. Ukrayna ve Boğazlar Meselesinde iki tarafı da taşıyabiliyoruz.

Sisi meselesi de öyle olmadı mı?

Şimdi de Esad ile barış vakti geldi.

Ermenistan’la da barışarak, Fransa ve ABD’nin elindeki oyuncağı alabilmeliyiz.

İçeride ve dışarıdaki gelişmeler, Suriye’de politika değişikliğini emrediyor. Konu sığınmacı meselesinin çok ötesinde olduğu için yeni bir durum muhakemesi yapılma zorunluluğu vardır.

İsrail kontrolündeki Golan’a, geçen hafta yapılan roket saldırısı, Hizbullah Liderlerinden Fuad Şükür (Beyrut’taki ABD karargâhına 1983’de yapılan saldırıda 241 Deniz Piyadesinin öldürülmesi ile iltisaklı) ile Hamas Lideri İsmail Haniye’ye suikast yapılarak cevap buldu ve olayların, nerede duracağı belli olmayan bir sürece evrildiğini görüyoruz.

İsrail, Hizbullah üzerinden Lübnan’a cephe açarsa bu ateş, Suriye’yi de içine alabildiği gibi Ankara ve Tahran’da da hissedilecektir. Türkiye ve İran’ın Suriye’de bulundurduğu askerleri nedeniyle nasıl bir tavır sergilemesi gerektiği hususu büyük önem taşımaktadır.

Putin ve Irak Başbakanının olası Erdoğan ve Esad görüşmelere ev sahipliği yapma istekleri de yazıldı, çizildi.

Rusya’nın Orta Doğu Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev 26 Haziran’da Esad’la görüştü. Verilen mesajlar olumluydu. Esad, “toprakların tümü üzerinde egemenliğe saygı ve terörizmle mücadele esaslarına dayandığı sürece bütün inisiyatiflere açık olduğunu” söyledi. Lavrentiev de koşulların her zamankinden daha uygun olduğunu belirtti. Rusya tarafların masaya önkoşullarla gelmemesini, çekilmenin kademeli olmasını istiyordu. Esad’ın sözleri bir yumuşama işareti olarak algılanıyor.

Demek oluyor ki çekilmenin detayları ile ilgili olarak Putin ile çalışılmış bir plan var.

İran’ın da Suriye’de askeri olarak varlığını biliyoruz. Esad, Erdoğan ile yapacak olduğu görüşmeleri, İran’a rağmen yapmış olmayacaktır. Çünkü Astana sürecinin de bir parçasıdır.

Heyetler arası görüşmelerin yıllardır yapıldığın biliyoruz. Bütün taraflar anlaşmak için masaya oturduklarında bir sonuca ulaşılacaktır.

Hiçbirimiz İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölebileceğini düşünmemiştik! Reisi’nin ölümü ile birlikte üç günlük yas ilan edip bayrakları yarıya indirdik. Bu konu, bazı kesimlerce çok sert eleştirilmiş olsa da doğru olan yapılmıştır. Bu ayrıntının, İran’da pozitif bir algı yarattığına şüphe yoktur. Bunun, Suriye ile yapılacak olan barışa, İran’ın da katkı yapmasının önünü açmak için ince ve nezaketli bir politika olarak değerlendirilmesi gerekir.

Sonuç:

Batı’nın bütün uçak gemileri Akdeniz’e demir atsa da bir tane Tomahawk füzesinin İran’a atılmayacağına inananlardanım.

Çin’e petrol lazım ve İran’ın petrolleri Çin’e tahsisli olduğu için İran’ı vuramazlar. 400 milyar dolarlık yatırım yapmışlar. İran, savaşa çekilirse eğer Çin sanayisinin nasıl bir hal alacağını en iyi Çinliler bileceği için Çin, müdahil olacaktır.

Bunun hesabını Pentagon yapmıştır!

Bu nedenledir ki hedef Türkiye’dir.

Stalin toprak istedi diye NATO’ya girdik.

Bu defa karşımızda NATO var.

Şimdide o NATO, siyonistlerin talebiyle Türkiye ile birlikte, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ı da istiyorlar.

Panama, Manuel Norıega ve muz…

Bu durumda ben, Atatürk’ün partisinde genel başkanlık, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık yapmış, kurucu iradenin en karizmatik temsilcisi İsmet Paşa’nın, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de yerini alır” tezinin sahiplenilmesinden yanayım.

Yunanistan, ABD ve NATO’yu mutlu etmek adına Mavi Vatan’ı “Masal” yakıştırması yapan Emekli Büyükelçi Namık Tan’a soruyorum.

Ya siz!

Siz bunu söyleyemezsiniz!

İsmet Paşa’yı da yaşanmış bir “hikâye” der geçersiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum