Ali AKSÜT
Sevinç ve üzüntü
Dolu dolu yaşadığım iki günü geride bıraktım.
Sevinç ve mutluluk ile acı ve üzüntünün yaşandığı iki gün.
Tıpkı muhteşem kâinat kitabında geçen zamanların gecesi gündüzü gibi...
Doğup - büyüdüğüm, iki dönem belediye başkanlığını yaptığım Pamukören'e gittim. Sıla-i rahim çerçevesinde ziyaretlerimin yanı sıra idealist, eğitim sevdalı ve üretim heyecanlı güzel insanlarla bir araya gelme fırsatı buldum.
‘İncir Dede’yi markalaştıran, Aydın’ın yöresel ürünlerinden incirle ilgili katma değer üretecek, insanlığa hem besin, gıda, enerji verecek hem de adeta bir sağlık kaynağı, hatta pek çok hastalıklara doğal, organik bir şifa deposu olacak bir kâinat eczanesine gelmiş olmanın mutluluğunu yaşadım. Hele ilk defa tadına baktığım incir kahvesine bayıldım.
Hasan Tuna ziyaretim sırasında üşüttüğümü ve öksürdüğümü görünce, hemen ağzıma üç kere incir çekirdeği yağıyla oluşan bir üründen fıs fıs yaptı. Ardından “Ali ağabey, eğer bunu günde üç kere ve aç karına kullanırsanız evvel Allah on gün içinde hiç bir şeyiniz kalmaz” tavsiyesinde bulundu. Konu incir ve incirin çekirdeği yağı, diğer ürünlerinden söz edilince, ben de espriyi patlattım. Kral İncir’in kurucusu ve ilk sahibi rahmetli amcam Cevdet Aksüt; "İncir işi çok saksaklı bir iştir. Bu saksağa bulaşan bir daha ayrılamaz" derdi. İncirin saksağı atadan, dededen, amcadan bulaştı, sen de bu mübarek mahsulün yağından bulaştır” dedim.
Hasan Tuna, masa üzerindeki ziyaretçilerin duygu ve düşüncelerini anı defterine yazdığı Rus turistin yazdıklarını gösterdi. Bendeniz, Tarihçi Herodot’un "Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü" dediği, Müslümanların kutsal kitabı Kur'an’da büyük bir övgüyle bahsedilen incir ve zeytin diyarında yaşamanın mutluluğunu yaşarken; o inciri yeterince işleyip, tanıtamamaktan dert yandı. Ben de Uğur Şumnulu’nun zeytin ve zeytinyağı hakkında çoğu kişinin yeterli bilgiye sahip olmadığını ve hak ettiği şekilde değerlendirilmediği konusunda dertli olduğunu anlattım.
Bir dizi ziyaretlerin ardından Efeler’e döndüm. Sıla-i Rahimde yaşadıklarım filim şeridi gibi gözümün önünden geçtiği sırada aldığım bir ölüm haberiyle sarsıldım. Kuyucak Lisesi’nden öğretmen arkadaşım Tuncay Erşan ebedi aleme göç ettiğini öğrendim. Üzüldüm… Üzüldüm üzülmesine de emir Allah’tan geldiği için teselli buldum.
Beraber öğretmenlik yapmak nasip olan arkadaşıma son görevi yerine getirmek üzere Kuyucak'a döndüm. İstasyon Camisi’ne vardığımda gördüğüm tablo bana, “ne de çok seveni varmış” dedirtti. Kuyucak Belediye Başkanı Metin Ertürk, eski belediye başkanlarından Dr. Fikri Özçetin, Ali Ulvi Akoğlu ve bendeniz oradaydı. Siyasetçisinden bürokrata, öğretmen arkadaşlarından öğrencilerine kadar sevenlerinin Tuncay Erşan için bir araya geldiklerini gördüm.
Aile bireyleri, sevenleri ile birlikte Tuncay Erşan’ı ebedi aleme uğurladık. Allah rahmet eylesin! Başta ailesi olmak üzere sevenlerine başsağlığı dilerim.
İşte yalan dünya...
Sanki dün gibi, bugün gibi!
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.