Ömer ERU
Sanat ve yaşam
Sanat kelimesi Arapçada iş yapma anlamına gelen san’a kökünden gelir. Yapılan iş alet yardımıyla, belli el becerisiyle sürdürülen marangozluk duvarcılık gibi meslek dallarını kapsamaktadır. Bu kelime ayni zamanda Arapçada insanın akıl ve zekasını kullanarak yaptığı işleri anlatır.
Bu gün Türkçe de de iyi yapılan her işe sanat denmektedir. Güzel konuşma sanatı, resim sanatı, müzik sanatı gibi.
Üzerinde varılan ortak nokta da bir iş veya hareket güzelse, etkileyici ise, geliştirici ise burada bir sanattan söz edilebilir.
Sanat günlük tekrarlanan tek düze iş ve hareketlerden bu yönüyle ayrılır. Sanat olgusunun içinde zekâ, akıl ve yaratıcılık vardır. Özünde güzele varma ve onu bulma vardır
Sanat deyince güzel sanat akla gelir Güzel sanat açısından konuyu ele alırsak sanatı şöyle tarif etmemiz gerekir.
Sanat: İnsanların tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslupla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir.
Tolstoy, “İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu kendinde canlandırdıktan sonra, ayni duyguyu başkalarını da hissedebilmeleri için hareket, ses, çizgi renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerde ifade etme ihtiyacı sanatı doğurmuştur” der.
Buna göre insan duygu ve düşünceleri belli işaret ve simgelerle anlatılmaya başlamasından itibaren sanat doğmuştur. Aslında insan bu yolla kendisinin doğada ne kadar güçlü olduğunu da ortaya koymaktadır. Burada sanatçının yaptığı şey insandaki bu gücü ortaya koymak ve göstermektir.
Sanat kelimesi estetik ve sanat felsefesi kavramlarını da ihtiva eder. Estetik kelimesinin kökeni Yunancada Duygu, algı duyu ile algılamak anlamlarında kullanılır. Bu kelime ilk olarak Alman Felsefeci A.G.Baumgarten tarafından kullanılmıştır. Bu düşünür yayınladığı Estetik adlı kitabında estetik ve sanat felsefesini temellendirmiş ve sınırlarını çizmiştir. Bir şey, bir iş ve hareketin güzel olması yeterli olmaz. Bunların insana haz vermesi de gereklidir. Ancak daha sonraki düşünürler Kant ve Schiller’in etik sözcüğüne yükledikleri anlamla bu konudaki tartışmalar da bitmiştir. Bundan sonra estetik kelimesinin anlamı bu gün anladığımız anlamda kullanılmaya başlamıştır. Buna göre estetik kelimesi; sanatın doğası, amacı, sanatçının kim olduğu, yaratıcı süreç ve sanatın değerine yönelik araştırmaları kapsayan bir bilim dalıdır.
“Sanatın temelini oluşturan güzel kelimesini ilk defa güzel nedir?” sorusuna cevap aramak için kullanır. Eflatun’u güzel nedir sorusuna cevap aramaya iten nedenler Zamanındaki toplumsal yaşam ve kültür olaylarıdır. Eflatun zamanında Yunanistan’da büyük tapınaklar yapılmıştı. Şehirler büyük heykellerle süslenmeye başlamıştı Büyük tiyatrolarda eski Yunan tragedyaları oynanmaya başlamıştı. Öğrencisi Aristo Bu Dünyada güzelliğin kurallarını maddi olarak arar. Ona göre güzellik bir nesne üzerinde inceleme yapıldığında bazı belirtileri kendini gösterir. Bir eserde güzellik olması için simetri ve sınırlılık olmalıdır. Güzel olan şey parça ve bütünsel ilişkisiyle bir eser güzeldir.
Platınüs diğer bir Romalı düşünür ve felsefecide güzelliği metafizik ve psikolojik yönleriyle ele almaktadır. Ona göre madde ruhun suretidir.
354-430 yıllarında yaşayan ve sonradan Hristiyanlığı kabul eden Akrekins’na göre bütün sanatlarda hoşa giden şey orantıdır. Orantı ve uyum birlik aramalıdır. Görülen şeyler birliğe yöneldikleri için güzeldirler.
1770-1831 yıllarında yaşayan Hegel’e göre sanat bir idealdir. Ona göre sanat tabiatı taklit değildir.
T.Lipps adındaki bir düşünür de estetiği psikolojiye dayandırır. Ona göre estetik güzelliğin bilimidir. Bir obje kişi de özel bir duygu yaratabiliyorsa, uyandırıyorsa bu eser güzeldir. Estetik bu etkininin özünü tespit etmek, çözümlemek ve sınırlamak ister. Bu da psikolojik bir görevdir.
“Güzellik, estetik kelimelerinin irdelenmesinden sonra peki sanatçı kimdir?” gibi bir soru insanın aklına gelebilir. Sanatçı insandır. Ancak sanatçıyı diğer insanlardan ayıran çizgi; sanatçının duyma üstünlüğü ve objeyi algılama gücüne sahip olmasıdır. Sanatçının meydana getirdiği sanat eseri de çeşitli ögelerin kaynaşmasıyla biçimlenen duygu, düşünce, renk, çizgi ve ses bileşimi taşıyan eser demektir. İçerikten ziyade biçim ve biçimsel bakıştır. Sanatçının yaptığı, ortaya koyduğu eser diğer insanlarla karşılaşır. İşte bu eser bu karşılaştığı insanlarda haz yaratabiliyorsa o zaman estetik te ortaya çıkmış demektir. Bir eser karşısında örneğin bir resim karşısında seyreden insan günlük düşüncelerinden ve duygularından sıyrılıyorsa o insan da sanatseverdir.
İşte daha genel bir anlatımla ele alırsak eser yapan ve karşısında estetik duygusu ve hazzı uyandırabilen kimse de sanatçıdır. Artık eser ortaya konduktan sonra eserin taşıdığı çizgi, renk şekil parlaklık artık sanatçının ruh halinden çıkmış ve bizim önümüzde estetik bulmaya çalışmaktadır.
Sanatçı yaşamda nasıl yaşanması gerektiğini önümüze serer. Bazen bulunduğu toplumda muhalifte olabilir. O doğru neyse yazmak, çizmek ve müzik yapmak ister.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.