Ömer ERU
Öğretmenlik
Bir 24 Kasım daha geliyor…
Yazıma geçmişte yaşadığım bazı yaşadığım olayları anlatmakla başlamak istiyorum.
Ülkemizde yaşanan çalkantılı günlerde üniversitede okurken okulumuz uzun süre kapalı kalmıştı. Mahallemizde Vasıf Çınar adıyla mezun olduğum bir ilkokul vardı. Okul müdürü arkadaşımdı. Bana birinci sınıfları okutabilir misin deyince kabul ettim. O sıra nişanlıydım ben ve nişanlım birinci sınıfları okutmaya başladık.
Derslere girdiğim ilk günler küçük öğrencilerim benden korkuyorlardı. Ben sınıfa girince hiç kıpırdamadan ve konuşmadan arkalarına yaslanarak oturuyorlardı. Ağlayanlar vardı. Neden ağlıyorsunuz dediğimde korkuyorum, silgimi kaybettim, kalemim kayboldu, dersimi yapamadım gibi cevaplar veriyorlardı. Ben normal şekilde derslere devam ediyordum ama çocukların tedirgin olmalarının önüne geçemedim. Teneffüste yan sınıfta yaşlı ve tecrübeli bir bayan öğretmen vardı. Ona benim sınıfta bir ders süresince girmesini rica ettim. Bayan öğretmen ders yaparken ben de onun ders işlemesini izledim. Öğrenciler o korkularını üzerlerinden attılar. Bayan öğretmenle hemen konuşmaya, parmaklarını kaldırmaya başladılar.. Bayan öğretmen iyi bir eğitimciydi. Ders sonunda kendisine teşekkür ettim. Bana masanızda kalem silgi ve kalemtıraş hazır edin. Bunlar çok küçük eşyalarını kaybedince de hemen ağlamaya başlarlar dedi. Devamlı ders yaptırmayın ara sıra resim ve müzik yaptırın dedi. İşte o gün öğretmenliğin bir usta işi olduğunu ve eğitimde çocuk psikolojisini çok iyi bildiklerini öğrendim. Öğretmen belli meslek okulundan mezun olmalıdır. Maaşları yüksek olmalıdır. Onlar kira, fatura ve borç düşünmemelidirler.
Çalıştığım ilçelerde de lise ve ortaokullarda boş geçen derslere girdim. Ücret verdikleri zaman sınıflarda yoksul öğrencilerin ihtiyaçlarına harcadım. Uludere’de yatılı bölge okuluna giden iki öğrencinin masraflarını karşıladım. İlçede açtığım markettin tüm gelirini köylerde okuyan öğrencilerin giyeceklerine ve kırtasiye masraflarına harcadım. Bursa Yenişehir’de bir köyde ağaç dikim töreni vardı. Bir kız öğrenci yanıma geldi ağlıyordu. Nedenini sordum. “Babam kalça çıkığımdan topallıyor diye beni ortaokula göndermiyor” dedi. Babasını çağırdım. Masrafını burada olduğum sürece ben karşılayacağım dedim. Baba razı oldu.
O kızın sevinçten ağlamasını hala unutamam. Hanımla elbisesini aldık çanta ve kitaplarını aldık. Kız ben ilçeden ayrılmadan ortaokulu bitirmişti,. Sonradan liseye başladığını öğrendim..
Mustafa Kemal Atatürk Millet Mektepleri başöğretmenliğini kabul edince, bu günün anısına 24 Kasım günü öğretmenler günü olarak kabul edilmiştir. 24 Kasım 1981 yılından itibaren de bu tarihte ülkenin her tarafında öğretmenler günü etkinlikleri yapılmaya başlanmıştır. O gün çelenkler konulmakta öğretmenlik mesleğini övücü konuşmalar ve demeçler verilmektedir.
Öğretmenlik mesleği gerçekten kutsal ve övünülecek bir meslektir. Bir de onun sosyal ve ekonomik durumunu yukarılara çekebilsek daha özenilir bir meslek olacaktır. Onların yetiştireceği yeni nesiller de daha donanımlı ve yeni Dünya yaşamına daha uyumlu olacaktır.
Atatürk ''Muallimler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem insanlarıdır. Ve öğretmen yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" demek suretiyle öğretmenlerin tarihi sorumluluklarını ve gidecekleri hedefleri göstermiştir. ''Fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştirmek'' sözü ile de görevlerinin ne kadar geniş kapsamlı olduğuna işaret etmiştir. Yine o ''Sizler öğrencilerinize bilimsel düşüncenin, teknolojik gelişmenin yolunu göstereceksiniz, irfan yuvalarının liderleri sizlersiniz'' demiştir. Demek ki Atatürk öğretmenleri Türk milletinin geleceğini teslim ettiği, milletin elini tutan bir meşale ve eğitimin irfan ordusunun isimsiz neferi olarak görüyordu. Bu ordu ki yenilgi nedir bilmeden, durmadan zaferler kazanmak zorundadır.
Peki, bu zafer nasıl kazanılacaktı? Zafer vatanını, milletini Atatürk ilkeleri ile yoğrulmuş, edindiği bu değerler için gerektiğinde canını bile vermekten çekinmeyen, yarınlara bilimsel düşünce ile emin ve hızlı adımlarla yürüyen bir toplum yaratmakla kazanılmış olacaktı.
Öğretmenler ruhunda vatanın en ücra köşesindeki karanlığı aydınlatmak aşkı ve azmi ile yola çıkan ideal insanlardır. Onların en sıcak yuvası okullarıdır. Sınıflarıdır. En sevgili varlıkları öğrencileridir. En vefalı dostları kitaplarıdır. Yoları ışık yoludur. Gerçek yoludur. Yoklukları göğüslemek ve fedakarlık yoludur.. Ama en kutsal ve özlenen yoldur. Geleceğimiz ve göz bebeğimiz olan çocuklarımızı ve gençlerimizi onların şefkatli kollarına bırakırız. Onları çocuklarımızı ve gençlerimizi vatan, millet, bayrak aşkı, birlik ve beraberlik düşünceleri ile yetiştirmelerinden de hiç tereddüt duymayız.
Öğretmenlerin bir anıtının yapılmasına da ihtiyaçları yoktur; çünkü onlar kuşaktan kuşağa büyüyerek devleşen anıtlardır. Yıllar içinde kendileri bir mum gibi eriseler de devamlı olarak etraflarına ışık saçmaya devam ederler. En güzel gençlik yılları eğitim ve öğretim için gelip geçer. Ama onlar yaşamı öğretenlerdir. Bağırlarındaki filizi büyüten topraklardır. Sudur, havadır. Saçları aklaşsa da, yıllar geçse de hep genç kalırlar; çünkü çevreleri hep gençlik iksiridir.
Anadolu’nun ıssız, yolsuz yollarında yürüseler de aman vermeyen dağ yamaçlarına sokulmuş köylerde yaşasalar da bazen gaz lambalarının aydınlattığı lojmanlarında sabahlasalar da aşınmazlar ve güçleri tükenmez. O kalplerindeki uygarlığa yürüme ateşi ile dimdik ayakta durmasını bilirler.
Öğretmenleri her sabah bekleyen, sınıfları dolduran cıvıl cıvıl, buram buram kokan çiçekleri vardır. Bunlar Alilerdir, bunlar Ayşelerdir, bunlar Zeyneplerdir. Bunların parıltılı gözleri her zahmete değecek kadar kutsaldır. Onlar insanlık ideallerini, kardeşliğin kıymetini vatan, millet bayrak aşkını hep öğretmenlerinden öğrenirler. Başöğretmen Atatürk'ün ilke ve devrimlerini de hep öğretmenlerinden öğrenirler.
Öğretmenler ellerine bulaşan tebeşirin beyaz rengi gibi saçları ağarıncaya kadar geleceğin toplumları arasında en yüksek uygarlık kalesinin Atatürk'ün gösterdiği burcuna bayrağı dikinceye kadar yollarında yürümekte yavaşlamayacaklardır. Onlar yılgınlık nedir bilmeyeceklerdir. Mesleğe girerken yaptıkları yeminlerini unutmayacaklardır. İşte o zaman göreceklerdir ki; yurdun her tarafından doktorlar, mühendisler, öğretmenler, mimarlar, askerler ve daha sayamayacağımız meslek mensupları onlara birer sevgi ve minnet çiçeklerinden oluşan buketlerini sunacaklardır. İşte bu başka meslekleri de olmayan, en büyük coşku, sevinç gözyaşlarını nehire dönüştüren çok büyük bir olaydır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.