Ömer ERU
Ne oldu bize!
Son üç dört aydır tüm insanlar bir çizgide hizaya geldiler. Artık romantizm yok. Tüm Dünya bir anda beyaz sayfaya döndü. Renkler kayboldu. Seyahatler, lüks araç tutkunluğu, katlar yatlar, insanların gözüne görünmez oldu. Seyahat değil sokağa çıkabilmek neredeyse hayal oldu. Evde kal evde kal çığırışları bizleri evde kalmaya zorunlu kıldı Çünkü korona hazretleri öyle istiyor. Evden burnunu çıkarırsan seni yok edeceğim diyerek kılıcını tepemizin üzerinde sallamakta.
İnsan düşünüyor da sanki doğa bizden intikam almaya başladı. Bu intikamını cinsiyet din, mezhep, fakir, zengin ayrımı gözetmeden alıyor. Doğa beni şimdiye kadar çok hor kullandınız artık bu işin sonu geldi. Şimdi ben sizden intikam alacağım diye bağırıyor. Bundan sonraki hayatınızda beni eskisi kadar üzemeyeceksiniz, eğer üzerseniz yine hayatı size berbat ederim diyor. Artık öpüşmeyin, kucaklaşmayın, birbirinizle toka yapmayın. Aranıza iki metre mesafe olsun diyor. Bir araya gelip sohbet etmeyin hele misafirliğe gitmeyi, yemeğe gitmeyi, yemeğe davet etmeyi hiç düşünmeyin diyor.
Haklı değil mi? Havayı kirlettik, sularımızı kirlettik, coğrafyamızın şeklini değiştirdik. Oksijeni yok etik, ağaçları ve ormanları hoyratça kestik. İnternette 2070 e mektup diye bir program gördüm. Programda suyun ne kadar önemli olduğu anlatılıyordu. '2070 yılına kadar suların çok azalacağını, insanların susuzluktan mutasyona uğrayacaklarını, artık bahçe sulamanın yapılamayacağını, araçlarımızı yıkayamayacağımızı memurların aylıklarını su miktarıyla alacaklarını, subaşlarını askerlerin silahlarıyla koruyacağını ülkeler arasında su savaşlarının başlayacağını, torunlarımızın eskiden su kullanmamızı anlattığımızda bize inanmayacaklarını uzun uzun anlatıyordu.
Çalışırken çevreye dikkat çekmek için okullarda bu videonun gösterilmesini sağlamıştım.
Çalıştığım sürede ağaç dikimine çok önem erdim. Her fırsatta ağaç diktirdim. Trabzon Arsin ve Adana Yumurtalık ilçelerinde deniz dibini hoyratça tarayan kaçakçılarla durmadan mücadele yaptım. Gittiğim ilçelerde çevre kirliliği ile mücadele komisyonları kurarak çevreyi kirletenlerle amansız mücadele yaptım. Çevre Bakanlığının dikkatini çekerek Bakanlıkça çevre beratı ile ödüllendirildim. Aralıksız ağaç dikimine verdiğim önem nedeniyle ölünceye kadar gönüllü çevre vakfı üyeliğine kabul edildim. Bu konuda Kızılderililerin bir sözünü ilke edindim. Kızılderililer doğa bize torunlarımızdan kalan miras derler. Bununla bizden sonraki nesillere temiz bir çevre bırakmanın önemini vurgularlar.
Bazı konularda kendimizle ve geleneklerimizle guru duyduğumuz noktalarda var. Evimize misafir geldiğinde kolonya dökmek bizde adettir. O nedenle evlerimizde kolonya kullanmak eskiden beri vazgeçilmez bir husustur Düne kadar ulaşım araçlarında da yolculara kolonya tutulurdu.
Dinimizde daima temiz olmayı ve temizlenmeyi emir buyurmaktadır.
Ülkemizde 11 Martta ilk pozitif hasta vakası görüldü. 17 Martta da ilk virüs ölümü oldu. Şu anda ülkemiz ölümde Dünya ülkeleri sıralamasında 11. sırada bulunmaktadır. Ancak bu virüs salgını her ülkede ayrı seyrediyor. Oranlar her an değişebiliyor. Hava raporu gibi her gün Sağlık Bakanımızın hastalıkla ilgili vereceği haberleri gözlüyoruz. Alınan tedbirlerle hastalık vaka sayısı ve giderek ölüm sayıları azalacaktır. Ancak alınan bunca tedbirlere rağmen toplumumuz hala gerekli şekilde bir bilinç sahibi değil. Zabıta kuvvetlerinin ve bilim adamlarının bunca uyarılarına rağmen kurallara uymamayı hala kahramanlık sananlar var. Bu işin şakası yok. Virüs her an her yerde bulaşabilir. Tek yapacağımız biraz sabır ve tedbirli olmak. Her ülke insanlarını bu beladan kurtarmak için tüm bilim adamlarıyla ve zaman mevhumunu tanımadan laboratuvarlarda sabahlamaktalar. Dünya Sağlık Örgütü bile işin altından kalkamayınca Dünya çapında salgın denen pandemim ilan etti. Dünya 2003 yılında çıkan sars salgınını, 2009nyılında çıkan domuz gribini bile arar oldu. Çünkü son gelen virüs çok acımasız.
Bu konuda ABD suçu Çin'e atmakta Çin de ABD’ye atmakta. Çeşitli komplo teorileri ortada dolaşmakta. Bazı çevreler hayvanlardan geçtiğine bazı çevreler insanlar tarafından labatuvarlarda oluşturulduğunu ileri sürmekteler. Ne olursa olsun artık virüs er an yanı başımızda ve her an bizi ölümle buluşturmakta.
Bu alanda toplumsal psikoloji çok önemli. Dünyamız artık bir köy haline geldi. Çok hızlı gelişen bilim teknolojisi ile her insan Dünyanın başka bir yerinde olan bir olayı saniyeler içinde haber alabilmektedir. Anında paniğe kapılarak Olmadık saçmalıklara gidebilmektedirler. Ülkemizde her türlü açıklama ve ikaza rağmen sanki hastalık yokmuş gibi insanların çarşılara ve marketlere kural tanımadan oluşması böyledir. Bu nedenle soğukkanlı olmak ve korkuya kapılmadan tedbir alarak yaşantımıza devam etmek yapacağımız en akıllı iş olacaktır. Bilim adamlarımız dilerim en kısa sürede hastalığın ilacını bulurlar ya da hastalığın hızını kesecek çareler bulurlar. Yeniden sağlıklı günlere kavuşuruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.