Mehmet EROĞLU
Muharrem İnce’nin halleri
Sayın okurlar CHP yıllarca doğurgan bir parti olmuştur. Geçmişte ve şimdi bazı partiler hep CHP’den çıkmıştır. CHP’den bir beklentisi ve çıkarı olanlar umduğunu bulamayınca partiye veya genel başkana veryansın ederek ya partiye zarar veriyor ya da çekip gidiyor.
Muharrem İnce Cumhurbaşkanlığına aday oldu. Ülkemdeki bütün demokratlar veya demokrasiye inananlar İnce’ye oy verdi. İyi partililer HDP’liler ve başta demokrasiyi özümsemiş bütün yurtseverler oylarını Muharrem İnce’ye verdiler. Sayın İnce bu verilen oyları kendi şahsına verildiğini sanıyor. İnce’ye verilen bu oyların çoğu tepki oyları.
Sayın İnce Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Sayın Kılıçtaroğlu ile bir yemekte birlikte oluyorlar. Basının yazdığına göre İnce Sayın Kılıçtaroğlu’na “sen genel başkanlıktan çekil ben genel başkan olacağım” diyor. Eğer bu doğru ise buna haddini aşmak demezler mi?
Bana göre Sayın ince içi boş bir tenekeye benziyor. Dıştan bir iki yaldızlı söz söylemekle kendini bulunmaz bursa kumaşı sananlardan biri. Belediye başkanlarına kızıyor. Neden kızdığını da açıkça söylemiyor. Belediye başkanlarımı senin Cumhurbaşkanı olmanı mı engelledi? Sen Aydın’a geldin Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu en iyi şekilde seni karşılayıp, en iyi hizmeti verdi. Hatta seninle birlikte Aydın Zeybeği oynadı. Şimdi ülkenin zor ve dar zamanında çıkıp hiç olmayacak şekilde partiyi suçla.
Sayın İnce diyor ki; “beni tekrar Cumhurbaşkanı adayı gösterin, yoksa…” diye aba altından sopa gösteriyor. Ben CHP’de yetkili biri olsam Sayın İnce’yi partide bir saniye tutmam. Hemen disipline verir partiden , ihraç ederdim. Bu gibilerden partiye ve ülkeye fayda gelmez.
Değerli okurlar kıvırtma parası diye bir yazı yazmıştım. Bu yazımı da Aydınımıza gelen o zaman AKP milletvekili olan Haluk Özdalga’nın konuşmasını dinledikten sonra yazmıştım.
Verdiği konferans da aynen şöyle diyordu. “Ben bu CHP ve solcuları çok iyi tanıyorum çünkü ben onların içinden geldim. Bunların bu ülkeye ve millete verecekleri hiçbir şey yok” diye başlayıp CHP’ye yüklendikçe yüklendi.
Haluk Özdalga rahmetli Ecevit DSP’yi kurarken şu anda ismini hatırlayamadığım bir Konya milletvekili ve Haluk Özdalga vardı. O zaman ateşli bir Ecevitçi olan Haluk Özdalga verdiği demeçte “Partiler tarlada kurulur fabrikada çalışan işçilerle kurulur. Yoksa otel lobilerinde kurulan partilerden bu ülkeye hayır gelmez” diyordu.
Sonra tarlada fabrikalarda kurulur diyen bu şahıs DSP milletvekili oldu. Bu çok bilen sözde solcu olan Sayın Milletvekilimiz DSP’yi beğenmedi, CHP’ye geçti. Bir Dönemde CHP milletvekili oldu. Özdalga CHP’yi de beğenmedi, kapağı AKP’ye attı. İşte AKP milletvekili iken Aydınımızda yukarda anlattığım demeçleri verdi. AKP neferi ve hizmetkârı gibi çalıştı.
Bir diğer yurt ve millet sevdalısı da Ertuğrul Günay’dı. Bu değerli kıvırtanda daha önce CHP milletvekili ve CHP genel sekreterliğine kadar yükselen önemli biri idi. Bu kıvırtanda kapağı AKP’ye attı. Kendi açısından da iyi oldu. Kıvırttırmanın mükâfatını gördü. Hemen Kültür ve Turizm Bakanı oldu.
Ama AKP yetkililerin karşısında hazırolda duran bu sözde iki kıymetli insan arkalarına bakılmadan AKP’den kovuldular. Veya istedikleri ilgiyi göremeyince ayrılmak zorunda kaldılar.
Değerli okurlar inanın antik dönemlerde bile bu kadar kıvırtan görmedim, duymadım, okumadım. Ne diyelim her şey sahibine göredir.
Erzurum’da Kültür ve turizm il müdürü iken bir arkadaşım bana geçmişte yaşanmış bir hikâye anlattı. Hikâyenin konusu şu:
Çok eski bir zamanda etkili ve yetkili bir şahıs Erzurum’a Vali olarak atanır. Tabi bütün yetkiler kendisinde olduğundan şehirde büyük bir imar işlerine başlar. Her yeri yıkar yol ve imara açacağım diye fakir, fukaranın evleri başlarına yıkılır. Buna isyan eden halk çaresizlik içinde şehrin ileri gelen birisinin yanına vararak dertlerini anlatırlar. Ağlar ve sızlanırlar. Şehrin önde gelen kişisi sorar. Bu yetkilinin ağzı var mı? Varsa merak etmeyin ben bunu hallederim.
Bunun üzerine şehrin ileri gelen kişisi o çok yetkili ve etkili olan zatı ziyarete gider. Kendini tanıtıp hoş beşten sonra yetkiliye sorar.
“Efendim ben şu mahallede oturuyorum acaba benim meskenden de yol geçiyor mu? ”
Yetkili şehrin planını çıkarıp inceledikten sonra “Evet sizin meskene de uğruyor, ”der. Şehrin ileri geleni de “Efendim benim evin oraya gelince acaba şöyle kıvırttırsak olmaz mı”, diyerek yetkilinin masasına bir kese altın bırakır. Yetkili hemen bu bir kese altını alır masasını gözüne atar. Şehrin ileri gelenine de “Tamam merak etme hallederiz”, der.
Yetkili ve etkili akşam olur bir kese altını alır eve gider. Makamda sayamadığı altını evde saymaya başlar. Bu arada evin hanımı yanına gelir sorar. “Bey bu saydığın ne parası ”der. Yetkilide çok enteresan bir cevap verir. “Hanım bu para kıvırttırma parası.”
İşte bizde de bunlar gibi kıvırtanlar çok değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.