Milliyetçi ve vatansever olmak!

Demokrasi mücadelesiyle geçen yüz yılı geride bıraktık.

İstediğimiz noktada olamasak ta bu yüzyıla, çok şeyler sığdırabildik.

Demokrasi adına en iyi ve en çok yaptığımız iş nedir diye bir soru sorulsa; şüphesiz ki seçimler derim.

Oy tercihleri, sayım ve sonuçlarının açıklanması (açık oy-gizli tasnif ve münferit olaylar dışında) büyük bir olgunluk içinde geçti/geçiyor…

Yakaladığımız bu siyasi olgunluk sayesindedir ki geleceğe umutla bakıyoruz.

1 metrelik tercih pusulası üzerinde, 34 siyasi görüşün bulunduğu bölünmüşlük ile yapılan son seçim olmasını istemek, hepimizin hakkıdır.

Bu bize yakışmıyor.

Seçmen, yapmış olduğu tercihlerle bu oluşumları kabul etmemiştir.

Her siyasi parti veya görüş, tek başına iktidar olup programını uygulamak ister ama olmuyorsa da uzlaşmayı aralamalıyız.

Kazanan ve kaybedenlerin yaptığı açıklamalar, demokrasimizin geleceği için çok değerlidir.

Kabullenmişlik, bundan daha güzel gösterilemezdi.

Kesintiye uğratmadan daha ileriye taşımak, gelişmişliğimizin de göstergesi olacaktır.

Geçtiğimiz hafta yapılan yerel seçimler, sonuçları itibariyle ülkemizin geleceği için yeni mesajlar vermiştir. Seçmenin bir bölümü, 10 ay önce yapılan genel seçimlerdeki tutumunu değiştirmiş, özellikle de AKP’ye dikkatli olma mesajı vermiştir.

22 yıllık AKP iktidarında elbette ki yapılan çok iyi işler var. Salt, işin bu tarafına bakanlar olduğu gibi seçmene uymayan tarafları olduğu için de sandığa gitmeyenler, bilerek geçersiz oy kullananlar ve tercih değiştirenler oldu.

Nedenlerini anketçiler, siyasetçiler, gazeteciler televizyonlarda…

Sizin de bir fikriniz vardır.

Bana göre:

Bize özgü başkanlık sisteminin getirdiği kuvvetler ayrılığı ilkelerinin ortadan kalkmasıyla, devletin denetlenebilir olmaktan çıkarılması.

Hukuk ve adalete olan güvenin azaldığı bir dönemde, yüksek yargı kararlarına uyulmaması sonucu ortaya çıkan belirsizlik;

Geri ödemeleri çok pahalı olan yap-işlet-devret modelli kara delikler.

Bitmeyen özelleştirmeler…

33 şeker fabrikası bulunan ülke, 550 bin ton şeker ithal etmiş;

Ek MTV vergisine çok öfke vardı.

Toplumda oluşan umutsuzluk ve gelecek kaygısı, yaşayan genç nüfusun ülkeden kaçması, iyi yetişmiş insan gücünün yurt dışına gönderilmeye teşvik edilmesi,

Hudutların bir türlü kontrol edilemediği bir ülke görüntüsü!

2011’de başlayan Suriye müdahalesi ile birlikte ülkemiz, sığınmacı istilasına uğradı. Zaten yetersiz olan kaynakların, gelen sığınmacılara aktarılması ile birlikte Suriye’de kaybedilen 170 milyar dolar para…

Salgın ile mücadele kapsamında iki yıl kadar süren kapanma ve beraberinde gelen ekonomik kayıpları telafi edemeden, yaşadığımız deprem ve yıkıcı sonuçları;

Amerikalıların baskısı ile son bir aydır bankaların, Rusya ile işlemlerini dondurması sonucu, reel sektörün zora girmesi!

Hukuk işlemediği için gelmeyen yabancı yatırımcı, kronik hale gelmiş yüksek enflasyon, iflas etmek üzere olan ekonomik yapı nedeniyle gelir dengelerinin bozulması, ne verilse yetmeyen bir mekanizma içinde kıvranan insanların geçim sıkıntıları, aile yapısının bozulması, önlenemeyen yolsuzluklar.

Kibir ve bozulmanın en büyük göstergesi olarak hafızalarda kalan, Meclis kürsüsünde kalp krizi geçiren ve vefat eden bir vekil için söylenen sözler…

Böylesine bir atmosferde yapılan yerel seçimlerde; siyasi yelpazedeki birçok parti ve üyeleri, tepki koymak için inanç, düşünce ve ideolojilerini bir kenara bırakarak iş birliği yapabildiler.

Eksik olanı tamamla, cezayı da kes;

CHP’nin, DEM Parti ile iş birliği yaptığı biliniyor. Partisi aday çıkardığı halde İyi Partili seçmenin bir bölümü, YRP’nin tamamı da o ittifaka destek verebilmiştir. Siyaset sosyolojisinin literatüründe böyle bir ittifak çok rastlanmaz ama Neo Liberalizmin dayattığı faydacılık anlayışı, dün birbirlerini reddeden kesimleri, menfaat ekseni etrafında buluşturmuştur.

Kürt siyasetinin sembol isimlerinden Ahmet Türk, seçimlere üç hafta kala yapmış olduğu açıklamada, sözde "Kürt sorununu CHP çözemez, bu konuyu çözerse Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan çözer" demişti!

Yapılan açıklamanın iki hedefi olmalıydı.

Birincisi, AKP’nin Kürtlerle iş birliği yapacağı kanaati oluşturarak AKP’ye oy kaybettirmek.

İkincisi de bu konunun çözümünü gerçekten AKP sağlayabilir diyerek bizi muhatap alın demiş olmalıydı.

Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, bu topa girmedi ve seçimi kaybetme pahasına DEM’i, CHP ile iş birliğine zorladı.

Sonuç:

Hayat devam ediyor.

Siyasette öyle;

2010’da Rahmetli Deniz Baykal ile başlayan Kemalist ve Ulusalcılık akımının CHP’deki tasfiyesi tamamlanmıştır.

Dikensiz gül görünümündeki yeni CHP, Kürtler için kurulmuş olan İkinci cumhuriyetçilik akımının direksiyonuna geçirilmiştir.

Milli devletin teminatı olan Anayasamızın değişmez 4 maddesinin değişmesini talep eden bölücü PKK’ya, siyasi tavizler vermek için hiçbir şeyden kaçınmayacaklarını, verdikleri ve gönderdikleri selam ve yaptıkları iş birlikleri ile göstermişlerdir.

Bu organizasyon kalıcıdır.

Sementa, sihirli demokratikleşme sopasını sallıyor, Kürtlere özerklik, bir daha sallıyor federasyon, bir daha sallıyor Barzani ile konfederasyon ve bir cuma sabahı erken uyananlar diyecekler ki biz ayrıldık ve bağımsız devlet olduk!

Hedef budur. Mevcut güçleriyle bunu başaramayacaklarını biliyorlar. Değişen jeopolitik dengelere göre hareket ettirileceklerine şüpheniz olmasın.

Bu Cumhuriyeti CHP kurmadı. CHP, kurulan cumhuriyetin işleticisi olmuştur. Bu cumhuriyeti kuranlar, Atatürk’ün önderliğinde; Osmanlı İmparatorluğunda da görev almış, savaşan neslin milliyetçi, vatansever asker ve sivil unsurlarıdır. Müdafaa-i Hukuk temelinde, Milletin katılımı ve desteği ile emperyalizme karşı savaş verilerek kurulmuş bir Cumhuriyetimiz var!

Bu Cumhuriyeti koruyacak ve varlığını sürdürecek olanlar, kurucu iradede olduğu gibi yine milliyetçi, vatanseverlerdir.

CHP, DEM, YRP, TİP eksenli oluşan yeni demokratikleşme ittifakının karşısında, üniter devletin korunması ve devamından yana olanların oluşturacağı bir blok olmalıdır.

Bunu, cepheleşelim anlamında söylemiyorum.

Bu anlamda, AKP eliyle Suriye’de gösterdiğimiz zafiyet, MHP’nin Beka meselesini zamanında ve yerinde okumasıyla dengelenmiştir.

Ukrayna bağlantılı Ermenistan’daki gelişmeler, bizi ve Azerbaycan’ı da çok yakından ilgilendiriyor. Suriye’deki bilek güreşinden de ayrı düşünmemeliyiz.

Dedeağaç’taki 4 bin tank…

Tehlike çok büyük!

Kuruluş günlerindeki düşüncelerin günümüz temsilcisi Milliyetçiler, potansiyel gücün farkına vararak bölünmüşlükten kurtulmalıdır.

Aralarındaki görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak, ama, lakin ve fakat demeden anlaşmak için masaya oturduklarında elde edilecek rakam, yüzde 30’dan fazla olacaktır.

Başka parti ve oluşumlara katkı yapana kadar, ülkeyi yönetmek neden düşünülmez.

Ya da yüzde 30’luk halk gücü ile büyük koalisyon kurmanın kime, ne zararı olabilir.

Aranızda her ne olduysa, kim ne söylediyse bunları bir kenara bırakmanın günü gelmiştir. Görüş farklılıklarını en aza indirip herkes bulunduğu pozisyondan bir adım geri çekilerek uzlaşı aranmalıdır.

Başka Türkiye yok!

Cumhuriyet ile hesabı olanlar bir araya gelebiliyorken bu dağınıklık ile vatana hizmet veremezsiniz.

Sun Tzu şöyle demiş:

Notalar beşi geçmez, ama beş notanın bileşimleri hiç duyulmadık melodiler yaratır. Renkler beşi geçmez, ama beş rengin bileşimleri hiç görülmedik renkler yaratır. Tatlar beşi geçmez, ama tadın bileşimleri tadılmadık tatlar yaratır!

NOT:

Geleneksel Çin müziğinde hala kullanılan pentatonik dizi do üzerinden de-sol-re-la-mi notalarından oluşur.

İyi bayramlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum