Küçük köyden büyük ders

Bizim öğrenciliğimizde, her yıl Aralık ayında coşkuyla kutlanan Yerli Malı Haftası, Türk toplumunun üretime ve tasarrufa verdiği önemi yansıtan bir simgeydi. Sınıfta duyduğumuz maniler, birer öğüt, birer hatırlatma niteliğindeydi: “Yerli yemış, yerli mal, ne alırsan yerli al” ya da “Ben Aydın yemişiyim, damakların tadıyım, yiyin beni bol bol, ben meyvelerin şahıyım” gibi anlamlı sözler, yerli ürünlerin değerini her yaştan öğrenciye anlatırdı.

Sınıflarda, ülkemizde yetişen meyve ve sebzelerin çeşitliliği üzerinde durulur, tarımın değeri vurgulanırdı. Her öğrenci, adeta Türk tarımının bir elçisiydi. Portakal, üzüm, incir, fındık, elma... Her bir ürün, toprağın ve emeğin birer simgesiydi. Öğretmenler, sınıflarda sadece meyve yemenin değil, yerli malı kullanmanın ve ülke ekonomisine katkı sağlamanın önemini anlatır; öğrencilerin evlerinden getirdiği ürünlerle kurulan ortak sofralar bir dayanışma tablosu sunardı.

Yerli Malı Haftası, aynı zamanda “kalkınma” ve “millî ekonomi” bilincinin perçinlendiği bir zaman dilimiydi. Türkiye’nin “dünyada kendine yeten yedi ülkeden biri” olması, o dönemlerde ülkenin geleceği hakkında umutları besler, herkese gurur verirdi. Özellikle Nazilli’deki Sümerbank,hem üretimin önemini vurgular hem de yerli üretimin kalkınmadaki yerine dikkat çekerdi.

Ayakkabılar tamir ettirilir, elbiseler yama yapılarak kullanılırdı. Tutumlu olmak, israfı önlemek ve yerli malı kullanmanın gerekliliği, Yerli Malı Haftası'nın vazgeçilmez öğelerindendi. Her şeyin “yerli” olması gerektiği sürekli hatırlatılır, ülkenin her köşesindeki üreticiye saygı duymanın önemi vurgulanırdı.

Ne yazık ki zamanla bu gelenekler unutulmaya yüz tuttu. Yerli Malı Haftası, sadece bir hatıra olarak kaldı. O dönemin ekonomik şartları ve toplumsal değerleri, yerini yabancı hayranlığına bıraktı. Ancak geçmişin bu özlemleri yeniden hatırlanmayı ve yeniden konuşulmayı hak ediyor. Yerli Malı Haftası, sadece tarihte kalmış bir kutlama değil; bugün de yeniden canlandırılabilecek bir meseledir. Unutulmamalıdır ki kalkınma, dışa bağımlı olmakla değil, yerli üretime sahip çıkmakla mümkün olur.

Bu anlamda, Nazilli’nin kırsal Yaylapınar Mahallesi’nde düzenlenen Yerli Malı Haftası etkinliği, bir köy okulunun gücünü, topluma katkısını ve çocukların hayallerindeki büyüklüğü bir kez daha gösterdi bizlere…

Yaylapınar İhsan İzgi İlk ve Ortaokulu’nun küçük öğrencileri, yerli üretim bilincini vurgulayan bu anlamlı programla katılımcılara sadece nostaljik bir yolculuk sunmadı; aynı zamanda önemli bir farkındalık kazandırdı ve bu yazıya ilham oldu.

Nazilli Kaymakamı Huriye Küpeli Kan’ın konuşmasında altını çizdiği gibi, yerli malı üretimi ve tüketimi ülkemizin geleceği için bir anahtar niteliğinde. Ancak bu sadece devlet politikalarıyla değil, bireylerin bilinçlenmesiyle mümkün olacak bir dönüşüm. Bu noktada, çocuklarımızın eğitimi ve farkındalığı en güçlü başlangıç noktasıdır.

Yaylapınar’daki bu etkinlik bir kez daha gösterdi ki, büyük başarılar sadece büyük şehirlerden değil, küçük köylerden de doğabilir. Bu küçük köy, Yerli Malı Haftası’nda hepimize büyük bir ders verdi: Kendi değerlerimize sahip çıkarsak, geleceğimiz çok daha parlak olacak.

"Marifet iltifata tabidir" der atalarımız. Bu anlamlı etkinliğe destek veren Nazilli Kaymakamı Huriye Küpeli Kan’a ve emeği geçen herkese binlerce teşekkürler...

Sevgiyle kalın!

“Köy okulundan anlamlı Yerli Malı Haftası etkinliği” haberi için lütfen tıklayınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.