Metin AKOĞLU
“Köksüz ağacın gölgesi olmaz!”
Ankaralı saygın iş insanı Sayın Ferhat Selamoğlu’nun, Türk, Türklük ve Türk dünyasına yönelik olarak karşılıksız yaptığı ve yapmakta olduğu çalışmalar, yurt içi ve yurt dışında taktirle izlenmektedir!
Son on yıldır olduğu gibi bu sene de hazırlamış oldukları geleneksel takvim çalışmasında, “Hayat Ağacı” mottosuyla Türklüğe değer kattıkları gibi asıl amacın, Atatürk’ün izlediği politika ve düşüncelerinin daha iyi anlaşılmasına vurgu yapılıyor olmasıdır.
Özenle hazırlanmış bu çalışmayı okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Sayın Selamoğlu şöyle diyor:
“Hayat ağacı, binlerce yıllık Türk tarihinde kutsal bir yere sahiptir.
Hayat kutsaldır.
Ağaç kutsaldır.
Hayatın başlangıcıdır.
Savurganlığın ve umursamazlığın zirvesinde olan günümüz Dünya’sında bir şeyleri düzeltmenin sırrı ve tek akılcı yolu Hayat Ağacı’nı anlayabilmektir!
Köksüz ağacın gölgesi olmaz.”
“Görenlere kısacık göstermeler yeter, üst tarafını kendileri bulabilirler.” Titus Lukretius (M.Ö 95- MÖ 55)
Bu yıl yapılan çalışmada:
“A- Anadolu’nun kadim halkları Hattiler, Pelasglar, Urartular, Luviler olup Ön-Türk kökenli topluluklardır. Anadolu’nun dört bir yanındaki kaya resimleri ile Saymalıtaş- Kırgızistan’daki kaya resimlerinin bire bir aynı oluşu, bilhassa Çatalhöyük’teki arkeolojik bulgular en önemlisi de dünyanın eşi benzeri olmadığında hemfikir olduğu dil birliği, Eklemeli Dil’dir (Aggliutinal yapıda dil).
B- Anadolu, Uygarlığın beşiği olurken, Anadolu’nun bir parçası olan Mezopotamya’daki bir Ön-Türk toplumu olan Sümerler de ilimde birçok ilke imza atıyorlardı. Türkmenistan Taşkent’in yakınlarındaki Anav kültürünün (MÖ. 9000-3000) bir devamı olan Sümerlerin dili de Türkçemiz gibi Eklemeli Dildir. Gramer uyuşmasının dışında, şu anda Türkçemizde iki yüz yirmi kelime Sümerce ile aynıdır, sadece kelimeler değil “gramer” de aynıdır.
C- Batının övünç kaynağı Roma İmparatorluğunu Etrüskler ’in kurduğunu (Akademisyenlerin görüşü: İtalya’nın yerli halklarının kültürünün böyle bir organizasyona yeterli olmadığıdır.) ve Toskana bölgesinde Rönesansı yarattıklarını ve onların da Ön-Türk kökenli olduğu: Roma’da parlak devri yaratan Etrüskler, Latinlerin Roma’yı zapt edip soykırıma uğratıldıktan sonra, yeni idarenin sistemli baskı uygulamaları ile tarih sahnesinden çekildiler. Yeni oluşum onlarla ilgili her izi silmeye çalıştı.
Batının bilinmeyen bir dil dediği Etrüskçe’yi Kazım Mirşan, Türk grameri ile çözmüştür (İtalyan akademisyenlerince de kabul görüyor).
Sezar, “ben Truvalıyım” diyor. Yani kökeninin Anadolu olduğunu söylüyor.
Truvalılar kim, Anadolu’nun, Ön-Türk olan, kadim halklarından ve Hattilerle aynı dili konuşuyor.
Yani Etrüskler de Ön-Türk dili olan Anadolu dili ile konuşuyor.
Etrüskler de atalarının “kurt olduğu “Türk efsanesi ile aynı efsaneyi sahipleniyorlar.
Kadına verilen önem, idare sisteminin, Türklerin geleneksel sistemi olan on iki müstakil şehir devletinden ve federe idare gibi sayısız ortaklık var.
Vergillus, “Aeaneas Destanında” Roma’nın Anadolu kökenini işliyor.
Tarhan, Etrüsklerde de Türklerde olduğu gibi kullanılan unvandır.
Şunu belirtmek isterim ki, tezlerimizin dayanakları Batının yüz yıllardır iddialarını dayandırdıkları tek yönlü, varsayım ağırlıklı delillerden çok daha kuvvetli ve realisttir.
D- Atatürk, Türk’ün “Dünya düzeni kurma” idealini, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” vecizesi ile noktalamıştır.
Atamız, 1930’lu yıllarda, Sadabat Paktı, Balkan Antantı gibi barışçı fikirleri hayata geçirmiştir.
Ortadoğu’dan Balkanlara uzanan barış içinde kavgasız yaşanan bir ortam yaratmıştır. Kısa bir süre önce düşmanı olan Venizelos, Atatürk’ü “Nobel Barış Ödülü’ne” aday göstermiştir. Atamızın ömrü vefa etse idi barışçı ortamı, muhakkak ki, daha da geliştirecekti.
Atatürk’ün Türkçülüğü ideolojik değildir. Ona göre Türklük, bir kültür beraberliğidir. Kendini Türk hisseden herkes Türk’tür.
Atatürk de biliyordu ki, “Bugün bildiğimiz anlamda Türk, geçmişte birçok farklı halkı, kültüründe eriterek ve onlardan da pek çok şey alarak günümüze gelmiştir.”
Onun Türkçülük kavramı “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” idealinin biz Türkler tarafından hayata geçirileceğine, yaratıcısı olduğumuz medeniyetin yaşamasını, gene bizlerin sağlayıp bizim önderliğimizde dünya düzeninin sağlanacağına da inanıyoruz.
E- Atatürk’ün dünyaya etkileri:
Türk, istiklal harbinde sömürgecileri, tarikte ilk defa yendi.
Tüm dünyada yenilmez zannedilenleri yenerek onların boyunduruğundaki uluslara sömürgecilere yenmenin hayal olmadığını gösterdi ve dünyada büyük bir devrim başlattı.
*1935’teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şanghay Meydanında toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao: “Ben Çin’in Atatürk’üyüm” demiştir.
Mao, Atatürk’ün ilkelerini uyguladı, ilkelerini ders kitabı olarak okuttu ve bugün de okutuluyor.
Batının afyon ile zehirleyip yerin dibine soktuğu Çin bugün ekonomik bir dev. Borcu olmadığı gibi ABD’den 4 trilyon dolar da alacağı var.
*Yunan Başkomutanı Trikopis, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet Bayramı’nda Atina’daki Türk Büyükelçiliğine giderek, Atatürk’ün resminin önüne geçmiş ve saygı duruşunda bulunmuştur.
*Habib Burgiba, onu idol kabul etti ve ilkelerini uyguladı. Resmini cebinde taşıdı. Bugün Tunus, huzur içinde hiç borcu olmayan bir ülke.
*Küba Lideri Castro Atatürk hayranı ve onun izinde, bugün Küba tam bağımsız bir ülke ve dünya tıbbına katkıları, batının engellemelerine rağmen, müthiş.
*Gandhi, “Atatürk İngilizleri yenene kadar tanrıyı İngiliz zannediyordum” demiş.
Özetle biz farkında değiliz ama Atatürk’ün ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ hedefine birçok ülke endirekt olarak katkıda bulunmuş ve bulunuyor.”
Hiçbir zaman yanılmamış olan Atatürk’ün dediği gibi şu sözlerle bu yılki mesajını noktalamış:
“Türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
“Türklük medeniyetin ufkunda bir güneş gibi doğacaktır.”
“Ne mutlu Türküm diyene!”
Köklerimiz ile ilgili bu değerli çalışma için kendilerine çok teşekkür ediyor, Allah’tan uzun ömürler diliyorum.
Türk, Türklük ve Türk Dünyası sevdalılarının yeni yılını en iyi dileklerimle kutlarım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.