Şerif KUTLUDAĞ
“Gel ateşle abdest tazeleyelim”
Bu başlık, çok değerli şâir-yazar M. Mazhar ALPHAN’ın 2024 Haziran sonlarında Klaros Yayınlarından çıkan şiir kitabının adı.
Mazhar ALPHAN’ın şiir kitabını kaç kez okuduğumu hatırlamıyorum; fakat, kitabın adı beni öyle sarıp sarmaladı ki, 10 Muharrem günü Hz. MUHAMMED’in torunu, Kerbelâ’daşehid edilen Hz. HÜSEYİN’in acısının yürekleri yandırdığı tarihî hadiselerin yıl dönümünde yazmak kısmet oldu…
Şiîlerin her yıl dövünerek, kendilerine işkence yaparak tutmaya başladıkları bu matem orucu Şiî-Fâtımî devletinin himayesinde devlet merasimleriyle icra edilmiş, daha sonra bu merasimler İran’da gelenek halini alırken, bizde de Iğdır yöresinde yaşayan vatandaşlarımızca bu günün anısı yaşatılıp gelmektedir halen.
Âşûrâ’yıŞîa’nın yas günü ilân etmesine karşılık EmevîlerKerbelâ faciasını unutturmak için o günü âdeta bir bayram kabul etmişlerdi. Hatta Fâtımî Devleti’nin yıkılmasından sonra şenlikler düzenlenmiş, tatlı yiyecekler pişirilmiş ve bu konudaki bid‘atların haklı gösterilmesi maksadıyla çeşitli hadisler uydurulmuştur. (Bkz. Âşûrâ Türk Diyanet Vakfı İSLAM ANSİKLOPEDİSİ)
Türk milletinin dinî halk geleneğinde önemli bir yer tutan âşûrâ, aynı zamanda, muharremin onuncu günü başlamak üzere daha sonraki günlerde de pişirilip dağıtılan tatlıya aşure denmiştir. Anadolu’da zengin aileler ve esnaf teşkilâtları tarafından ya da gönüllü katılımcılarla pişirilen aşure halkın iştirak ettiği merasimlerle dağıtılmaktadır. Günümüzde de âşûrâ orucu tutmak ve aşure tatlısı pişirmek bütün canlılığıyla devam etmektedir.
Şimdi gelelim M. Mazhar ALPHAN’ın, ”Gel, Ateşle Abdest Tazeleyelim” şiir kitabına… Biz su ile alınan abdesti biliriz de ateşle abdest alındığına hiç tanık olmadık. Acaba diyorum, Alphan Üstadımız niçin böyle bir çeğrı yapma ihtiyacı hissetti? Niçin okurlarını ateşle abdest almaya davet etti.
Bana göre bu davet bütün inananlaradır öncelikle; çünkü, abdesti Müslümanlar alır. Abdest: âb-ı dest: kol suyu demektir Farsçada. Destî kelimesi de sapı olan anlamındadır.
6 Temmuz 2024 Hicret’in 1446. Yılı idi. 16 Temmuz(dün) de onun için âşûrâ(on) idi… Hicret öncesinde Miraç’la farz olarak gelen namaz kılma emrinden bugüne milyarlarca Müzlüman abdest almaştır; günümüzde de iki milyara varan bir Müslüman varlığı göz önüne alındığında bu kadar insanın suyla abdest alması demek ki hiçbir fayda etmedi ki şâirimizin zımnen bütün Müslümanları ateşle abdest almaya davet etmektedir. (Bu benim yorumumdur.)
Niçin, niçin, niçin? Çün.kü suyla alınan abdestler Müslümanların günahlarını, birbirine olan kinini, öfkesini ve yürek kirini yıkayıp arındırmaya yeterli olamamış ki, belki ateş günahları, öfkeleri, kini ve yürek kirini ateşle yakıp yok edebilir düşüncesiyle ateşle abdest almaya davet etmektedir.(Benim yorumum)
Nüfusu 350 milyon civarında olan sadece Arap dünyasının, İsrail’in Gazze’deki soykırım karşısında hareketsiz kalışları ve seyredişleri dikkâte alınarak okunduğunda da çok derin bir anlam kazanmaktadır “Gel Ateşle Abdest Tazeleyelim” başlığı…
Peki kimdir M. Mazhar APLHAN?
Yazardır, şâirdir, araştırmacıdır, ekonomisttir, bankacıdır. Merak edenler için yazının altında özgeçmiş bilgilerini veriyorum:
62 sayfadan oluşan kitabında 51 şiire yer vermiş sayın ALPHAN. Şiirlerini “Denemeler” ile “Şiirin Çilingiri Türküler” adını verdiği iki başlık ve bölüm halinde vermiştir.
İşte M. Mazhar ALPHAN şiirlerinde beni yüreğimden yakalayan dizeler ve sözler:
- BÖLÜMDEN:
“DEDİM” başlıklı 1. Bölümün ilk şiirinin “Sustum” diye bitmesi.
“BANA SUSMAK” şiirinin “Bana susmak yakışır” yargısıyla sonlanması
“NE HOŞ NE GÜZEL” şiirinin de “Dedim ve sustum” diye bitmesi
“BEDEL” başlıklı 1. Bölümün son şiirinin;
“Bazen susmak // Çok şey demek // Çok emek
Bana Kuran tefsircilerinin sözün sonunda “Sözün doğrusunu Allah bilir!” diyerek bitirmesini çağrıştırdı her nedense…
BİZ ÇIKALIM
…..
Paranın çilingiri para // Güç
Ceplerinde hep akrep hep akrep
…
AVŞAR KIZI
Avşar kızı yemeni takar // Küpeçiçeği işlemeli
Gözleri orman // Dile gelir Kazdağları
….
YANIMDA
Çok şehirler gezdim içte dışta
Yanımda hep İstanbul vardı
AÇ KAPIYI
Aç kapıyı şiir başı // Sözcükler dolsun içeri
Kokusunu çekelim // Taaa ciğerlerimize
İmgeler bal toplasın // Ömrümüzden
YAŞAM ÖDEVİ
….
Yaşlıların // Gözbebeklerinde
Deniz çiçekleri // Beklerler ki
Vazoya konsunlar
- BÖLÜMDEN
DÜŞLERİN ÇAĞRIŞTIRDIĞI
Bir çaresizliğe düş kendini, sonra sıfırla, beraat edersin
Seni türkülerime sarsam keyfime diyecek yok
….
“GEL! ATEŞLE ABDEST TAZELEYELİM
Cehennem ateşiyle sana
Yandım sonsuz kere yanıtsız
….
Su körükleyelim ateşe
Sonsuzun sonsuza birikmesi gibi gel!
Damlaya damlaya
….
Ateşle abdest tazeleyelim gel!
Beş kala ölümüme
…..
HİÇ BİTMEZ
….
Havalanan sözcükleri kim emzirdi bulutlara
Köpüğü kırık dalgaları hangi çılgın sağdı
…
TÜTER GÖZLERİMDE
…
Doğru ne? Yalanın giydirilmiş hali
Her yalan kendine kök salar
…
BAŞKA ÇAREN YOK
Bir küfür de ben savursam olur mu
“Ağzı piuvar olanlara eğitim şart”
…
NE ÇOK BİRAZ
….
Gel külden adam yapalım
Kül topu oynayalım biraz
…
ELDE VAR ŞİİR
Aşırı sıcaklar bastı // Boğulacağım
Şiir soluyamıyorum // İçime çekiyorum
…
YETER Kİ
Ürettiğin her yer senin cennetin
Havası suyu gibi doğanın öğretisi
….
Velhasıl doğanın senfonisi
Senin yazma enerjin dostum
Yaz yaz yazzzz aman durma yaz…
BİR OLMALI şiirinde:
“Mutluluk yanmakla başlar // Amaçladığın değerlere!” demiş sevgili şâirimizM.Mazhar ALPHAN… ”Gel, Ateşle Abdest Tazeleyelim” derken acaba amaçladığımız değerler için yanmamız gerektiğini mi hatırlatıyor bizlere diye düşünmekten de kendimi alamıyorum…
GÜL/AYDIN… SEVGİLERİMLE…
DİKKÂT!.. MERAKLISINA:
M. Mazhar ALPHAN: ÖZGEÇMİŞİ
(d. 22 Mayıs 1941 / ö. -)Yazar, Şair, Araştırmacı, Ekonomist , Bankacı
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
Artvinde doğdu. Firdevs Hanım ile Edebiyat Öğretmeni olan Muzaffer Alphan'ın oğludur. İlköğrenimini Bağlarbaşı İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı.
Avusturya’da Karl Franzens Üniversitesi’nde Hukuk ve Siyasal Bilgiler öğrenimi gördü. Aynı üniversitede doktora yaptı. Bir süre İTÜ’de çalıştı. Bilimsel çalışmaları 1970 İstanbul Teknik Üniversitesi Bülteninde Almanca yayımlanarak içte ve dışta birçok üniversiteye gönderildi. İşçi ücretleriyle ilgili yazdığı "Yeni Bir Metot" adlı makalesi Amerika’da Contents of Comtemporary Mathematical Journals'da da (1972) yayımlandı. Bankacılık Sektörü’nde bir ilk olan “Şubelerimizde Pazarlama ve Kar Planlaması” kitabının hazırlanışında grup başkanı olarak imzasını attı.
1973’te Türkiye İş Bankası Eğitim Müdürlüğü’ne girdi, 1976’da teftiş kuruluna geçti. 1989’da ilk görevine döndü ve 1994’te emekli oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesinde Araştırma Görevlisi olarak yaptığı çalışmalar sonucu, işçi ücretlerinin tayiniyle ilgili yeni bir metot geliştirdi.
Aşk, Kül ve Köz ile 1996 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü (övgüye değer), Yaşam Yankılandığı Yerden Sürer ile Mehmet Başaran Şiir Yarışması’nda başarılı oldu (2003), 40. Hacıbektaş Şiir Yarışması’nda ikincilik (2003), Karşıyaka Belediyesi Homeros Emek Ödülü (2004) aldı. Sanatçı halen şiir yazmaya devam etmektedir.
Kendisinin deyimiyle çocuk yaşta, karşı cinse beslediği duyguların dışavurumu sonucu, şiire başladı. Somut bir insana duyulan bu aşk, Allah'a yönelik bir aşka dönüştü ve bundan dolayı da çoğu şiiri tasavvuf ağırlıklı oldu. Alphan, kendi şiirini anlatırken "Kendimi bildim bileli tefekküre dalar, Allahın doğada yansıyan tüm güzelliklerinde, kendimi arardım. Hâlâ da aramaktayım.
Aşk; İnsanın varoluşundan günümüze kadar ve sonrası süreç içinde yaşanacak en kutsal, bir o kadar da bir güce, enerjiye hizmet için duyumsayacağımız bir ilişkiler yumağıdır. Bu yumak, cenine düştüğümüz (ölüm ve yaşam birlikteliği) andan itibaren, çözüleceğine daha da karmaşık bir hal almaktadır. Soru ve yanıtları yetersiz kalmaktadır. Her şeye rağmen bu arayışım sürüp gidecek.
Özetle; Şiir benim yaşam felsefemdir. Kendimi kendimden süzüp duru ve yalın halimle bir anahtara dönüşüp, ölüm ve yaşamın anlamını açmak, benim tek hedefim olmuştur." demektedir. Şiirlerinin konuları toplumsal, ekonomik, sosyal, politik ve tasavvuf ağırlıklıdır. Şiirlerinde genellikle Türkçe sözcük kullanmaya özen gösteren şair, kısa ve öz yazmayı hedeflemiştir. Şiirleri Pir Sultan Abdal, Karşı, Yeni Biçem, ABeCe, Promete, Damar, Çağdaş Türk Dili, Türk Dili Dergisi, Mor Taka, Kurşun Kalem, Eliz, Afrodisyas, Kıyı, Dize, Mühür, Ünlem, Temren, Yaklaşım, Varlık ve Düşlem gibi dergilerde yayımlandı. Düşlem Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı.
1997’de Sürgün Kitabevi’ni kurdu, yönetti.
Alphan, kendisi hakkında yazılmış yazıları Söz Örse Düşer adlı kitapta toplamıştır. Mehmet H. Doğan, kendisi için “M. Mazhar Alphan (1941) da adını geç duyuranlardan. İlk kitabını 1991’de çıkarmış: Evim Önü Yeşil Pınar. Bu yıl yayımlanan ikinci kitabı DağılsınBulutlar’da güzel, pırıltılı şiirler buldum.” (Alphan 2017: 11).
Öner Yağcı ise, Alphan’ın şiirlerini şu şekilde değerlendirmiştir: Çoğunlukla kısa dizeli ve dörtlüklerden oluşan şiiriyle Alphan, sözcüklerle insan yüreğinin derinliklerini araştırıyor. “Rüzgâr yunus emre’yi dolar diline / nazım’ın saçları dalgalanır / göverir şiirlerim başaklarda” dizelerinde olduğu gibi, açık seçik söylemin yanı sıra sözcüklerin müziğiyle yarattığı büyüde gizlediği şiirleriyle de Alphan’ın emekle yoğunlaştırdığı bir kitabın sahibi olduğu görülüyor.” (Alphan 2017: 21).
Muzaffer Uyguner ise kendisi hakkında “Alphan, tasavvufun yollarında sevgiyi bulmuş ve bu sevgiyi insancıl bir sevgiye de dönüştürmüştür.. Şiirlerini değişik dize düzeni ile yazmakta ve sözcükleri çok değişik anlamlarda da kullanarak demek istediğini şiirine yerleştirmektedir. Sevgi inancı bütün şiirlerinde yansıtılmaktadır.” demektedir (Alphan 2017: 38).
Veysel Çolak ise, Alphan’ı ve onun şiirlerini şu şekilde değerlendirmiştir: “M. Mazhar Alphan'ın "Aşk, Kül ve Köz" (1997) adlı dördüncü kitabı Kitabın adını oluşturan "Aşk, Kül ve Köz" sözcüklerine bakıldığında; M. Mazhar Alphan'ın Şeyh Galip'ten bu yana, Türk şiirinin temel izleklerinden yola çıktığı anlaşılıyor. Dilsel bağlamda da gerçekleştiriliyor bu halkalanma. Sözcük dağarını ona göre oluşturuyor. Tamlamalara, eğretilemelere yaslanarak kurmuyor şiirini. Soyutlamayı bu olanakta aramıyor. Doğrudan söylemeye yöneliyor. Seçtiği sözcüklerin yan anlamlarında aranıyor imgeyi. Buluyor da. Sözcükler yan yana geldiğinde, üçüncü bir sözcük doğsun istiyor. Çünkü o sözcüklerle yazıyor şiirini. M. Mazhar Alphan, derisini yüzdürecek kadar Hallaç-ı Mansur, Karacaoğlan kadar somut bir aşkın peşinde bu kitaptaki şiirlerinde. Bu aşka tapınacak kadar inançlı. İnsan gibi; sınırda bir şiir. Alphan'ın kendini katlayarak geliştirdiği bir şiir. İyi bir cehennem. Büyük bir ateş. “Aşk, Kül ve Köz" adlı kitabından sonra M. Mazhar Alphan'ın işi daha zor. Bu sözlerimi karşılayan değil, silen şiirler var bu kitapta.” (Alphan 2017: 44-45).
Ahmet Günbaş ise Alphan’ın şiirlerini şu şekilde değerlendirmiştir: “İki farklı yönelim var Alphan’ın şiir kurgusunda: İlkinde tüm etkilenimleri modern şiirin kapısına yığarak kendi sesiyle geliştirmeye çalıştığı, özde, biçemde engel tanımaz bir yönelim; ikincisinde -belki bu yönelimin şiir alıştırmaları sayılabilecek- daha çok alt bir dille kaleme aldığı, oldukça birbirine benzeyen, neredeyse etkilenimleri yedeğinde tutan bir şiir kurgusu egemen. Ne var ki her ikisinde de aşk bahsinde kusuru yok. Kazdıkça yeni gizler dökülüyor ortalığa.” (Alphan 2017: 24-25).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.