Demokrasi İçin Mücadele

Yunanlı Filozof Sokrates’in “ahlak öğretilmez, o özümsenerek yaşanır”  sözü, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e Nasihati: “Ey oğul; Beysin! (Lidersin), bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Gücenirlik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana. Geçimsizlik, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana. Ey oğul, bölmek bize, bütünlemek sana. Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana. Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma, insanı yaşat ki devlet yaşasın.”

Devlet yönetiminde etik davranış ilkeleri ve ahlaki değerler Devletlerin ve toplumların geleceği açısından oldukça önemlidir. Çünkü, Devlete olan güven azaldıkça toplumda yozlaşma ve güvensizlik yaşanacaktır. Bu da elbette kısa, uzun ve orta vadede yıkıcı tesirler meydana getirecektir. Öyleyse, Devlet hâlinde yaşayan toplumların geleceğe güvenle bakması için ahlaki ve etik yönetim şarttır.

Askeri darbelere ve askeri vesayet rejimine karşı ülkede büyük bir çoğunluk Ak parti hükümetine destek verdi. Sonradan bununda kumpas olduğu Başbakan Başdanışmanı tarafından itiraf edildi. Darbeleri ve Askeri vesayeti “demokrasi için büyük tehdit” olarak gören bizler, özellikle 17 Aralık sonrası Türkiye’nin alanen adım adım “polis rejimine” doğru götürüldüğünü görüyoruz. Basında Faşist Hitler rejimi ile iktidarın ortak yönlerinin yayınlanması çok vahim durumdur.

İnternet ve  HSYK Yasalarının çıkarılması ardından MİT yasa taslağı ülkenin ne tür bir jejime dönüştüğünü göstermektedir. Ülkemizde Çin, Kuzey Kore, İran gibi anti demokratik ülkelerdeki istihbarata dayalı  Baas jejimi oluşturulmaktadır. Adalet bakanına bağlı yargı düzeni ülkede demokrasinin rafa kaldırıldığını göstermektedir. Cumhurbaşkanı Gül’ün bu sefer ülkenin menfaatine ve halkın isteğine göre karar vereceğini ümit ediyoruz.

Yolsuzluk ve hırsızlık fotoğrafı ile kıskıvrak yakalanan iktidar bu yakalanışını örtmek ve gerçeği saptırmak için dış güçler, Faiz lobisi, Paralel devlet demagojisi yapması toplumda kabul görmemiş iktidar hızla oy kaybını yaşamaya başlamıştır. Son dönemde darbe dönemlerinde bile görülmemiş bir tasfiye hareketi yürütülmektedir. TSK ya uygulanan sindirme operasyonu bugün emniyette ve yargıda devam etmektedir.

Görevden alınan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma merkez Başkanı Hasan Palaz’ın Başbakanlıkta bulunan “böcek”le ilgili yazdığı raporda tahrifat istenmesi sonucu görevden alındığını açıklaması gelinen noktayı çok acı bir şekilde göstermektedir.

Demokrasiden uzaklaşan Suriye’de uygulanan El Muhaberat rejiminin sonuçları ortadadır. 

İktidara 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını “darbe, komplo, tuzak, suikast olarak nitelendirmek yerine bağımsız Türk yargısına güvenmelerini salık veriyoruz.. Anti demokratik yollara saparak “yolsuzluk ve hırsızlık” tan kendilerini kurtarmak yolunu seçmeleri millette kabul görmemektedir. İnterneti yasaklamakla televizyona ve gazetelere sansür uygulamakla gerçekler halkın gündeminde değişmeyecektir.

Genel olarak kamu yönetiminde ve özel olarak devlette etik davranış ilkelerinin devleti yönetenler ile kamu görevlilerince benimsenmesini sağlamak ve tam manasıyla uygulanmasını sağlamak, Devlete olan güveni tesis edecek ve kamu yönetimindeki saygınlığı artıracaktır. Bunun tersi uygulamalar ise, hem Devlete olan güveni azaltacak ve hem de kamu yönetiminin saygınlığı ortadan kalkacaktır.

SÖZÜN BİTTİĞİ YER

Başbakan Recep Tayip Erdoğan Sivas mitinginde 17 aralık suçüstü operasyonunun sonrası asabi saldırgan ruh halinin devamı olarak, normal hiçbir insanın konuşmayacağı bir konuşma yaptı. Siyasette yapılmaması gereken eleştiri sınırlarını aşan hem bel atı hem de acizlik olarak nitelenecek bir konuşma. Bir aile nedir, çoluk çocuk nedir bilmez o. Gerçek dindarım diyen bir kişinin hele ailesiz çocuksuz ifadeleri siyasi bir eleştiri değil. İnsan şahsiyetine bir saldırıdır. Devlet Bahçeli’nin bir sözü Recep Tayip Erdoğana güzel bir cevap olduğunu düşünüyorum : “Evet benim kaybedecek evladım yok, onun için evlatlarımı sokaktan uzak tutuyorum. Gezi olayları sırasında çoluk çocuk babası Başbakanında “milyonları evlerinde zor tutuyorum” sözünü unutmadık. Bu sözlerle sokakları tahrik eden Başbakanı ciddiye almamak lazım. Yazar hem şehrimiz Fatih Portakal’ın dediği gibi “ Onu Allah’a havale ediyorum”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum